Rana iş aramaya çıkmış ve bütün gün ayakta gidip gelmekten ayakları taş kesilmiş, biraz dinlenme ihtiyacı duymuştu.
Ne var ki zaman onun için geçmek bilmiyor, kalbinde sebepsiz yere türeyen heyecanı bir türlü dinmiyordu. Az ilerde koca bir ağacın altındaki gölgelikte dinlenmek istedi ve oraya doğru hızlı adımlarla yürüdü. Etrafına bile bakmadan hızlı adımlarla yürürken birden önüne çıkan ilk insana çarpıp az kalsın düşüyorken tekrar çarptığı kişinin ellerini tutarak ve karşı taraftan da yardım alarak düşmekten kurtuldu.. Kafasını kaldırdı utanan gözlerle. Genç bir delikanlı gördü karşısında ve kalbi hızla çarpmaya başladı. Çünkü simsiyah gözleri hafif uzun sakalları beyaz teni ve kendisine çok yakışan takkesi vardı. Belli ki namaza yetişmesi gerekiyorduve oda tıpkı Rana gibi koşar adımlarla yürüyordu. Sanırım camiye gidiyordu. Rana:
-afedersiniz göremedim. dedi.
Adı Yusuf'tu delikanlının.
-önemli değil. Bir dahakine daha dikkatli olursanız sizin için daha iyi olur. Zira karşınızdaki insan benim kadar anlayışlı olmayabilir. dedi sert ve kızgın bakan gözlerle. Ve hemen hızlı adımlarla yürüyüp camiye girdi. ezan okunmaya başladı minareden semaya doğru. Huzur kokuyordu buralar Rana için...Yusuf'un bu sert tavrı hiç hoşuna gitmemişti.Görünüşüne göre daha sert bir tavrı vardı. Beklediği gibi çıkmadı ve 'ukala' diyerek ağaca doğru ilerledi. Çok yorgun olduğu için
Ağacın altında Yusuf ile olan çarpışmasını düşünürken uykuya daldı. Bu sırada namaz bitmiş Yusuf camiden çıkmış ve az ilerde uyuyan Rana'yı tanımıştı. uyurken kendisini uyandırmaya çalışan kişiye bakıp tanımaya çalştı ve gözlerini ovaladı. .Rana:
-Ne var ne oldu?!! dedi. Onun sert tavrına karşılık..
Yusuf - Ne olacak uyuyup kalmışsın. İnsanlık yapıp uyandırayım dedim. . Kabahat bende..
Diyerek uzaklaştı.
Rana bu durumdan çok muzdarip' olup alelacele kalktı ve Yusuf'un arkasından koşmaya başladı. Bu sırada çok sıcak olduğu için üzerindeki hırkasını da çıkarmış yalnız tshort ile kalmış dar siyah birde pantolon giymişti.
Siyah ve uzun saçları beline kadar uzanıyordu. Yusuf'un arkasından hızlı adımlar hatta koşar adımlarla ilerledi.Yusuf bunu farketmiş fakat ilgilenmemişti. Arkasına dahi bakmamıştı. Çünkü kendisi muhafazakar bir ailenin tek oğluydu. Babası camilerde sohbet anlatan bir vaiz annesi ise sohbetlere katılan kermesler düzenleyen derneklere dergahlara katılan dindar bir hanımdı. Ailesi Yusuf için hanımhanımcık tesettürlü bir
Hanım arıyordu. Yusuf 25 yaşında mahalledeki tüm kızların onunla bir an vakit geçirmek için uğraşlar verdiği yakışıklı ve uzun boylu bir beydi....
....Rana seslendi : - Heeeyyy beklee!!
Yusuf duymamazlıktan geldi ve Rana koşarak yol keser gibi Ziyad'ın önüne geçti.
-sana diyorum duymuyor musun?
Yusuf - niçin beni takip ediyorsun.?
Rana- sana az önce yaptığın iyilik karşısında çok tepkili davrandım. Sanırım özür borcum var.. Diyerek özür diledi. Yalnız bu değildi oysa.. Rana'nın aklında kalmıştı Yusuf' un her tavrı bakışı konuşması hatta kızması. Rana da diğer kızlar gibi onu çok beğenmişti. fakat bunu kabul etmiyor sadece özür borcunun olması sebebiyle onu takip ettiğine inandıırıyordu kendini.
Yusuf- tamam. dedi yalnızca.
Rana- bu kadar mı dedi garipseyen bir tavırla.
Yusuf- ya ne bekliyorsun. Seni tanımıyorum bile. Üstelik burası benim mahallem konuşmamız hem doğru değil hem de yanlış anlaşılabilir. İstersen git artık!! dedi tekrar sert tavrıyla..
Rana hak vermişti ona. Adını sormaya çekindi ve sessizce iyi günler' deyip uzaklaştı. Yusuf hemen hızlı adımlarıyla yürüdü arkasına bakmadan. Rana kafasını çevirip arkasına baktığında Yusuf'un bir kadınla sarılıp konuştuğunu gördü. Ve durup bir köşeye çekilip gizliden gizliye onları izlemeye başladı. Yusuf'un yanındaki kadınla sarıldıktan sonra hemen yan taraftaki binaya girdiler birlikte. Rana bunu görünce gülümsedi içten içe. Çünkü en azından evlerini öğrendiğini düşünüyordu. Ve En azından onu tekrar görebilecekti.
Belkide....Daha ilerisini düşünemiyordu. Çünkü kendi giyinişi ve hayatını daha sonra onun hayatını düşündü. Aralarında uçurumlar vardı. Birde babasını düşündü. Gece gündüz içen eve bile doğru düzgün uğramayan biriydi. Peki ya annesi. Onu görmemişti bile iyice. Nasıl biri olduğunu nereden bilebilirdi. Rana daldığı derin düşüncelerden çıkıp kendine geldiğinde hemen hızlıca yürüyerek orayı terk etti.
....
eve vardığında babasının onu beklediğini gördü ve yavaşca evin kapısına yaklaştı.
-geciktim özür dilerim.. dedi.
Ahmet bey:
Birdaha olursa işi unut. diyerek içeri girdi ardından kapıyı açık bırakarak. Utana sıkıla babasının arkasından içeri girdi ve kapıyı kapatıp odasına doğru yürüdü. Ahmet bey - ben çıkıyorum geç gelirsem uyu beni bekleme. dedi ve çıkıp gitti.
Rana başını salladı ve odasına geçip yatağa uzandı.
Aklında yalnızca Yusuf'un kızgın bakışları ve kendisine çok yakışan beyaz takkesi vardı. Kömür karası gözleri ne de yakışmıştı beyaz tenine. Ne kadar da gizemliydi. Sanki içinde kocaman apayrı bir dünya vardı. Onun dünyasına girmeliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARTIK ÇOK GEÇ (DÜZENLENİYOR)
ChickLitÖyle bir çift göze aşık olmalı ki Ziyan olmasın.. Ziyan olmasın her bir zerresi bakmaların.. Sevgiliyle atılan kahkahaların.. Ziyan olmasın..