'gözlerimi sisli bir uçurum kenarında açtım. Benim burda ne işim var. Etrafıma bakınca kimsenin olmadığını gördüm. Sert esen rüzgar saçlarımı savuruyordu. Ensemde hissettiğim sıcak nefesle irkilip iki adım geriye gittim. Bu kişinin can olduğunu görmemle derin bir nefes aldığım sırada can beni bırakıp uçuruma doğru ilerledi.
"Can! Can! Ne yapıyorsun?"
Can'dan ses gelmezken halâ yürüyordu. Bir adım daha atsa aşağıya düşecekti. Hızlı bir şekilde koşup tam önüne geldim.
"Can hadi sevgilim gidelim burdan ben çok korkuyorum."
Can kafasını iki yana sallayıp kendini uçurumdan aşağı bıraktı.
"Can!!"
"Can!!"
"Sera uyan güzelim kabus gördün."
Kan ter içinde kalktığımda benim yatağımda olduğumuzu gördüm. Aklıma gelen kabusla hızla can'a sarıldım.
"Can beni hiçbir zaman bırakma."
"Sadece bir kabustu güzelim. Ben seni bırakmam."
Biraz sakinleştikten sonra duş almanın iyi geleceğini düşünüp kendimi sıcak suyun altına attım. Gözyaşlarım suyla karışırken ağzımdan bir hıçkırık kaçtı.
"Sera iyi misin yavrum?"
Cevap verecek gücü kendimde bulamazken can daha fazla endişelenmeye başlamıştı. Annemin ölümünden sonra ağladığım zaman kitleniyordum.
"Sera üstüne birşeyler al içeri giriyorum güzelim."
Suyu kapatıp üstüme yanımda duran bornozu geçirdim. Ayaklarım beni taşıyamazken duvar dibine çöktüm.
Kapının açılmasıyla can gelip beni kucağına aldı ve yatağa oturttu. Gözyaşlarım dinmezken her uzvum titriyordu.
"Sera. Bana bak güzelim. Gözlerime bak."
Can'ın gözlerine bakınca titremem geçmişti. Bu ilk defa oluyordu. Doktora bile götürülmüştüm ama bir türlü geçmemişti. Şimdiyse can'ın bir bakışıyla sakinleşmiştim.
"Üstünü giymene yardımcı olmamı ister misin?"
"Hayır ben hallederim. Banyoda kıyafetlerim var. Getirir misin?"
Yorgun çıkan sesimle beraber
Can kıyafetlerimi yanıma koyup odadan çıktı. Hızlıca üstümü kurutup yatağa geçtim. Kapı tıklatılınca 'gel' dememle can elinde iki kahveyle içeri girdi. Kahveleri masaya koyup banyodan saç kurutma makinesiniyle çıktı."Saçlarımı kurutmayı sevmiyorum can."
"Bende hasta olmanı sevmiyorum güzelim. O saçlar kuruyacak."
Komodinin üstünden tarağımı alıp saçlarımı kurutmaya başladı. Hareketleri o kadar nazikti ki..
Kurutma işi bittikten sonra saçlarımı sağ omzuma alıp açık kalan yere öpücük kondurdu."Beni çok korkuttun sevgilim"
"Özür dilerim. Annem gittikten sonra böyle oldu. Çok fazla ağladığım zaman kitleniyorum."
"Ben hep senin yanında olucam güzelim."
Can'a dönüp kollarının arasına girdim. Başımın üstüne öpücük kondururken kokusunu ciğerlerime çektim. Biraz daha öyle durduktan sonra ayrılıp masanın üstündeki kahvelerden birini can'a uzattım. Diğerini de kendim içtim.
Emine'den
Hayat insanı öyle bir noktaya getirir ki doğduğun güne lanet okursun. Yaklaşık bir aydır sevdiğim adamın yüzüne,sesine,kokusuna hasret kalmıştım. Abim ve babam beni teyzemin yanına göndermiş, telefonuma da el koymuşlardı. Etrafta ceset gibi dolanıp duruyordum.
Bir aydır yaptığım gibi kahvemi alıp kaldığım odanın balkonuna geçtim. Kendimi dış dünyadan soyutlamıştım. Sadece yaşamak için yemek yiyordum. Hoş ölmeye çalışsamda başaramamıştım orası ayrı bir meseleydi. Kahve kokusu ve yağan yağmur eşliğinde dışarıyı seyrederken karşımda poyraz'ı görür gibi olmuştum. Daha iyi anlamak için gözlerimi bir kaç kez kapatıp açtım. Poyraz şu an tam karşımda duruyordu. Ne yapacağımı bilemiyordum. Babam beni poyrazla tehdit etmişti. Eğer onunla konuşursam öldüreceğini söylemiş beni bunca zaman uzak tutmuştu. Hasret kaldığım yüzünü uzaktan da olsa incelerken aklıma babamın sözleri geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIZI
Genç Kurgu"Sera" "Efendim" "Biz evlensek ya. Her akşam gördüğüm son, her sabah gördüğüm ilk yüz seninki olsun. Sana sarılarak uyuyup uyanayım. Hı olmaz mı?"