Medya:Can
18 yaşıma gelmiştim hayatımda herşey monoton bir hal almıştı. Sabah kalkıp anneme kahvaltısını hazırlıyor sonra okula gidiyordum okuldan geldikten sonra evi temizleyip yemek yapıyordum sonra da bulaşıkları yıkayıp odama kapanıyordum. İşte hayatım bundan ibaretti. Ablamın ve Halit abimin birer kızları olmuştu. Efe abiminse bir oğlu vardı. Arada gider onları görürdüm.
Yine berbat bir güne uyanmıştım.alarmın sesi resmen kulaklarımı tırmalıyordu.hemen alarmı kapatıp yatağımda esnemeye başladım. Benim alarmın sesine annemde uyanmıştı. Derhal kalkıp annemi yatağında oturur hale getirdim ve banyoya gittim. Banyodaki işlerimi bitirince mutfağa gidip annemin kahvaltısını hazırlamaya başladım. Salatalıkları uyuşuk uyuşuk doğrarken aklım hâla yatağımdaydı. Sonunda kahvaltıyı hazırlamayı bitirince getirip anneme verdim ve okula hazırlanmak üzere odama geçtim. Formamı giyip saçımı düzleştirdikten sonra annemin kahvaltı tepsisini alıp mutfağa bıraktım saate baktığımda yediye geliyordu hemen ayakkabılarımı giyip aşağıya indim ve servisi beklemeye başladım. Yaklaşık bir beş dakika sonra servisim gelmişti. En arka ve cam kenarı koltuğuma yerleşip kulaklığımı taktım ve müzik listemden bir şarkıyı seçip dinlemeye başladım. Kırk dakikalık yolculuğun sonunda okula varabilmiştik. Kulaklığımı ve telefonumu çantama koyup servisten indim. Bu okuldan gerçekten nefret ediyordum şükür ki son senemdi kurtulacaktım bu okuldan. Sabah kahvaltı yapmaya vaktim olmadığı için kantinden tost ve çay alıp sınıfıma doğru ilerlemeye başladım. Çayı dökmeden merdivenlerden çıkmaya çalışırken bir kızın koluma çarpmasıyla çay elime dökülmüştü. Bana çarpan kıza ters ters bakıp"önüne baksana kör müsün? " dedim. Kızdan ses gelmeyince söylene söylene sınıfa çıkmaya başladım. Nihayet başka bir kaza yaşamadan sınıfa sağ salim ulaştığımda çayımı ve tostumu sıraya indirip elime baktım. Kızarmıştı ve zonkluyordu. Ben elimle ilgilenirken ne ara yanıma geldiğini anlamadığım bizim sınıftan Can "elin çok kötü görünüyor istersen buz getireyim rahatlatır" diye konuşmaya başlamıştı. Can dört yıldır bıkmadan usanmadan bana yakınlaşmaya çalışıyordu ben yüz vermeyince de çekip gidiyordu. Hayır sorun onda değildi sorun benden kaynaklıydı.Benim kendime dahi hayrım yokken onu da kendimle beraber mutsuz edemezdim. Yine her zaman olduğu gibi soğuk bir sesle "gerek yok ben hallediyorum " dedim. Canın yüzü asılırken sesizce yanımdan uzaklaştı. Bende o sırada tostumu yemeye başladım. Tostum bitince hoca da gelmişti yine sıkıcı bir ders bizi bekliyordu. Ders rehberlikti en nefret ettiğim şeydi. Çünkü her seferinde boş bir kağıda ailenizle ilgili şeyler yazın felan diyordu tabi ben hiçbir şey yazmıyor ve bu hareketimle hocayı deli etmeyi başarıyordum. Ona ne benim ailemden??
Hoca gelince herkes ayağa kalkmıştı bende mecburen kalktım klasik günaydınlaşma merasiminden sonra yerlerimize oturup hoca efendinin konuşmasını bekliyorduk. Hoca nihayet sınıf defterini serbest bıraktığında ayağa kalktı ve sınıfta gezinmeye başladı. "Evet çocuklar bugün yerlerinizde değişiklik yapıcam itiraz istemiyorum" dedi. Hö? Ilkokulda mıyız anasını satıyim ne yer değişikliği? Hemen itiraz etme hakkımı kullanıp konuşmaya başladım "hocam ne yer değişikliği ya ben yerimden gayet memnunum baştan söyliyim" dedim. Hoca da boş durmadı tabiki hemen yapıştırdı cevabı " sana sormadım sera " bende durmadım tabiki ve tekrar itiraz ettim. Hoca artık benimle baş edemeyeceğini anlayınca pes etti benim yerimi değiştirmedi ama yanıma Can'ı oturttu. Tam itiraz edecekken Can'nın sesini kulak dibimde duydum " itiraz etme hakkını kullandın seracım dokuz ay beraber oturcaz" hemen kendimi geri çekip sağ kaşımı kaldırdım ve "sen öyle san " dedim. Demesine dedim ama ne yaptıysam hocayı ikna edemedim dokuz ay boyunca Can ile beraber oturmak zorundaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIZI
Teen Fiction"Sera" "Efendim" "Biz evlensek ya. Her akşam gördüğüm son, her sabah gördüğüm ilk yüz seninki olsun. Sana sarılarak uyuyup uyanayım. Hı olmaz mı?"