GEÇMİŞ
Yalnızlık sahip olduğum tek şey. İnsan her durumda güçlü olmayı bilmeli. Sahip olduğum tek şey her şeyden kopuk bir hayat. Babam ben daha doğmadan önce annemi terk etmiş. Annem ise babasız kalmayayım, başımızda bir erkek olsun diye yeniden evlenmişti. Ama her şey istediğimiz gibi olamazdı. Annemin kocası Nihat şerefsizin tekiydi. Her gün annemi bir mazeret uydurarak döverdi. Bana bile çocuk demez elini kaldırırdı. Ben 8 yaşıma gelene kadar bu böyle gitti. Bir gün okuldan eve geldim. Çok mutluyum çünkü ilk defa annem ile doğum günümü kutlayacağız. Okul eve yakın olduğu için tek başıma yürüyerek gelmiştim. Zile bastım yüzümde kocaman bir gülümseme ile, annem ise hayattan bezmiş her gün yediği dayaklardan yüzünde saklayamadığım morluklarla kapıyı açtı. Yüzünden yorgunluk akıyor, göz altı torbacıkları belirginleşmişti. Bu hali ile bile bana gülümsüyordu. Annemin bacaklarına sarılıp eve girdim. Beraber salona girdik. Masanın üstünde en sevdiğim pasta vardı. "bisküvi pastası". Eski sandalyeleri çekip birine oturdu. Masanın üstündeki pastayı kesti bir tabağa koydu. Bende yanına oturup yanağını öptüm. Masanın üstündeki tabağı önüme çekip yemeye başladım.
Annem sandalyeyi geri çekip kalktı. Eğilerek anlımı öptü. Kahverengi gözleri ile bana bakıp solgun dudaklarını oynattı.
"Kızım ben hemen geliyorum. Ben gelene kadar pastanı ye. Az işim var odaya sakın girme. Hem istersen pastanı yedikten sonra bahçedeki ağaca salıncak kurabiliriz."
Çocuk aklı, yüzündeki paniği, endişeyi nasıl anlayabilirdim ki? Gözlerindeki çaresizliği, belki gitme desem kalacağını... Gülerek kafamı salladım. Annem salondan çıkınca pastamı yemeğe kaldığım yerden devam ettim.
Pastam bitmişti. Acaba annemden bir dilim daha yemek için izin almaya gitsem bana kızar mıydı? Diye düşünürken hemen izin alıp döneceğimi düşünerek annemin odasına doğru adımladım.
Tahtadan olma kapı kapalıydı. Ve içeriden yüksek seste kırılma sesi geldi. Korktum başta bir iki adım gerilesem de kapıya doğru ilerledim. Kapının önüne gelince anneme seslendim.
"Anneciğim girebilir miyim? Anneciğim orda mısın?"
Ses gelmemişti.
Küçük elimi kapı kolunu açmak için kaldırdım yavaşça açılan kapı ile yerde boynuna takılı bir ip ile yatıyordu annem. O gün akşama kadar annemin yerde yatan bedenine sarılarak " Anne hadi lütfen kalk" dedim. Ama nafile. Annem kalkmadı. O gün kopan ip değil bendim. Çünkü annem beni kendinden koparıp kurtulmuştu. Beni Nihat şerefsizi ile yalnız bırakmıştı. Önce kendini asmıştı, ipte benim hayatım gibi kopmuştu. Artık annem yoktu.
---
Öğretmenlerim Nihat la konuşup eğitimimi aksatmam konusunda onunla konuşup Psikolojik destek almamı belirtiklerinde onlara gülümseyerek onay verdi ama beni sabaha kadar dövüp okula yollamıştı. 8 yıl boyunca bu böyle gitti. Annemden geriye uzun kahverengi saçlarım kalmıştı. Annem öldüğünden beri saçıma makas değmemişti. Sanki bir gün annem gelecekmiş gibi, en son saçlarımı kestiği gibi biraz kısaltıp örecek ve anlıma güven veren öpücüğünü konduracakmış gibi sırf onun için uzatıyordum saçlarımı. Saçlarım çok yavaş uzadığından yere değecek kadar uzun değildi. Saçlarım belime geliyordu. Annemin hatırasına gözüm gibi bakmaya çalışıyordum. Yine bir gün işe gitmek için uyandım. Nihat şerefsizi bir boka yarmadığımı bu eve girmek istiyorsam eve para getirmem gerektiğini söyledi. Sırf o dedi diye değil ama hem gidecek yerim yoktu hem de okul için harçlık çıkarmalıydım ve bende 2 ay önce bir kafede garsonluk yapmaya başladım. Bugün maaşımı alıp işten ayrılacaktım çünkü okullar açılıyordu. Okulu da bırakamayacağım için bu işten ayrılmalıydım. Ama kendime part-time bir işte bulmalıydım çünkü eve giren benim üç kuruşumdan başka gelir yoktu. Kafeye gelince benden birkaç yaş büyük olan kasadaki ablanın yanına gittim. Beni görünce keyfi yerine gelmiş gibi tebessüm yerleştirmişti ince dudaklarına. Bende ona aynı şekilde karşılık verdim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOPUK
RomansKüçük kız kısa bacaklarının izin verdiği kadar oturduğu salıncakta bir ileri bir geri gidiyordu. Arkasında onu gökyüzüne yaklaştıran hiç kimsesi yoktu. Kavradığı zincirleri sıkıp durdu. Omuzları düşerken ellerini zincirlerden çekmek üzereydi ki bir...