Multimedia: Irene ❣️
* * * *
-Önceki bölümden ufak bir hatırlatma-
Göz devirip diğer kapıya yöneldiğimde, kapı bir anda açıldı. İçeriye 2 erkek 1 kız girdi. Onlara 'Siz hayırdır ' bakışı atarken, çocukların elindeki sopalar dikkatimi çekti. Sanırım şimdi endişelenmeliydim.
Korkumu belli etmemeye çalışarak, boş boş suratlarına baktım. O kız, Sana ile konuşan değil mi? Yok artık! Bana bulaşacağını tahmin etmiştim ama bu sopalar nedir?!
"Selam Irene. Nasılsın?" Sesimin titremesine engel olarak kıza baktım. "Gayet iyiyim. Ya siz? Birilerinin köpekliğini yapmak hoş olmalı."
Üçünde ukalaca kahkaha atıp, devam etti sarışın olan çocuk. "Ah güzelim, birazdan bu şekilde konuşabilecek misin merak ediyorum." Cümlesinin sonunda sopayı hafifçe kaldırdı. Şu an böyle bir durumda olmasam laf dalaşına girerdim ama yemedi... Birazdan dövüleceğimi bilmek açıkçası, korkutucuydu.
Ben olduğum yerde dururken adını bilmediğim kız bana doğru gelmeye başladı. Boş tutmaya çalıştığım bakışlarımla yanıma gelmesini izledim. Tam dibimde durduğunda elini kaldırıp saçlarıma götürdü. "Güzel bir yüzün var. Ama birazdan bu kadar güzel olacak mı merak ediyorum."
Sert bir şekilde elini ittim. Öfkeli bakışlarla suratına baktım. "Sorununuz ne? Cidden onun elinde oyuncak olmuşsunuz, köpek gibi kullanıyor sizi, yazık!"
Kafamı bıkkınlıkla yana çevirdiğim esnada kulaklarıma kızın sesi doldu. "Vay be, denildiği gibi yürek yemişsin. Cesaretin takdiri hak ediyor." Alayla ellerini birbirine vurup alkışladı.
Ahh, cidden! Artık bu saçmalığa katlanamam. Sinirlerim bozulmaya başladı!
Kıza umursamaz bakışlar atıp yanından geçeceğim esnada bir anda beni omzumdan geriye doğru itti. İtmesinin şiddetiyle iki adım geriye sendeleyerek sırtımı tahtaya çarptım.
"Nereye gittiğini sanıyorsun? Daha eğlenmeye başlamadık bile." Kaşlarımı çatarak konuştum. "Saçmalamayın da çekilin!" Tekrar gideceğim sırada bir anda saçlarımdan tutup asıldı. Acıyla yüzümü buruştururken dirseğimi karnına geçirdim. Darbemden etkilenmiş olmalı ki saçlarımdaki eli gevşedi. Bu fırsattan yararlanarak saçlarımı elinin arasından çektim. Kızın boşluğundan yararlanıp gideceğim esnada yan taraftan gelen çocuğu farkettim. Elindeki sopayla hiçte hoş olmayan bakışlar atarak yaklaşıyordu.
Korkuyla adımlarımı hızlandırdım. Tam kapıya yönelmiştim ki omurgamdan dayanılmaz bir acı tüm vücuduma yayıldı. Çığlık atarak iki büklüm olurken bu sefer karnıma tekme attılar. Acıyla kendimi soğuk zemine bırakırken tekrardan sırtıma sopayla vurdular.
"AHH!!!" diye acıyla inledim. Ben bağırdıkça onlar daha çok vuruyorlardı. Ders saati başlamış olmalıydı ama sınıfa gelen giden yoktu. Tanrı aşkına nerede bu millet?!
Adını bilmediğim kız bana yaklaşıp saçımdan tutarak ayağa kaldırdı. Her hareket ettiğimde canım daha fazla yanıyordu. Kız iğrenç bir şekilde sırıtarak kulağıma yaklaştı. "Yazık, seni kurtaracak bir arkadaşın bile yok"
Acıdan dediklerini algılayamıyordum. Saçımı bırakıp sertçe yere itti beni. Bu kez çığlıklarımı içimden atmıştım. O zevki onlara yaşatmayacağım!
"Miyoon, Sungwoo! Gelen var mı kontrol edin. Sonra Sana'ya haber verin, iş tamam." Elimden geldiğince sırıtarak, "Tasmanızı unutmayın sakın. Yoksa avlanacaksınız." dedim. Laflarıma sinirlenmiş olacak ki bana öldürücü bir şekilde baktı ve çeneme tekme savurdu.
Sanırım bütün suratım kırıldı. Bağıra bağıra ağlamak istiyordum!
"Sana konuşma hakkını kim verdi? Sizde gidin dediğimi yapın!" Bana kin kusuyordu resmen. Diğer ikisi onu tekrarlatmadan sınıftan ayrılırken kız bana yaklaştı. Formamdan tutup sarstı. "Bu aklını başına getirmiştir umarım." Pişkince sırıtarak devam etti. "Bir daha seni ilgilendirmeyen işlere karışma. Bu müthiş özgüvenini de azalt, yoksa bunla sınırlı kalmayız!"
Sertçe formamı bırakarak sınıftan çıktı. Gözlerimi hissettiğim acıyla kapattım. Ne kadar süre yerde yattım bilmiyorum ama en sonunda ayağa kalmaya cesaret edebildim. Her hareket ettiğimde canım hiç olmadığı kadar çok acıyordu. Sıralara tutunarak ayağa kalktım. İki adım atmadan tekrar yere düştüm. Derin derin nefes almaya çalıştım ama havayı her içime çekişim de kaburgalarım acıyordu. Bunun intikamını Sana'dan çok pis çıkartacaktım.
Tekrardan cesaretimi toplayarak ayağa kalktım. Bu esnada tenefüs zili çaldı. Çığlık atsam birileri duyardı ama konuşmayı unutmuş gibiydim. Sınıfın kapısını güç bela açıp dışarı çıktığımda bir kaç kişi bana korku dolu gözlerle baktı ama hiç biri yardım etmedi. Yavaş adımlarla koridorda ilerlemeye çalıştım. Bir kaç adım atmıştım ki ayaklarımın beni daha fazla taşıyamadı ve dizlerimin üzerine düştüm. Herkes durmuş bana bakıyordu. Bunu hepsine ödeteceğim!
HEPSİNE!
"Irene!" Yabancı bir ses bana bağırınca, biraz olsun mutlu oldum. Biri bana yardım edecekti. Kolumdan tutup, "Ne oldu lan sana?" Zorda olsa ona bakmayı başardım. Bir dakika... YoonGi?
Beni ayağa kaldırıp kolunun altına aldı. Şuan neden burada olduğunu bilmesem de ona minnet duyuyordum. "Hastaneye gidiyoruz. Hemen!" dedi sinirli bir şekilde. Yavaş adımlarla yürüyorduk. "Kim yaptı ?" diye sordu. Güçlükle yutkunarak "Sana," dedim. Sesli bir şekilde küfür savurdu. "Artık iki intikam almam gerekecek!"
O yanımda sayarken vücudumda hüküm süren acıdan dolayı gözlerimi kapadım. Artık daha fazla dayanamayacaktım.
"Irene!" diye bağıran bir ses doldu kulaklarıma. Gözlerimi açarak, bakışlarımı sesin geldiği yöne çevirdim. TaeHyung, koridorun başında durmuş bana bakıyordu.
Bayılmadan önce hatırladığım son şey ise TaeHyung'un bana endişeyle bakan gözleriydi.
Tadaaaa.... Biraz geç geldi biliyorum ama anca girip yazabildim ^^
Irene dövülürken küfrettiniz dimi? Biliyoruz, bizde yazarken sövdük sjsjsjs
Okuyan herkes oy verirse çok seviniriz ^^ *-*
Umarım beğenmişsinizdir...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAR.A.DİSE // VRENE' ✓
FanficOynadığı oyun ikisininde sonu olacaktı. ° ° ° ° ° ° ° ° ° ° ° ° ° "Her şey yalan mıydı yani? Hepsi oyun muydu?" Kafamı kaldırıp duygusuz şekilde ona baktım. "Ne bekliyordun? Gerçekten seni sevdiğimi mi sandın?" ° ° ° °...