SU'DAN...
Uzun zamandan sonra ilk defa umut etmeye başlamıştım umarım yine hayal kırıklığına uğramazdım.
Daha bunu demeye kalmadan kampüsün içine girdiğimde ve ilerde gördüğüm şeyle kalbimde hissettiğim acıya mani olamadım.Savaş Hande ile öpüşüyordu. Beni daha önce kimse bu denli kötü hissettirmemişti. Birini gerçekten sevdiysem eğer Savaş'tı bu. Onu daha hiç tanımadan sevdim. Yıllarca hayalini kurdum. Onun benim mucizem olduğunu düşünürken meğerse hayat benimle acımasızca dalga geçiyormuş. Peki neden? Ben bu kadar kötü ne yapmış olabilirdim de böyle cezalandırılıyordum? Neyin bedelini ödüyordum? Yanaklarımdaki ıslaklığı hissettiğimde ağladığımı fark ettim.
Arya:"A-abla tamam gidelim hadi." dedi beni teselli etmeye çalışarak.
Hızla ordan uzaklaştım,ağladığımı kimse fark etmemeliydi.
-Neden Arya? Onca sene bir mucize için bekledim. Bunu hak edecek kadar ne yaptım ben? Ben bekledim en iyisi için bekledim hep. Neden hep böyle oluyor?
Arya:"Savaş'ın birebir aynısı gerçekten. Tıpkı hayal ettiğin gibi...
Dışı evet aynı ama içi öyle değilmiş demek ki. Ne söylenebilir ki Su?"
dedi ve bana sarıldı. Şu an Arya'nın yanımda bulunması benim için büyük bir şanstı. Yoksa ayakta dahi zor dururdum.Ders için amfiye doğru gidiyordum. Arya beni kafeteryada bekleyecekti. Birkaç arkadaşı burada öğrenim görüyormuş zaten. Onlarla vakit geçirir. Yaklaştığımda Savaş da oradaydı! Neden gelmişti? Ben ondan kaçmaya çalışırken bilerek mi yapıyordu bunu? Allah'ım neden yapıyorsun bana bunu?
Sevda:"Su gelsene. Savaş ders çıkışı oturup bir şeyler içelim diyor. Gelir misin sen de?"
-Hayır gidin siz çalışmam lazım benim.
Sevda:"Sen iyi misin? Ağladın mı sen?"
-İyiyim Sevda. Bir şeyim yok. Sadece uykusuzum biraz ondandır.
Savaş ise bana sanki benim için endişelenmiş gibi bakıyordu. Yine her şeyden mana çıkaran bir Su! Çocuk tuvalete gitse bir mana arıyordum. Ama demin gördüklerimi görmezden gelemezdim. Beni sevmemesi onun suçu değildi. Hepsi benim hatam. Kısacası hayatın bana "Al sana mucize!" deme şekliydi de diyebiliriz.
O sırada Sevda'nın telefonu çaldı ve:
Sevda:"Koray arıyor siz konuşun ben geliyorum."
Aferin Sevda! Sen de arayacak zamanı buldun Koray!
Savaş:" Neyin var Su? Ne bu hale getirdi seni?"
-Ben iyiyim Savaş. Sağol.
Savaş:"Bir şey olmuş belli. Söyle dedim!"
-Sanane ya! Boş boş şeylerle uğraşacağına git kız arkadaşınla eğlen! Ne bilim bahçede dereye karşı falan öpüşün! Benimle ilgili şeyler seni ilgilendirmez!
Ne demiştim ben? İyi ki çaktırmayacaktım. Of Su ya! Ben ne ara be kadar kontrolsüz hale gelmiştim?
Savaş:"Bir saniye sen neyi ne kadar gördün?"
-Ben bir şey görmedim Savaş! Uzatma!
Savaş:"Ama yanlış anlıyorsun Su! Bir saniye dinle lütfen."
-Bana bir şey açıklamak zorunda değilsin Savaş. Lütfen daha fazla konuşmayalım.
dedim ve hızlıca gittim. O ise peşimden geliyordu. Amfide bir yere oturdum. Hoca gelince ders başladı. Kendimi derse vermiştim ki sınıfa Savaş'ın dalmasıyla.. NE SAVAŞ'IN NE İŞİ VAR?
Savaş:"Kusura bakmayın bölüyorum ama ufak bir işim var."
Profesör:"Çık dışarı böyle giremezsin sen! Senin alanının dersi değil bu!"
Savaş:"Zaten girmeyeceğim. Birini 5 dk alıcam sonra geri derse devam edebilir."
Prof.:"ALAMAZSIN ÇIK!" diye bağırdı. Adam haklı tabi.
Savaş:"Prof. beni az çok tanıyorsunuz. Savaş Kıran!"
Prof.'ün yüzünde ürkmüş gibi bir ifade belirdi.
Prof.:" Savaş Bey tamam siz konuşun."
BEY Mİ? Savaş ünlü müydü? Niye çekiniyordu koskoca profesör Savaş'tan?
SAVAŞ'TAN...
Meleğim her şeyi görmüştü ama eksik görmüştü. Beni Hande öptü sonrasında bedelini de ödedi zaten! Daha fazlasını çekecekti ama! Su'yun döktüğü her bir gözyaşının hesabını verecekti. Bunu bu kadar kafasına taktığına göre o da seviyordu beni! Şu an mutluluktan Su'ya sarılmak ve bir daha bırakmak istemiyordum! Hislerim karşılıksız değilmiş!! Fakat ondan önce durumu ona açıklamalıydım bu yüzden güvenlik kameralarının olduğu yere gittik. Kameralarda zaten her şey açık ve netti.
Su:"Savaş bıraksana beni! Hem nasıl girersin derse bu şekilde? Sen kimsinde adam senin adını duyunca bu kad-"
-Sus ve beni dinle Su. Bir şey sorma. Çünkü her şeyi yanlış anladın. Hande'yi ben öpmedim o birden geldi ve öptü. Sonrasında ittim ve haddini bildirdim. Seni de buraya o yüzden getirdim zaten. Al izle ve gör her şeyi!"
Görüntüleri izlediğinde sesi kesilmişti.
Su:"Tamam da bundan banane? Sizin aranızdaki mesele sonuçta."
-Yapma Su. Rol yapmanı gerektirecek bir şey kalmadı artık. Seni gördüğüm ilk andan beri seviyorum ben seni. Sen de öyle. Öyle olmalı değil mi?" dedim gülümseyerek. O da gülümsedi ve gözlerini kaçırdı. Ne? Kızarmıştı. Utangaç sevgilim benim! Beni doğrulamıştı bu şekilde. Şu an o kadar mutluydum ki hiçbir şey umrumda değildi. Şu an ölsem, Allah alsa canımı dünyanın en mutlu adamı olarak ölürdüm. Sarıldım ona ilk kez. Kokusunu çektim içime. İşte huzur buydu! Onun kokusu... Bundan sonra ne olur bilmiyorum ama tek bildiğim ben ona sonsuz bir bağla bağlanmış ve geri dönülemeyecek bir şekilde aşık olmuştum. Hem de en saf haliyle seviyordum onu. Hiç kimseye karşı hissetmedim daha önce böylesine güçlü bir hissi. Hiçbir kuvvet vazgeçiremezdi beni. O istese de bırakamazdım artık onu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUCİZE'M
Genç Kız Edebiyatı"Öncelikle Savaş, ben seni on altı yaşımdan beri tanıyorum. Karşılaşmamız hiçbir şekilde tesadüf değildi. Mucizeydi. Benim mucizemdi." Umut... İnsanın kaybedeceği en son şeydir. Hayat tıpkı söylenildiği gibi mucizelere gebedir ve daha da önemlisi...