17. Bölüm

524 36 33
                                    

…………………
Gif: Savaş ♡♡

Sinirden bir kaç dakika öylece kalakaldım. Allah'ın beyinsizi...

Yukarı bakıp derin bir iç çektim. "Ya Rabbim, sen beni kimlerle sınıyorsun." O an gök gürlemeye başladı.

"Oha ama yaa." Yağmur yağacaktı. Gökyüzü kara bulutlarla kaplanmıştı. Okul üstümün üzerine giydiğim kapüşonlunun fermuarını çektim. Şapkasını da başıma geçirdim. Değneğime iyice yaslandım. Yürüyecektim. Beni alması için kimseyi arayamazdım. Taksi veya otobüs için de param yoktu. Kafamda yolu hesaplamaya başladım. En az iki kilometre...

Aptal Savaş. Bacağım onun yüzünden alçıya alınmıştı, onun yüzünden buradaydım ve elimdeki kırık telefonun sebebi de oydu.

Vakit kaybetmeden yürümeye başladım. Her an yağmur bastırabilirdi. Bu hızla kesin yağmura yakalanacaktım.

Hızlandıkça bacağım sızlıyordu. Doktor dinlenmemi söylemişti ama bu yaptığım doktorun sözleriyle tezatlık gösteriyordu. Umarım babam beni telefonla aramazdı. Savaş ona kim bilir neler derdi. Yokluğumu fark etmemeliydi. 'Nolur babam işte olsun' diye dua ettim içimden.

Burnuma damlayan bir damla yağmurla düşüncelerim bölündü. Yağmura yakalanmıştım işte! Bir yandan Savaş'a sövüyor, diğer yandan hızla yürüyordum. Yağmur sular seller gibi yağıyordu. Sırılsıklam olmuştum şimdiden. Anca 200 metre yürümüştüm halbuki. Yolun karşısına geçmeliydim. Birden hızla kırmızı bir spor araba geçti dibimden ve yerde oluşan su birikintisindeki suyu üzerime sıçrattı.

Çamurlu su ağzıma kadar girmişti. Ağzımdaki suyu tükürüp
"Vahşi herifler!! Dağda mı büyüdünüz nöronsuzlar!!!" Diyerek cıykırdım.

Birden araba benim 10 metre ilerimde durdu. Geri geri gelmeye başlamıştı. İçimde bir ürperti oluştu. Değneğime sarılıp arkamı döndüm ve tersi yönünde ilerlemeye başladım. Gidebildiğim kadar hızlı gidiyordum ama bana değil arabayla, yürüyerek bile yetişebilirlerdi. Arabanın camı açıldı.

"Hey güzellik! Beklesene bebeğim!!"

Allah'ım yardım et... Adımlarımı hızlandırmaya çalıştım ama bir işe
yaramıyordu.

"Ha ha ha! Cüneyt bak, kız korktu galiba."

"He he ! Prenses bekle eğleniriz yaa! Sen demin bize cıykırmamış mıydın?!"

İki kişilerdi. Birden arabanın kapısının açılma sesini duydum. Ödüm kopuyordu. Kim bilir bana ne yapacaklardı?
  
Birden kolumdan tutulmamla ilerleyemedim. Ne ara yetişmişlerdi bana ya? Beni arkaya doğru hızla çevirdi. Kolumun altındaki değnek düştü ben de yere düşmemek için karşımdakinin yakasına yapıştım. Gözlerimiz buluşunca karşımdaki yüzüne pis bir sırıtış kondurdu. Sırıtmak Savaş'a bile daha çok yakışıyor diyebilirdim. Bal rengi gözleri ve açık renk saçları vardı. Saçının alt kısmını kazıtmış, üst kısmını da uzun bırakmıştı. Düz saçlarını arkaya yatırmıştı. Köşeli bir çenesi vardı. En fazla yirmilerindeydi.

Dudaklarını yaladı ve sonra alt dudağını dişledi. Gözlerini kısıp yüzümü inceledi.
"Güzellik, ben Cüneyt."

Nefesinin yüzüme çarpması ile irkilmiştim. Nefesi içki kokuyordu ama sarhoş değildi. Arabada oturan diğer nöronsuza baktım. Kulağının tekinde piercing vardı. Siyah saçlarını sağa yatırmış ve piercinginin görünmesini sağlamıştı. Kaşının birinin uç kısmında bir çizik vardı. Yüzünde itici bir sırıtış vardı. Elindeki şişeyi yukarıya kaldırdı. "Kaliteli içkimiz de var yavrum. Eğlenelim biraz." Cüneyt olduğunu öğrendiğim hıyar arkasını döndü. "Serkan, onu ilk ben gördüm. Başka kapıya." Serkan yüzünü astı. "Beraber eğleniriz işte." Cüneyt sırıttı. "Olabilir. Bebeğime soralım."

KÜNYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin