~BÖLÜM 2~

825 78 47
                                    


Z

ilin çalmasıyla çantamı alıp sıradan kalktım. Çantasını toplamaya çalışan SeulGi'nin yanına gittim. "Çıkışta ne yapıyorsun?"

Kafasını kaldırmadan cevap verdi. "Wendy'le beraber Yeri'yi ders çalıştıracağız. İstersen sende gel,  matematik çalıştırırsın." Ona, 'Ciddi misin?' der gibi baktım. Şuan kimseyle uğraşamazdım. "Yok kalsın. Benim eve geçmem lazım. Siz takılın." dedim. Omuz silkip çantasının fermuarını kapattı.

Wendy de yanımıza gelince sınıftan çıktık. Okul bahçesine çıkınca, kızlar Yeri ile buluşmak için yanımdan ayrıldılar.

Ellerim cebimde ağır adımlarla yürümeye başladım. İfadesiz bir şekilde önüme bakarken bir anda görüş alanıma Jungkook'un suratı girdi. Anlaşılan bu çocuktan kurtuluş yoktu.

"Irene Noona! Yeri nerde biliyor musun?" Sevimli bir şekilde gülümsedi ama bu beni etkilememişti. Düz bir suratla ona kafa salladım. "Ders çalışıyor." Gözleri parladı. Ağzını açıp tam bir şey diyecekken, "Okulun arkasındaki çardakta." dedim.

Bu sırada yanımıza arkadaşları gelmişti. Adını bilmediğim ve bana sürekli selam veren pembe saçlı çocuk da aralarındaydı ve yine başını eğerek selam vermişti. Gruptaki kimseyle göz teması kurmadan bende selam verdim.

Jungkook'a hafiften gülüp gideceğim sırada, bana öfkeyle gelen Sana'yı gördüm. Tabi buna öfke denirse..

Göz devirip yoluma devam edeceğim sırada kolumu tutup beni kendine çevirdi. Hafif sinirli bir şekilde, "Yine ne istiyorsun Sana?" diye sordum. Sesim bıkmış çıkınca öfkesi daha çok artmıştı. Jungkook gitmişti ama pembeli çocuk ve birkaç arkadaşı merakla bizi izliyordu.

Sana onlara bakınca biraz daha kontrolü eline aldı. Demek ki onları tanıyor ve çekiniyordu. Evet, bende bunu kullanacaktım!

"2 dakika gel." diye emir verdikten sonra arkasını dönüp yürümeye başladı. Kendini ne sanıyor bu? Tabiki de onun peşinden gitmeyip yoluma devam edecektim. Onu takacak halim yok!

"Irene! Bunu ödeteceğim sana!" diye bağırdı arkamdan. Arkadan çocuklar gülüyorlardı. Duymamazlıktan gelip,  yoluma devam ettim.

......

Eve gelince ilk işim çantayı fırlatmak oldu. Ama bundan pişman olmam 2 saniyemi bile almadı. Canım telefonum, umarım kırılmamışsındır! Hemen çantamı açıp telefonu elime aldığım gibi kucakladım. Çok şükür bir şey olmadı. Telefonu açıp baktım. Arayan yoktu ama bir mesaj vardı. Direk mesajı açtım.

Numara kayıtlı değildi. Bu, şaşırmama sebep oldu. Mesajı okuyunca şaşkınlığım ve merakım iki kat arttı.

Bilinmeyen numara: Bae JooHyun, sana reddedemeyeceğin bir teklifim var.

Kimdi bu gereksiz insan? Sakince cevapladım.

Bae Irene: Kimsin?

Anında cevap geldi.

Bilinmeyen numara: Kim olduğumun şuan bir önemi yok. Önemli olan, amacımızın aynı olması.

Ne diyordu bu? Cevap yazacaktım ki, telefonum titredi.

Bilinmeyen numara: Bugün Sana ile olan atışmanızı gördüm. Anladığım kadarıyla ondan nefret ediyorsun. Sana o kızı mahvetmek için yardım edebilirim.

Kaşlarım çatıldı. Kimdi bu? Beni nerden tanıyordu? Daha önemlisi neden yardım etmek istiyordu?

Bae Irene: Yardıma ihtiyacım olduğunu kim söyledi? Tanımadığım insanlardan yardım almıyorum!

Çıkışmama şaşırmış olacak ki bir müddet cevap vermedi. Bu sırada kalkıp televizyonu açtım. Oturduğum yerin titremesiyle telefonumu elime aldım.

Bilinmeyen numara: Hadi ama Bae. Anlaşmaya varırsan ikimiz için de yararlı bir iş yapacaksın.

Bilinmeyen numara: Ayrıca kim olduğumu bu kadar merak etme. Zamanla tanışacağız. Tek yapman gereken, teklifimi kabul etmek.

Bir süre düşündüm. Tanımadığım biri ile müttefik olacaktım. İnsanlarla uğraşmayı sevmezdim ama Sana'yı mahfatme fikri cazip gelmişti bir anda. Hem en fazla ne olabilirdi ki? Zaman kaybetmeden cevap yazdım.

Bae Irene: Tamam. Kimsin bilmiyorum ama kabul ediyorum. Fakat bu işin sonunda bana zarar gelmeyeceğinin garantisini verebilir misin?

Bilinmeyen numara: Emin olabilirsin Bae. Bu işte senin kılına zarar gelmeyecek.

İçimde bir huzursuzluk oluşmuştu ama yinede yapacaktım. Onun acı çekmesi umrumda bile olmayacaktı.

Bae Irene: Peki, sana inanıyorum. Plan nedir?

Evet, asıl soru buydu. Ne yapacaktık! Bir köşeye çekip dövecek halimiz yoktu ya. Ya da tehdit mi edecektik? Saçmaydı.

Bilinmeyen numara: Plan basit. O Taehyung'u istiyor, bizde onu ondan sonsuza kadar alacağız!

Evet, onu sevdiği ve hak etmediği belliydi ama onun amacı başka olmalıydı. Sana'ya zarar vermekten çok farklı şeyler istiyordu.

Bae Irene:  Anlaşıldı. Daha sonra ayrıntıları konuşuruz.

Mesajı gönderip telefonu kapattım. Kim olduğunu ve asıl derdinin ne olduğunu bulmalıydım. Yoksa başı belada olan kişi ben olacaktım!

.....

Bugün daha erkenden kalkıp hazırlandım. Annem uyuyor olmalıydı. Sessizce kendimi dışarı attım. Annem hep gece gelirdi. Çok yoğun çalışıyordu. Babam ise şuan yurt dışındaydı ve zaman geleceği belli olmuyordu. Alıştım aslında onu görmemeye  ama bazen onu çok özlüyordum.

Annem sinirli bir yapıya sahipti. İşte bir şey yaşasa bana patlardı. O yüzden elimden geldiğince ona gözükmeye çalışırdım.

Aile kavramı bizim evde hiç var olmamıştı. Belki de bu yüzden hayattan bezmiş bir yapım vardı. Bilmiyorum.

Okul eve çok uzak değildi, ama annem servise binmem konusunda gereksiz ısrar yapıyordu. Şuanda olduğu gibi genelde servise binmez, gezerek giderdim. Zaten yolun çoğunu da yürümüştüm. 2 dakika sonra okula vardım. Fazla kişi de gelmemişti. Kimseyi umursamadan üst kata çıktım. Sınıfta 1 kişi vardı. Doğruyu söylemek gerekirse adını bırak, bizim sınıfta olduğunu şuan öğreniyordum.

Kısa bir bakışma ardından çantamı sıraya koyup çıktım sınıftan. Terasta çıkıp müzik dinlemek istiyordum. Lakin biri benden önce davranmıştı anlaşılan.

Umursamayıp başka bir köşeye oturdum. Kulaklıklarımı takarken gözüm ona ilişti. Okul bahçesini izliyordu. Hafif sırıtarak... Şüpheli.

Benden az daha uzun boyu vardı. Kumral rengi saçları, belirgin çene hatları onu bir sanat eseri gibi gösteriyordu. Üstüne giydiği okul kıyafetleri ona ayrı bir hava katmıştı. Cidden her kızın aşık olacağı türden bir çocuktu.

Ben onu incelerken, yüzündeki sırıtma ile bir anda bana döndü. Gözlerimiz 10 saniye boyunca birbirine kenetlendi. Yüzündeki gülümseme soldu ve ciddi bir hal aldı. Bu durumdan biraz korksamda umursamaz gözükmeye çalışarak bakışlarımı kaçırıp önüme döndüm.

Dinlediğim müziği hafif mırıldanırken yanımda bir hareketlenme hissettim. Yan tarafıma bakınca, daha deminki çocuğun oturduğum yere bir şişe kola bıraktığını gördüm.

Kafamı kaldırıp, 'Bu ne?' dermiş gibi yaptım. Omuz silkti, "İçmedim. Ziyan olmasın." Ona şaşkın bir şekilde bakarken, beni umursamadan kapıdan çıkıp gitti. Bende şaşkınlıkla bir kolaya, bir kapıya bakıyordum.

Eee bölümü beğendiniz mi??

Diğer bölümde sizce neler olacak?














PAR.A.DİSE // VRENE' ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin