Mektup..

44 6 3
                                        

Güneş gözlüm,bu sana son diyişim belki de.Artık başka şehirlerde olacağız.Belki de sen başkasını da alabildin hayatına kim bilir? Bende yeniden yaşamaya çalışacağım işte tekrardan gülmeye.Ne kadar başarabilrsem işte.Gidiyorum bende.Senin bırakıp gittiğin gibi bu şehri bende gidiyorum.Bu şehir,sokaklar bu ev bana ağır geliyor artık.Nefes alamıyorum.Tüm şehire sinmiş kokun nefes almama engel oluyor.Ailem dediğim insanın kokusundan kaçıyorum.Kapının kilidini değiştirmedim olur da dönersen diye.Yatağının altında bir kutu var.Aç onu içindeki senin.O kara gecede.Ben işten gelirlen vitrinde görmüştüm de almıştım.Edeceğim evlenmek teklifinden sonra nikahımızda giyersin diyeydi.Giy onu olur mu?Eminim çok yakışacak sana...
Gittiğin günden beri sensiz bu şehire doğan güneşten bile nefret ettim.Ama gidiyorum başka şehirlerde de özleyeceğim seni.ve bu gitme kararımı bir gece "buradan gidelim "dediğin balkonda bu sefer tek başıma aldım.
Biliyor musun ben kırmızıdan çok korkardım.Hiç sana anlatmadım tabi.İlk kez çocukluğumda aşık olduğun kıza kırmızı kalp bir yapışkan kağıt vermiştim.Sonra bir daha hiç görmedim onu.Kalbimi de alıp gitmişti. Sonra kesici aletlerle tanıştım.Ellerimi kestim bir şeyler yaparken sevdiğim insanlara.Bir gün hani rüya görüp de uykumdan uyanmıştım sonra saçlarımı severken sakinleştiriyordun beni bu başındaki yara ne izi diye sormuştun da çocukluktan bir yara demiştim.En sevdiğim arkadaşım ile oynarken beni itip yüksekten düşmüştüm.Kırmızı bir sıvı akmıştı kafamdan çok korkmuştum.O kırmızı akışkan şey yüzünden babam o arkadaşımla görüşmemi yasakladı bana. ve babam.Babamı da kırmızı yüzünden kaybettim. Canımı acıtan her şeyin sebebi " kırmızıydı". Şimdi diyeceksin ki benimle ne alakası var bunların.O gün o kaza günü ben oradan tesadüfen geçmiyordum.Ben orada seni arıyordum seni bekliyordum.Hatırladın mı beni?? Yağmurun çok şiddetli yağdığı bir gece.Sen yağmurun altında ağlıyordun. " çünkü burası dünya,burası dünya ve bu dünyanın gülünecek bir yanı yok".
Biliyorum şuan tebessüm oluştu yüzünde. Seni bir daha görebilmek için gelmiştim o sokağa ve o kaza sana çarpan arabanın rengi de kırmızıydı.O an dedim ki " hayır, yine mi kayıp yine mi kırmızı". Neyseki açtın bana o güzel gözlerini o gün...Sonra oturduğun binanın giriş kapıdı da kırmızı renkti.Hoi şimdilerde siyaha boyamışlar.Buradan gitmeden önce ilk buluştuğumuz sokağın sonundaki o kafeye gittim. Hani krmızı ayakkabıların,kırmızı bluzunun üzerinde olduğu gün...O gün ben kırmızıyla barış imzalamıştım....
ve o gece.İmzaladığım barış yine bozguna uğrattı beni.Yine bir kırmızı,yine bir kayıp.Seni kaybettim....sen beni kaç parçaya ayırdın..Sana kendimi kabul ettirememişim,beni sevememişsin, güven verememişim.İçime bir ölüm yerleştirip de gittin sen. Hatırlar mısın bilmiyorum bir akşam vaktinde balkonda otururken " seni bırakırsam bir gün ne yaparsın" demiştin.Bense cevap verememiştim.Gözlerim dolmuştu.Sonra sarıldın bırakmam korkma demiştim. o bir gün oldu ve sen beni bıraktın.Sen beni bıraktın ve benim güneşim doğmadı bir daha.Gökyüzü mavisini kaybetti.Ama ben yine de yürüdüm bıraktığın karanlıkta.Beraber yürüdüğümüz yolları bu sefer tek yürüdüm.Beraber dinlediğimiz şarkıları bu sefer tek dinledim.Sabah uyandım ilk iş fotoğrafına baktım.Çay içtim,sokağın sonundaki kafede seni düşündüm.Eve çıkan sokaklarda nefes nefese kaldığımda yine seni düşündüm.Bir tek şeyi düşünmeyi bıraktım.Beni gerçekten sevmiş olabileceğini. Bir aile gibi birbirimize bağlı kalacağımıza inancımı bıraktım ve gidiyorum.Belki sonsuza dek ayrılmıştır yollarımız,kim bilir belki de tekrar birleşir yollarımız ummadığımız bir anda.Kendine benim sana bakamadığım kadar iyi bak.
Ben bir Anka Kuşuydum ve ölümümün yaklaştığını anlayıp da gövdeni yuva yapmak istedim.Yaptım da yuvam oldun.Yuvamda bekledim ölümümü.Yanarak öldüm ben gövdende.Küllerime iyi bak.Kim bilir efsane gerçek olur da belki yeniden doğarız...

Siraç...


...
Mektubu okuduktan sonra Zümrüt gözyaşlarına daha fazla tutamadı.Yatağının altındaki kutuyu aldı ve içindekü elbiseyi giydi.Oturdu daha çok ağlamaya başladı.Yaşadığı pişmanlıkla daha da ağladı.Şuan yağmurun yağmasını istiyordu ve Siraç'ı.O ilk gün yağmurun altında birbirlerinden habersiz ıslandıkları gün gibi...

Anka Kuşu.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin