.

85 10 2
                                    

Yol üstündeki pastaneye uğradım.Kahvaltı için bir şeyler almak için.Doğrusu birazda ne yapmam konusunda düşünmek için vakit kazanıyordum aslında.Söylemeli miyim söylememeli miyim Zümrüt'e diye.Öyle dalmışım ki pastaneden ücreti ödemeden çıkmaya kalkmışım.Bir sesle irkildim.

+Beyfendi.Ücreti ödemediniz

Arkamı döndüm hafif bir gülümseme ile.

-Kusuruma bakmayın kafam biraz dalgındı. Ne kadardı ?

+7 lira

...

Caddeden evimin olduğu sokağa doğru döndüm.Hala gülüyordum kendime yaptığım şey yüzünden.Sokakta sürekli beslediğim bir köpek var ufak tefek yiyecek bir şey bulamayınca bizim binayı buluyor.Biliyor ki Siraç abisi burada onu boş göndermez. Lakin bu günlerde pek uğramaz oldu buralara daha iyi birini buldu sanırım.Onu da kaçırdık kendimizden iyi mi...

Binanın kapısı her zamanki gibi sonuna kadar açıktı.Ben kapatmaktan bıkmadım onlar açık bırakmaktan.Zaten gergindim bu da eklendi iyi mi gerginliğime...

Yavaşca kapıyı açtım.Zümrüt hala uyuyordu. Parmak uçlarıma basarak mutfağa geçtim demek isterdim ama bu koca cüsse için parmak ucunda yürümek hiç de mantıklı bir iş değil.. Ses çıkarmadan mutfağa geçtim çayı koydum ve pastaneden aldığım yiyecekler ile balkona güzelce bir kahvaltı sofrası hazırladım. Biraz sonra Zümrütte uyanmıştı.

İnanın bu harika bir duygu.İlk uyandığınızda sevdiğiniz insanın gözlerinin ilk sizi görüyor oluşunu hiç bir cümle ile tabir edemem.

''Günaydın'' dedi gülümseyerek.

-Ooo erkencisiniz.Neler hazırlamışsın böyle. Neden beni uyandırmadın?

+Günaydın Zümrüt. Evet uyku tutmadı da biraz. Boş durmayayım dedim bende işte. E hadi yüzünü yıka da kahvaltımızı yapalım.Kurt gibi açım ben bekleyemeyeceğim daha fazla.

Zümrüt banyoya gittiği sırada ben hala düşünceler içerisindeydim. Fakat ondan da saklamam doğru değildi.Sonuçta ne olursa olsun o babası. Haberi olması gerek bu durumdan.

Nihayet gelmişti Zümrütte.Çaylarımızı koyduktan sonra kahvaltımızı yapmaya başladık.Tabi onu izlemekten kendimi alıkoyabilirsem doyuracağim bende karnımı.Neden bu kadar güzeldi ki ? Böylesi güzel nasıl gülebiliyordu?

Tüm cesaretimi topladım elimdeki fincanı masanın üzerine bıraktım.

+Zümrüt. Ben sana yalan söyleyemeyeceğim. Sabah erken kalkıp evinize gittim ben.

-Ama neden ..

+Lütfen ben anlatayım sonrasında sen konuş.. Babanla konuşmak için gittim.Bu durum beni epey üzdü cünkü bir çözüm bulmak istedim kendimce.Eve gittim ama kapıyı açan kimse olmadı. Epey de çaldım zili duymayabileceğini düşünüp. Ama açmadı kimse kapıyı.Binadan çıkan bir adam da babanın sabahın erken saatlerinde evden çıktığını söyledi.Geri dönüp dönmediği hakkında bir bilgisi de yok.Kapıyı açan kimsenin olmayışı da eve geri dönmediğini gösteriyor tabi.

Zümrüt hafif ve hüzünlü bir tebessümle gülümsedi. '' Beni yine terk etti demek'' Yaptığı en kolay şey bu zaten. Beni bırakıp gitmek,bir başıma ne yapar ne ederim düşünmeden bırakıp gitmek.''

Böyle bir tepki beklemiyordum doğrusu..

-Siraç biliyor musun bu ilk değil. Defalarca beni bıraktı. Aylar sonra hiçbir şey olmamış gibi dönüyordu. Alıştım ben zaten.

+Neden bunu yapıyor ?

-Yine başı beladadır.

Daha fazla güçlü durmaya dayanamadı ve o güzel gözlerinden yaşlar dökülmeye başladı.Göğsümde bir yerlerde tarif edemediğim bir acı oluştu.Sarıldım ona sıkıca.

'' Bu sefer yalnız değilsin Zümrüt. Ben varım ve sen bu sefer yalnız değilsin.. Hep yanında olacağım..''

Anka Kuşu.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin