....
Yaşlı bir teyze yanımıza geldi.Su getirmişti. ''İçir biraz oğlum '' dedi.
Suyu avuç içime döktüğüm önce onun suratına sürdüm.Gözlerini yavaşca aramaya başladı.İlk kez gözlerini bu kadar yakından görmüştüm.Tıpkı bir güneş gibiydi.Yakından bakılması sakıncalı.. Sonra su içirdim ona titriyordu korkudan. Bu arada kalabalık da etrafımızdan dağılmıştı,ağaca çarpan aracın yanına toplanmıştı.
-Bana ne oldu?
+Ufak bir kaza .Ama iyisin.
-Peki sen? Sen kimsin.
Gülümsedim.'' Ben seni günlerdir arıyorum.O gün o yağmurun altında,ağlarken sen zamanın durduğu o vakitlerde dakikalarca seni izleyen adamım. '' diyemedim tabiki. Biraz hava almak için çıkmıştım. Ve kalabalığı görünce buraya geldim seni gördüm yardım etmek istedim. dedim.
Biraz kolunun ağrıdığını onun dışında bir acı ve ağrısının olmadığını,bir an önce evine gitmek istediğini söyledi.Ambulansı bekleyip kontrol edilmesi gerektiğini söylesem de beni dinlemedi.Israrı üzerine onu yerden kaldırdım.Oturduğu evi eli ile işaret etti. Onu oturduğu evin kapısına kadar götürdüm ve zili çaldım. Uzun boylu sarışın ve kirli sakallı bir adam kapıyı açtı.Beni hiç görmemiş gibi direk ona yöneldi ve ona nerede kaldığını saatin kaç olduğun sordu.
O esnada lafa ben atıldım.
+o ufak bir kaza atlattı.Fakat bir şeyi yok iyi.
Meraksız bakışlarıyla bana baktı ve onu tutup içeriye aldı.Arkasından kapı da kapanmıştı bende döndüm bina kapısına doğru yöneldim.Arkamdan seslendii adam ve başımı geriye çevirdim;
+Genç adam,size çok teşekkür ederim.
Sadece gülümsedim.Evime doğru yürümeye başladım.
.....
Eve döndüm fakat çıkarken anahtarımı evde unuttuğum için içeriye girmem epey bir vakit aldı. Neyse ki geç de olsa içeriye girdim.Üzerimi değiştirmeden direk yatağımın üzerine doğru uzandım.Düşündüm.Artık aklıma kazıdığım iki çift göz de vardı.ve tabi artık oturduğu yeri de biliyordum.
O gece gözüme uyku girmedi.Acaba o uyuyabildi mi ?Ağrısı oldu mu ? Sürekli aklımdaydı. Dışarı çıkıp ıslanmak istedim ama yağmur yağmıyordu.İstediğimiz şeyler istediğimiz vakitte neden olmaz ki ?
Hava soğuk epey onun o ismi yazılı olan köprücük kemiğine uzansam uyurdum hemen biliyorum. Ben bunları düşünürken uykuya dalmışım.. Birkaç saat uyumuşum. Uyandım. Kalktım yüzümü yıkadım ve aynaya baktım. Bir yerden tanıdık geldi aynadaki yansıma.Kısık gözlerime uzun uzun baktım aynadan. Dudaklarım çatlamıştı. Sakallarım epey uzamışlar.Ne zaman kestiğimi bile hatırlamıyorum. Makası alıp biraz kısaltmaya başladım sakallarımı. Tekrar baktım aynaya böyle daha iyi görünüyordu..İçerden bir ses geldi .Telefonum çalıyordu. Koştum açtım.
+Siraç naber nasılsın?
-abi iyiyim sen nasılsın?
+İyiyim bende.Dinlendiğin yetmez mi be Siraç artık şu kitabı tamamlasan diyorum. Dön işinin başına
-Abi tamam az bir işim daha var en kısa zamanda döneceğim.
.....
Uzun bir zamandır kimse adımla hitap etmemişti bana. Adımın güzelliğini yeni yeni anlıyorum.Hatta birkaç gün önce anlam kazanmıştı henüz. Çünkü artık bir ''ışığım'' vardı. Gecemi de gündüzümü de aydınlatan bir ışık..
Yaşımın genç olmasına rağmen zor bir meslekti seçimim.Yazarlık. Herkesten uzak, bir kalemim birde defterim yetiyordu bana . Yeni kitaplar okudukça tecrübe ediniyordum onlardan. Kitaplar yazmama kaynak oluyordu.
Kitabı tamamlamak için oturdum çalışma masama. Fakat gözüm hep saatteydi.Karanlık çökse de yine gitsem o sokağa Zümrüt'ü görsem diye düşünmekten bir türlü yazamıyordum.
Kapı çaldı..
Kira günü geçmişti.Ödemeyi de unutmuştum. Ev sahibi gelmiş olabilirdi. Delikten baktım kimse yoktu ortalıklarda.Her halde evde olmadığımı düşünüp geri gitti gelen kişi diye düşündüm.Ve geri içeri yürüdüm.Tam o sıra tekrar çalmaya başladı zil. Üst üste uzun çalıyordu zile basan kişi.Sinirlenmiştim. ''Zile basmayı kes artık sağır değilim'' diyerek kapıyı hızla açtım.
Donup kalmıştım kapının ardındaki kişiyi görünce. Bir süre öylece bakakaldım.Dudaklarımdan sadece '' sen' çıkabildi...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anka Kuşu.
General Fiction''Ve seni benim hayatıma uğratan kaderin de vardır bir bildiği '' YENİDEN DOĞUŞ..