Aradan bir hafta geçmiş, eşyalarımızı evimize yerleştirmiştik. Yatak odası bembeyaz döşenmişti. Ayrı bir giyinme odası da yaptırmıştık gerçekten çok güzel olmuştu. Salon ise mavi ve beyaz tonlardaydı. İki odayı boş bırakmıştık ilerde çocuklarımız için dekore etmeyi düşünüyorduk. Herşey hazırdı kınayı şimdi oturduğumuz evde yapacaktık düğün için ise bir sürü mekan bakmıştık ama en son kır düğününe karar vermiştik. Bugün bindallı bakacaktık.
Aynada kendimi son kez süzdükten sonra aşağıda beni bekleyen müstakbel kocamın yanına gittim."ağaç oldum, kök saldım. Alla'hım bu kadınlar neden böyle geç hazırlanır anlamıyorum."
Can kendi kendine söylenirken beni farketmesiyle gülümseyip yanağımdan öptü. Benim geldiğimi sonradan farketmişti.
"sen daha çok beklersin. Bu hiç bir şey. Evlenince görürsün."
Can'ı şaşkın bir şekilde bırakıp arabaya bindim. Hala olduğu yerde duruyordu. Kıkırdayıp kornaya basınca irkilip o da arabaya geçti. Surat ifadesine kahkaha atıyordum. O kadar masum bakmıştı ki dayanamayıp öptüm. Her zaman yaptığı gibi elimi tutup yola odaklandı. Kısa bir süre sonra kına kıyafeti satan bir butiğe gelmiştik. Aslında ben kına yapılmasını istememiştim ama Can hiç birşeyden mahrum olmamı istemiyordu beni de ikna etmişti. Çalışan bize bi kaç bindallı önerisinde bulundu beğendiklerimi alıp kabine geçtim.
Sonunda giymeyi başarınca kendime hayran kalmıştım. Gerçekten çok yakışmıştı. Bordo renkliydi önünde işlemeler vardı. Çok beğenmiştim.Kabinden çıkıp Can'ın karşısına geçtim. Büyülenmiş gibi bakıyordu. Yanıma gelip alnımdan öptü.
"çok güzelsin. Ve ben bunla nasıl başa çıkacağımı bilmiyorum."
Gülümseyip bizimle ilgilenen bayana bunu alacağımızı söyledikten sonra üstümü değiştirip eve geçtik. Yarın kına yakılacaktı. Dünya teyze, Emine ve annesi hazırlıklarla ilgileniyordu. Can beni eve bıraktıktan sonra şirkete geçmişti. Dünya teyze ve Emine'nin bütün itirazlarına rağmen hazırlıklara yardım etmiştim. Saç ve makyajım için Can'ın ayarladığı kuaför gelmiş ve muazzam bir saç ve makyaj yapmıştı.
Can'ın akrabaları, ablam, komşular, yengelerim, neredeyse tanıdığım herkes kınaya gelmişti. Can her ne kadar kına için bir mekan ayarlamak istese de buna itiraz etmiştim. Konuklarımız geniş salonun dört bir tarafına yerleştirdiğimiz sandalyelerde otururken, Poyrazın hazırladığı ses sisteminden oyun havaları açmıştık. Dünya teyze ve Emine'nin coşkuyla oynaması beni bir hayli keyiflendirmişti. Her ne kadar alkış tutarak eşlik etsem de bu onlara yeterli gelmemiş olacak ki kolumdan tutup zorla oynatmışlardı. Yaklaşık bir saat oyun havasından sonra benim için özel olarak hazırlanan tahta oturtulmuş ve kırmızı duvağım örtülmüştü. Her kınanın olmazsa olmazı yüksek yüksek tepelere türküsü çalmaya başlayınca herkes etrafımda türküyü söyleyerek dönmeye başladı. O an aklımda annem vardı. Bu mutlu günlerimi görmeyi çok istiyordu ama şimdi yanımda değildi. Bu düşünceyle gözlerimden akan yaşlara engel olamıyordum. Başımdaki örtünün kaldırılmasıyla bana sırıtarak bakan Emine'yi görmüştüm."ağlamış!"
Sevinçle söylediği cümleye karşı gülümseyerek karşılık verdim. Kınamı ablamın yakmasını istemiştim. Duygu dolu gözlerle yanıma geldiğinde avucumu açmak için harekete geçmiştim fakat beni durduran Emine'nin sesiydi.
"elini açma sakın Sera!"
Bu cümlesine kıkırdayıp avucumu sıkıca kapattım. Dünya teyze gururla yerinden kalkıp avucuma altın koyduktan sonra ablam kınayı yakıp bana sarılmıştı. Ona içtenlikle karşılık verirken duyduğum davul sesleriyle şaşkınlıkla kalakalmıştım. Yerimden kalkıp pencereden baktığımda ise davul çalan bir Poyraz ve gülerek bana bakan bir Can beklemiyordum. İşin garip tarafıysa Poyrazdan hiç haz etmeyen abilerimin de ona katılmasıydı. Bu durum kahkaha atmama sebep olmuştu. Emine'nin kolumdan tutup aşağıya sürüklemesiyle herkes peşimize takılıp bizle beraber aşağıya inmişti. Can'ın yanına geldiğimde alnıma küçük bir öpücük kondurup gülümsemesini bana sunmuştu. Bu muhteşem anı bozan şey işe Poyrazın "oturmaya mı geldik gençler! Haydi eller havaya" demesiydi. Tekrar çalan davul sesiyle hep beraber oynamaya başlamıştık.
Eğlencemiz gecenin geç saatlerine kadar sürmüş sonunda yorgunluktan bitap düşmüştük. Şuan ise yatağımda uzanmış bu muhteşem geceyi düşünüyordum. Bu gece çok yorulacağımı bildiğimiz için kına ve düğünü bir gün arayla yapma kararı vermiştik. Yarın uzun zamandır provalarına gittiğim, itinayla dikilen gelinliğimi almaya gidecektim. Can henüz görmemişti. İlk defa düğünümüzde görecekti. Ne tepki vereceğini gerçekten çok merak ediyordum. Bugün o kadar çok yorulmuşum ki gözlerim benden bağımsız bir şekilde uyku moduna girmişti bile.Sabah çalan telefonumun sesiyle oflayarak yatağın içinde kaybolmayı başaran telefonumu aramaya başladım. Sonunda bulunca arayanın Can olduğunu görmemle yüzümdeki gülümsemeye engel olamamıştım.
"sevgilim."
"günaydın uyuyan güzel. Hemen hazırlan hayatım aşağıda bekliyorum."
"nereye gidicez ki"
"kahvaltı yapmaya gidiyoruz güzelim sonra da seni benden sakladığın gelinliği almaya götürücem."
"tamam canım hemen hazırlanıp geliyorum ben."
Yataktan zorda olsa kalkıp kısa bir duşun ardından hızlıca hazırlanıp beni bekleyen sevgilimin yanına gittim. Arabaya biner binmez Can'ın dudaklarıma kapanmasıyla kısa bir şok geçirsemde kendime gelip bende karşılık vermeyi akıl edebilmiştim. Benden zorda olsa ayrılan Can alnını alnıma dayamış, nefeslerimizin düzene girmesini bekliyorduk. Biraz olsun kendime gelirken gördüğüm koyulşmış bir çift gözle karşılaşmıştım.
"seni ne kadar arzuladığımı bilemezsin güzelim. Yarın. Yarın tamamen benim olacaksın."
Büyük bir tutkuyla sarfettiği cümleye dudaklarına küçük bir öpücük kondurarak karşılık vermiştim. Yarın artık bir kadın olacaktım. Sevdiğim adamın kadını. Bu düşünce içimde birşeylerin akmasına sebep oluyordu. Aklıma gelen şeylerle yüzüm kızarırken, Can bu halimden keyif almışa benziyordu. Birşey söylemeden arabayı çalıştırıp kahvaltı yapacağımız yere doğru sürmeye başlayınca bende biraz olsun rahatlamıştım.
Yarım saatlik bir yolculuğun ardından çok şirin bir mekana geldiğimizde etrafıma hayranlıkla bakıyordum. Yemyeşil bir bahçe, beyaz masa ve sandalyelerle tamamlanmış, renkli minderler ve hoş kokulu çiçeklerle süslenmişti. Can'ın beni bir masaya yönlendirmesiyle oturmuş ve siparişlerimizi vermiştik."beğendin mi güzelim."
Hayran dolu bakışlarıma samimi bir gülümseme yerleştirip başımı olumlu bir şekilde sallamıştım. Burası cennet gibi bir yerdi. Çok beğenmiştim. Siparişlerimizin gelmesiyle iştahla kahvaltımızı yapmaya başladık.
Kahvaltıdan sonra gelinliğimi alacağım butiğe gelmiştik. Hala bir sır gibi saklıyordum. Can iyice meraklanmıştı ve benim ona hiçbir ipucu vermemem huysuz olmasına yol açıyordu.
"biraz sabretmelisin hayatım. Yarın görüceksin zaten."
Can'ın şefkat dolu bakışlarına içten bir gülümsemeyle karşılık vermiş, gelinliğimi alıp arabaya binmiştik.
Beni kapının önüne kadar bırakan Can'ın yanağına sulu bir öpücük bırakıp vedalaştıktan sonra eve geçmiştim. Yarın büyük gündü. Sevdiğim adamla evleniyordum.Büyük bir hevesle yazmaya başladığım bu kitabı uzun bir süredir yazmayı bırakmıştım. Tekrar yazmaya karar vermeme neden olan ise kitabımı takip eden ve yorumda olan bir okuyucumdu. Bir kişi için bile olsa bölüm yayınlamaktan gurur duyuyorum.
Ve kitabı tekrar yazmama neden olan güzel okuyucum;@RUMEYSA_DAL 'a teşekkürlerimi sunuyorum. 💜💜💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIZI
Teen Fiction"Sera" "Efendim" "Biz evlensek ya. Her akşam gördüğüm son, her sabah gördüğüm ilk yüz seninki olsun. Sana sarılarak uyuyup uyanayım. Hı olmaz mı?"