~BÖLÜM 20~

421 63 27
                                    

Eve geldiğimde SeulGi ve Yerim gitmişlerdi. Uzun zamandır Wendy'nin evinde kalıyorlardı. Aslında daha çok kalmalarını isterdim ama ailevi birkaç sıkıntıları vardı. Bu kadar uzun süre evden ayrılmaları bile mucizeydi.

"Gelebildin sonunda!" diye arkamdan cırlayan Wendy ile yerimden sıçradım.

"Korktum mal!" diye karşılık verdiğimde, Wendy beni hiçbir tarafına takmayarak koltuğa oturdu ve benimde oturmamı işaret etti. Kısık gözlerle onu süzünce, ailesi tarafından azar yiyecek çocuklar gibi hissettim.

"Ne oldu Wendy?" dedim koltuğa yerleşirken. Bakışlarında hiçbir değişiklik olmadan bana döndü.

"Irene, neler oluyor? Anlat bana. Hemen!" diye çemkirdi. Evet yine başa sarmıştık.

"Wendy, arkadaşım olman hakkımda her şeyi bilmeni gerektirmiyor! Bu konu hakkındaki tutumumu da en iyi sen bilirsin. Beni sorgulayıp durma!" diye sinirle karşılık verdim. Ben böyle biriydim. Başkalarına hayatımı anlatmayı sevmezdim. Hele de sorgulanmayı, asla!

"Öyle mi? JooHyun, ya bana şu an YoonGi ile arandakileri anlatıyorsun ya da arkadaşlığımızı bir daha gözden geçirmemiz gerekecek!" Wendy'nin şaka yapmasına dair işaretler aradım ama ciddi görünüyordu. Ne yani? Bana Wendy bile güvenmiyor muydu?

"Pekala Wendy. Sana bir kolaylık sağlayayım. Artık gözden geçirmen gereken bir arkadaşlığımız yok. Meraklanma, şimdiden gidiyorum. İyi geceler, Son Seung Wan!" diyip kapıya yöneldim.

Pişman olduğunu biliyordum ama umrumda değildi. Çantamı koluma takıp evden çıktım. Bir daha açmayacağım kapıyı çarparak arkamı dönmeden uzaklaştım.

*   *   *   *

Çantamı banka fırlattıktan sonra yanına oturdum. Bir buçuk saat sokaklarda dolanmam, şu bir haftada yaşadıklarımı kafamda tartmamı sağlamıştı.

Evsiz kaldım derken, en yakın arkadaşım bana kanat germişti ama şimdi ne yakın arkadaşım ne de barınabileceğim bir evim vardı.

Oflayarak elime telefonumu aldım. Saate baktığımda gece yarısına geldiğini gördüm. Sanırım bu gece dışarıda kalacaktım. Telefonu çantama koyacağım esnada titremeye başladı. Arayanın TaeHyung olduğunu gördüğümde açıp açmamak arasında kararsız kaldım.

Yanıtla tuşuna basıp kulağıma götürdüm.

"Efendim?"

Uykulu sesi kulaklarımda yankılanmdı. "Bu saatte ayakta mısın?" Montuma biraz daha sarıldım. "Maalesef." Arkadan köpek sesi geldiğinde etrafıma bakındım.

"Nerdesin sen?" Uykudan arınmış sesi kulaklarıma dolduğunda hemen cevap verdim.

"Evdeyim, nerde olacağım?" Yalanıma inanması için dua ederken konuştu. "Irene yeme beni, nerdesin?" Ciddileşen sesine küçük bir çocuk gibi fısıltıyla cevap verdim.

"Parkta."

"Bu saatte parkta ne işin var?!" Desibelini arttıran sesi ile suratımı buruşturdum.

"Sanane? Geziyorum!"

"Irene gece gece sinirlendirme beni!"

"Evden çıktım. Terk ettim orayı! Mutlu musun?" İyice bozulmuş sinirlerimle hafifçe bağırdım. "Evsizim artık, anladın mı beni? Evsiz!"

Birkaç dakika karşıdan ses gelmedi. Kapattığını düşündüğümde konuştu. "Hangi park?"

"Okulun ordaki." Etrafıma bakarken tekrar konuştu.

"Bir yere kıpırdama." Ardından ben cevap vermeden telefonu suratıma kapattı. Sorunlu!

Soğuk bir rüzgar esince bacaklarımı karnıma çekip kollarımı etrafına doladım. Umarım TaeHyung erken gelirdi. Yoksa donarak ölecektim.

PAR.A.DİSE // VRENE' ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin