9. Bölüm

787 46 72
                                    

…………………
Media: Nisa :)

(Zeynep'in ağzından)

"Kimsin lan sen?! Polis misin ha?!"

"Du-dur bir dakika... Yanlış anlıyorsun. Sakin ol lütfen…"
  Savaş olaya öyle bir giriş yapmıştı ki, sanki tüm suç bizimmiş gibi anlaşılmıştı. Barkın'ı kışkırtan da oydu halbuki. Bütün detayları atlıyordu.

Sanırım, yeniden ameliyat olmasının intikamını kardeşi alacaktı. Bana öyle bir bakıyordu ki iliklerime kadar titremiştim. Kaşlarını çatmıştı. Sonra yerinden kalkıp üzerime yürümeye başladı.

"Söyle…kimsin, nesin? Neyin peşindesin ve ne yaptığını sanıyorsun? Konuş!…" Furkan resmen tıslamıştı. Sorduğu soru çok fonksiyonluydu. Neye nasıl cevap vereceğimi bilememiştim. O hala üzerime yürüyordu.
     Yaklaşıp kolumu tuttu. Sıkmaya başladı. Canım yanıyordu. "Sana konuş dedim!"

O kadar sert bağırmıştı ki kulağım ağrımıştı. Kolumu şimdi daha çok sıkıyordu. Baskı ve şiddetten gözlerim doldu. "Be-ben.."
  "Sen ne lan?! Sen ne!"
Gözyaşlarım gözlerime hücum ediyordu. "Bırak kolumu..."
Alayla sırıttı. Bakışları beni güçsüz hissettiriyordu.

Sonra Savaş'ın sesi duyuldu. Sesi kısık ama etkiliydi. İnsanın kalbine işliyordu.
"Furkan...bırak onu..."
"Ama Savaş.."
"Bırak dedim!"
Bağırdıktan sonra karnını tuttu. Sancı girmişti sanırım. Abisine böyle bağırması garip gelmişti. Abisi olduğuna da pek emin değildim. Daha çok yaşıt gibiydiler. 19 falan gösteriyorlardı.

Furkan hemen Savaş'ın yanına gitti. "Savaş iyi misin?! Ne diye bağırırsın ki aptal herif! Halini görmüyor musun ha? Canını yerde mi buldun sen?! Böyle ölüp gideceksin sonra ha!"

Savaş acıyla sırıttı. Bu kadar yara bereyle nasıl hala sırıtabiliyordu. Yüzüne dikkatle baktım. Sırıtışı hüzünlüydü. "Ölsem... ne olur ki? Neyi kaybederim? Bu dünya bir bana hiç bir şey vermedi sanırım." Sonra küçük histerik bir kahkaha attı. "Bu kocaman dünyadan bir Savaş Yıldırım'a bir pay çıkmadı..." gözleri dolmuştu Savaş'ın. Furkan bir elini Savaş'ın omzuna koydu.
"Saçmasapan konuşmayı kes! Hem senin kardeşin ne güne duruyor ha? Ben hep yanındayım ulan."

Savaş gözlerini kırpıştırıp tavana baktı. Sonra Savaş'ın gözleri bana döndü. "Çık..."
Ben de gözlerimi onunkilere diktim. Tam bir pislikti.
"Peki Savaş Bey , emredersiniz(!)" Arkamı dönüp odadan hışımla çıktım. Kafasına esen beni tersliyordu bugün.

Dolan gözlerimi sildim. Savaş pisliğin tekiydi.
Nisa kapının önünde yoktu. Nereye gitmişti ki bu kız? O bağırış çağırışı duymaması mümkün değildi. Yan taraftaki yaşlı teyze merakla bana bakıyor arada başını kapıdan uzatıp içeriyi görmeye çalışıyordu. Teyzeye dik dik bakınca pudra pembesi çantasını koluna takıp uzaklaştı.

Aşağı kattan Nisa'nın kahakahasını duydum. Merdivenden çıkıyor olmalıydı. Bir kaç saniye sonra merdiven başında Barkın ve Nisa'yı gördüm. Barkın'ın elinde  bir poşet vardı. Nisa beni görünce yanıma geldi. Omzuma hafifçe vurup "Ne diye böyle bir insana darılırsın ki. Hem de o seni bu kadar düşünüyorken." Deyip sırıttı.

Bir kaşımı kaldırıp Nisa'ya baktım. O bu bakışı görmezden gelip Barkın'a döndü. Barkın ona tatlı bir tebessüm gönderdiğinde Nisa'nın sırıtışı genişledi. Bu bakışma sinirimi bozmaya başlamıştı ki Barkın yüzünü bana çevirdi. Nisa hala aval aval Barkın'ı izliyordu. Onun omuzlarından tutup kendime çevirdim.
"Arkadan iş çevirir olmuşuz'' dedim iğneleyici bir tonda. Nisa yalnızca gözlerini devirdi.

"Sizi kendi halinize bıraksam bir türlü barışmazsınız ki. Ben de bi sevap işleyeyim dedim çok mu? Neyse, bu konu burada kapanacak. Barkın, söz sende."

KÜNYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin