Sınıfa doğru yürüyordum. Elimde hâlâ kola vardı. Sınıfa girdiğimde, hemen hemen herkesin geldiğini gördüm. Wendy hemen yanıma gelip, "Paylaşalım mı?" dedi. İlk başta anlamasamda daha sonra koladan bahsettiğini idrak ettim."Al senin olsun." diyerek kolayı ona fırlattıp, sırama oturdum. Şok olmuş olsa da kolayı açıp içmeye başladı. "Sen iyi misin?" Seulgi hemen soru yöneltmişti bana. Bende kafa sallamakla yetindim.
Aklımı kurcalayan çok soru vardı. En önemlisi ise, bana mesaj atanın kim olduğuydu..
......
İki ders peş peşe matematik işlemiştik. Bu dersi severdim ama bugün farklıydı. Hoca bile bana tuhaf geliyordu. Sıkıntıyla oflayıp kafamı sıradan kaldırdım. SeulGi arkasını dönüp tam bir şey diyecekken, Yeri kapıda, "SeulGi Unnie!" diye sevinçle bağırdı. Bunun üzerine SeulGi de beni bırakıp ona döndü.
"Bugün size geliyorum. Babam izin verdi." deyip yerinde sevinçle kıpırdanmaya başladı. Yeri'yi normalde severdim ama bazı hareketleri sinirimi bozardı. Mesela şuan olduğu gibi çocukça davranması!
"İşte bu güzel haber. Wendy ve Irene sizde geliyorsunuz. İtiraz istemiyorum! Biz bize olacağız. Eğlenceli olacak." Bi nefes alsaydın Seul.
Wendy zaten daveti beklermişcesine hemen kabul etti. Ben ise farklılık olsun diye kabul ettim. "Güzel. Size bomba haberlerim var. Dedikodunun anasını ağlatacağız." deyip sınıfına çıktı Yeri.
Bakalım o bomba haberler neydi.
......
"Az daha yavaş hazırlan istersen Yeri!" diye öfkeyle bağırıyordu SeulGi. Sadece beş dakika beklememize rağmen çıldırmıştı. "Tamam Unnie. Az bekle."
Bu görüntüden sıkılıp sınıfı izlemeye başladım. Birkaç kişi daha vardı. Tabi ki de Jungkook da dahil! Pür dikkat Yeri'yi inceliyordu. SeulGi her bağırdığıda sinirleniyordu. O nasıl bakıştır. Git döv istersen Jungkook!
"Ben dışarda bekliyorum. Sıkıldım burda." diyip çıktım sınıftan. Yeri malzemelerini bir beş dakika daha toplardı.
Merdivenleri yavaş yavaş inmeye başladım. Çünkü koşmam için bir gerekçe yoktu.
Bahçeye inince bir banka oturup derin derin nefes aldım. Bu okul beni boğmaya başlamıştı. Telefonumu açıp biraz sosyal medyada takıldım.
Kafamı kaldırdığımda kızların geldiğini gördüm. Sonunda. Saate baktığımda 10 dakika geçtiğini gördüm. Çok da beklememişiz yani(!).
"Hadi o zaman gidelim." dedi Wendy. Neden bu kadar acele ediyorlar bilmiyorum. Ama kendime bir söz verme vakti gelmişti. Bugün uyuzluk yapmayacaktım!
....
Eve geldiğimizden beri dedikodu yapıyorlardı. Abartısız son yarım saatte bütün okulun ismini, cismini, nerede yaşadığından tutunda ayakkabı numaralarına kadar öğrenmiştim. Ayaklı gazeteydiler resmen.
Ben konuşmaya dahil olmadan uzakta oturmuş dinliyordum. Pek ilgimi çeken konular değildi. Artık can sıkıntısından patlayacaktımki Wendy'nin ağzından Sana kelimesini duydum. Açıkçası ilgimi çekmişti.
Sıkıntım bir anda yok olurken, merakla kızlara baktım. "Ne olmuş Sana'ya?" Yeri bu ilgime şaşırsada sorumu büyük bir hevesle cevapladı. "Sana ve sevgilisi ayrılmış. Hem de büyük bir kavgayla." Bildiğim bir şey olduğundan pek şaşırmadım. Beklentiyle yüzüne bakmaya devam ettim. Ama bu sefer konuşan SeulGi'ydi.
"Bütün okul bu haberle çalkalanıyor. Sanırım TaeHyung terk etmiş Sana'yı." Wendy lafa atladı. "Aynen. Sana kaç gündür sinirini milletten çıkarıyor. Onların kavgasını gören biri varmış. Okula dedikoduyu onun yaydığını düşünüyor sanırım. Her kimse başı büyük dertte." Söyledikleri üzerine hafif alayla sırıttım. O kız bana bir şey yapamazdı. Kendini beğenmiş şey!
"O kıza acıdım yaa! Hepimiz Sana'nın olayları ne kadar abarttığını biliyoruz. Geçen sene onu seven bir çocuğu ölesiye dövdürtmüştü. Çocuk 5 hafta yoğun bakımda kalmıştı." Konuşmaya devam eden Wendy'i onayladı SeulGi. Hafif üzgün bir şekilde, "Evet yaa! Bende şuan acıdım. Neyse bu olaya karışmayalım. Son senemde kendimi yakmak istemiyorum." dedi.
Felaket tellalı olan arkadaşlarımdan dolayı azıcık korkmuştum. Ama bana bir şey yapamazdı.. Yani yapmazdı... Yok canım ne yapacak... Ben nasıl bir belaya karıştım öyle!
Wendy'nin beni dürtmesiyle ona döndüm. "Ne oldu Irene rengin attı bir anda?" Umursamaz tavrıma bürünmeye çalışarak cevap verdim. "Yok bir şey. Benim gitmem lazım aklıma yapmam gereken bir iş geldi." Kızların şaşkın bakışları arasında çantamı alıp evden çıktım. Kafamdaki düşüncelerle durağa yürüdüm. Oldukça yavaş bir şekilde banka oturdum. O kızın bana bir şey yapacağını düşünmek korkumu arttırıyordu. Çünkü o kızın sınırı yoktu. Gerekirse karşısındaki insan dünyadan yok olana kadar durmazdı.
Aklıma gelen şeyle telefonumu elime aldım. Geçen gün konuştuğum gizemli insan beni koruyacağını söylemişti. Her ne kadar ona inanmasamda şuan inanmak istiyordum. Mesaj bölümüne girip hızlı bir şekilde mesaj yazdım. Hemen cevap verir diye bekledim lakin ne görüldü atan vardı ne de cevap veren. Sıkıntıyla soluduğum esnada otobüsün gelmesiyle telefonu cebime koyup otobüse bindim. Kendimi rastgele bir koltuğa attım. O kadar stres yapmıştım ki ellerim ile oynamaya başladım. Ben daha ne olduğunu anlamadan bir erkek eli ellerimi tutup durdurdu.
Şaşkınlıkla kafamı yan tarafa çevirdim. Bu çocuğun burada ne işi var! Ben hala ona bakarken gözlerimin içine bakarak konuştu."Yeter artık! Canını acıtıyorsun!"
Gözlerimi kırpıştırdım. Bir müddet daha suratına mal mal bakmaya devam ettikten sonra bulunduğumuz durumu fark ettim. Anında büyük bir utançla ellerimi ellerinin arasından çekip önüme döndüm. "Bu seni ilgilendirmez."
Hem sinir hem heyecan hemde korkudan titreyen ellerimle kulaklığımı çıkartıp taktım. Müzik dinlemek iyi gelecekti. Bir kaç şarkı dinleyip bu aralar popüler olan Despacito şarkısına geldiğimde bir anda kulağımdaki kulaklığı çekip kendi kulağına takmıştı. Normalde umursamazdım ama kulağıma dolan müzik ile rahatsızca yerimde kıpırdandım. Tam da zamanında takmıştı kulaklığı! Anlamını bilmemesi için içimden dua ederken, sırıttığını gördüm.
Kendi kendime renkten renge girerken müzik iki saniye durup devam etti. Bu demek oluyordu ki mesaj geldi. Hemen şifreyi girip mesajı açtım.
Bilinmeyen numara: Aklına bir şey mi geldi?
Bae Irene: Hayır... Cidden bu işin sonunda başımın belaya girmeyeceğine emin misin?
O an yanımda adını bilmediğim çocuğun varlığını hissettim. Yavaşça ona döndüm. Mesajları mı okumuştu o ?! Özel denen bir şey kalmadı be artık!
"Mesajlarımı okumandaki amacı sorabilir miyim?" Biraz durup, "Kimi öldürmeyi planlıyorsun?" deyip sırıttı ama farklı şeyler düşündüğü gözlerinden belliydi. "Kimsin bilmiyorum ama mümkünse benden uzak dur!" Ona çıkıştığım sırada telefon titredi.
Bilinmeyen numara: Sana'ya ne yapacağımızı buldum! Ama biraz tehlikeli olabilir.
Gelen mesajı okuduğum esnada bana hitaben yeniden konuştu. "Beni bilmem ama senin Sana'dan uzak durman daha doğru olur." Ayağa kalkıp gideceği esnada bana dönerek, "Bu arada ben Kim Tae Hyung, Bayan JooHyun" deyip arkasında ağzı açık şekilde olayları sindirmeye çalışan beni bırakarak otobüsten indi.
Geçen yine romantiğiz dnsbbdbsndsns
Sizce mesaj atan kim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAR.A.DİSE // VRENE' ✓
FanfictionOynadığı oyun ikisininde sonu olacaktı. ° ° ° ° ° ° ° ° ° ° ° ° ° "Her şey yalan mıydı yani? Hepsi oyun muydu?" Kafamı kaldırıp duygusuz şekilde ona baktım. "Ne bekliyordun? Gerçekten seni sevdiğimi mi sandın?" ° ° ° °...