3. Bölüm

1.5K 67 11
                                    

...............

Media: Savaş (Vini Uehara:))

Savaş'tan...

İçerinin ter , testesteron biraz da rutubet kokusunu içime çektim. Rezil bi şeydi lan bu! Veletlerin gürültüsü kulağımı s*kiyordu. Başımı kaldırıp dik dik Yusuf'a baktım. Yusuf çocuklara sözünu geçirebiliyordu ve ben kalkıp uğraşmak istemiyordum.

Yusuf dik bakışlarımı görünce önünde ki 2 saattir ağzı durmayıp kazancını anlatan diğer çocuklardan birinin ensesine bir şaplak attı. Başımı iki yana sallayıp geri önüme döndüm.

"Yüz elli...iki yüz, iki yüz atmış, üç yüz on..." başımı tekrar kaldırıp bu sefer Furkan'a döndüm. Şapkam gözlerimi kapatıyordu. Ucunu hafif yukarı kaldırıp gözlerimi gözlerine diktim. Yine karı kız peşindeydi.

" Furkan? Senden n'aber?" Kaşlarımı kaldırdım. O bugün hiç para vermemişti. Kaç gündür böyle yapıyordu ve bu çok sinir bozucu olmaya başlamıştı. Anca yatıyordu mübarek! Biz de bu pezevenge çalışıyorduk.

Furkan yavaşça Elif'ten ayrıldı. Yarım saattir fingirdeşiyorlardı. Yüzüme bakıp sırıttı." Bugün hiç fırsat bulamadım ya. Eee hayat her zaman karşına bir şey çıkarmıyor." Pişkin pişkin güldü.

Sinirlerimi bozuyordu bu çocuk.
"Lan oğlum 12 yaşındaki Yusuf bile dilenciyi soymuş. Bana 70-80 lira getirdi. Göt büyütmeyi bırak da bir işe yara."
Yüzünü buruşturup somurttu. " Lan bari kızın önünde bozma beni" dedi fısıltıyla.
Muzipçe sırıttım.

Ellerini beline koyup gözlerini bana dikti. Bu şekilde aynı babaanneme benziyordu.
"Senden de bir şey göremedik Savaş Bey. Anca bana yürüyon."

Yüzüme alaycı bi gülümseme ekleyip sırtımı verdiğim duvardan ayrıldım. Çömeldiğim yerden kalkıp gözlerimi kapatan şapkanın ön kısmını arkaya getirdim ve elimi cebime sokup bardaki kızdan çaldığım altın künyenin ucundan tutup yukarı kaldırdım. Künyeyi Furkan'ın burnunun ucuna getirip salladım.

Furkan'ın gözleri olabildiğince açılmıştı, elini künyeye uzattı. Künyeyi kendime doğru çektim. "Çalışmayana para yok."dedim sırıtıp.

O aptal kızın dünyadan haberi yoktu. Zırlamakla meşguldü o an. Bileğinden tuttuğum zaman serçe ve baş parmağımla künyenin kopçasını açıp çıkarmıştım. Hiçbir şey anlamamıştı kız. Hala var mıydı böyle salaklar? Peçeteye karşılık künye. Ahh , o peçeteyi vermemeliydim!

Bu künye en az 5 bin ederdi. Üzerindeki işlemeler incelikle yapılmıştı. Genelde zengin ve artist tipler bunlardan takmazdı. Bu daha çok evli barklı , çoluğa çocuğa karışmış kadın işiydi.

Zevksiz sarışın.

Furkan bana dönüp sırıttı." Kuyumcuya mı girdin." Ona gözlerimi devirdim. "Kuyumcuya girsem bir künyeyle mi yetinirdim?" Bu Furkan bazen gerçekten salaklaşıyordu.

"Buldum bir yerden işte. Biraz benim gibi ol." Elif iyice Furkan'a sokuldu. "Aşkııımm... ben de böyle bir şey istiyorum. Aşkımız hatrına alamaz mısın?" Dedi cilveli bir şekilde gülümseyip. Elif güzel bir kızdı. Furkan işini biliyordu. Bu onun en uzun ilişkisi olmalıydı. Sanırım 2 ay çıkmışlardı. Genelde tek gecelik kızlarla takılırdı. Y*vşağın tekiydi ama iyi çocuktu Furkan.

Ama gerçekten yavşaktı.

Furkan Elif'e dayanamazdı. Furkan hiçbir kıza dayanamazdı. Dudağını büzdü." Tabi ki aşkım ne istersen."
Bu görüntü midemi bulandırmaya yetmişti. Her an yiyişebilirlerdi. Bunu görmek istediğimi sanmıyordum. Arkamı dönüp kapıdan çıktım ve hemen ardından Furkan'ın kahkahasını duydum. Deli ediyordu bu çocuk beni.

Furkanla 10 yaşımdayken tanışmıştım. Babaannemin öldüğü gece.... O gün hayattaki tek varlığımı kaybetmiştim. Ailemi ise hiç tanımamıştım. O aklımla da bunu hiç sormamıştım. Ölmüşler miydi? Hiç bir fikrim yoktu. Tek bildiğim babaannem bildiğim kadının kapısının önüne bırakılmamdı. İstenmeyen gayri meşru bir çocuktum belki. 2 dakikalık zevkin bir ürünü. Böyle düşündükçe tanımadığım ailemden nefret ediyordum. Hoş, tanımadığım, tatmadığım bir şeyi de sevemezdim zaten. Ailem bildiğim tek kişiyi kaybettiğim gün dünya ilk kez canımı bu kadar yakmıştı. Bu şey, düşüp bacağını kanatmana benzemiyordu. İyileşmeyecek, geri gelmeyecek bir şeydi bu...

Babaannemin öldüğü gece mezarı başında saatlerce ağlamıştım. Yetimhaneye götürülecektim. Bunu istemiyordum.

Geç saatlere kadar mezarın başındaydım. Sonra arkamdan bir ses duymuştum. 2-3 adam bana seslenmişti
.
"Pişşşt! Çocuk kıpırdama." Sonra birinin kahkahasını duymuştum. Arkama baktığımda sağa sola sallandıklarını gördüm. Sarhoşlardı...

Ayağa kalkıp kaçmaya çalıştığımda bir tanesi iki adımda yanıma yaklaştı. Bana bu kadar çabuk yaklaşması beni şaşırtmıştı.
Gözlerim dolmaya başlamıştı. Korkuyordum. "Lan ben sana kıpırdama demedim mi?!!" O anda yüzüme ağır bir tokat yedim. Yakamdan tutup beni sarstı ve yüzüme tükürdü. Gözlerim yaşla dolmuştu. Gözlerimi adamın gözlerine diktim. Ağlamayı kestim.
"Ha şöyle! Şimdi söyle bakayım paran var mı? Bu abinin biraya ihtiyacı var."

"Ha- hayır..." Adam somurttu ve elini alnıma koyup bir kaç kere ittirirken "N'apsın bu abin şimdi ha?" Deyip yine bi tokat geçirdi yüzüme. Arkadaki 2 adamsa kahkahalarla gülüyordu. Edebildiğim kadar beddua ediyor, Allah'tan yardım dileniyordum.

Gözlerimden bir damla yaş bile akmadı. Bugün yeterince ağlamıştım. Sonra adamın gözleri boynumdaki kolyeye indi. Babaannemin kolyesine.... Balkondaki sedirin üzerinde öldüğünde dışarı çıkıp yardım istemeden önce onun boynundan çıkarıp kendi boynuma geçirdiğim kolyeye. Ondan kalan tek şeye.

Gülmeye başladı karşımdaki p*ç ve bir eli ile kolyeyi tutup birden çekti. Boynumun arka kısmı acımıştı ve yanağım sızlıyordu. Kolyeyi cebine koyarkenki sırıtışını hiç unutmamıştım. O pis , içki kokan nefesini yüzümde hissetmek...

Ağzımı bile açamamıştım. O sırada oradan benim yaşlarımda bir çocuk koştu geldi. Korkmuş gibiydi.
Ellerini yukarı kaldırıp sallayarak "Abi! Polisler.... Buraya geliyorlar abi!"
Adam panikle beni ittirdi. Dengemi kaybedip yere düştüm ve başım bir mezar taşına çarptı. Çok fena sızlıyordu. Başımın üzerinde bir sıcaklık hissettim. Galiba kanıyordu. Adamlar kaçmışlardı, çocuk hemen yanıma çömeldi. "İyi misin? Canın çok yanıyor mu? Bana bak!"
Küçük bir baş sallamasıyla çocuğu onayladım. Başımda cıykırması sanki başımın acısını arttırıyordu.

Çocuk bir kolumu omzuna alıp beni kaldırdı ve beni bir yere getirdi. Bir hırsızlık çetesinin yerine. Gözlerini bana çevirip samimi bir şekilde sırıtmıştı. "Ben Furkan.."

O anları tekrar hatırlamak gözlerimi doldurmuştu. Furkan'la o çeteden kaçıp başka bir çete kurmuştuk. Çetenin başı bizdik. 10 yaşımdan beri bu pisliğin içindeydim şimdi 19 yaşındaydım. Büyük ihtimalle ömrümün sonuna kadar bu pisliğin içinde kalacaktım. Hayatım bok gibiydi. Amacım yoktu. Sadece zenginlerin parasını yiyorduk. Bir mantar gibi onları tüketiyorduk. Hayata bir faydamız yoktu. Başka çocukları da bu pisliğe sürüklemekten de gocunmuyorduk. Korkumuz yoktu. Çünkü kaybedecek bir şeyimiz de yoktu...

........................

Zeynep'ten...

Gözlerimi açıp yatağımdan doğruldum. Gece geç saatlere kadar gözüme uyku girmemişti.

Kalkıp aynaya baktım. Hala gömleğim ve pantalonumlaydım. Saçlarım dağılmış gözlerimin altı ise çökmüştü. Rezil bir durumdaydım. Telefonuma baktım. 3 cevapsız aramam vardi. Barkın'dan... onu aramak istemiyordum. O sürtükle iyi eğlenmiş olmalıydı.

Telefonu komidine indirip banyoya gittim ve kıyafetlerimi çıkarmaya başladım. O sırada gözlerim bileğime gitti. "Künyem?!" Hayatımda hiç bu kadar tiz bir çığlık atmamış olmalıydım. Kendi kulağım bile çınlamıştı.

Bornozu giyip odama koştum. Yatağımın içine, yerlere, komidine baktım. Yoktu...

Annemin künyesiydi. Ölmüş annemin...

Bölümü beğendiyseniz oy vermeyi unutmayın gençler :)

KÜNYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin