Bir zamanlar bir yazı okumuştum. Dediğine göre aşık olma olayı ilk önce beyinde gerçekleşiyormuş. Aşık olmak için ilk önce beynin karşıdaki insanı onaylaması gerekiyormuş. Benim beynim bu konuda kayda değer bir iş yapmış, imkansıza aşık etmemişti.
Ve şimdi beynimde kör edecek parlaklıktaki ışıklarla yanıp sönen tek isim Feza'ydı.
Kendi kendime küfürler mırıldanırken Pamir ayaklanmış, neye baktığımı merak etmiş gibi ekrana eğilmişti. Telefonu ona verip ellerimi yüzüme kapadım. Çocuk hem benim ülkemdendi hem benim takımıma transfer oluyordu hem de eşcinseldi anasını satayım. Yemin ederim mükemmel damat adayıydı.
"E bunun neyine bu kadar şaşırdın? Gelme olasılığı yüksekti zaten."
Bastırdığım yastığı suratımdan uzaklaştırdım. "Eşcinsel."
"Arkadaş arkadaş takılırsınız işte," dedi gülerek. Elimdeki yastığı hızla suratına atınca telefonum yere düştü, umursamadım. "Nereden öğrendin öyle olduğunu? Bu bilgileri aklı olan, kimseye vermiyor."
"İki dakika iğneleme yapma bi'. Yaptım bir hata, söyledim sana, vurma yüzüme." Yeniden güldü telefonumu yerden alıp masaya koyarken. Yanıma oturup bana döndü. "Bir arkadaştan. Bu bizim ülkeden ya..." Hızla kafasını salladı. "İşte ben de merak ettim, var mı bizim ülkeden birileri diye bir araştırma gayretine girdim. Ve mükemmel, dehşet ötesi araştırmalarım sonucu şu anki takımda benim dışımda iki kişinin daha olduğunu öğrendim. Sonra kendimi de aşarak gençlere bakayım dedim..."
"Sanarsın yılların tecrübesi," diye alayla konuştuğunda ters bir bakış attım.
"Şu yaptığım araştırmaları bir görseydin bana futbolu bıraktırır, tüm parasını ödeyerek Harvard'a gönderirdin, sus." Sakinleşmek için bir nefes çektim içime. "Neyse. Bugün yarın milli takıma katılabilecek insanlara da baktım ve Feza'yı da öğredim."
"Diğer iki eleman kim?" Ağzıma hayali fermuar çektim. "Lan Feza'yı niye söylüyorsun o zaman?"
"E yakında enişten olacak çünkü Pamir. Sorduğun da soru olsa."
"Benden küçük çocuğa enişte demem ben."
"Sadece dört yaş," dedim dört parmağımı kaldırarak. Pamir'den dört, benden üç yaş küçüktü. "İstediğini de, yine de enişten olacak."
"Bulmuşsun sen zaten bulacağını. Böyle hülyalı hülyalı etrafa da bakmaya başlamışsın, baksana," deyince boğazımı temizleyip çeneme yasladığım elimi indirdim. "Neden bana birilerini bul diyorsun oğlum?"
Önüne döndü tekrar telefonunu alırken. "Aman iki dakika uzak kalma sevgilinden. Biz burada yaz sezonuna girmişiz, maçlara iki ay var. Ama sen deme, ne yapacak bu çocuk iki ay boyunca sap sap, deme."
"Oflaz, sıkılıyor musun abi? Birazdan bana saracaksın diye korkuyorum açıkçası. Az geri bas, sal beni bi' ya."
"İki ayı nasıl geçireceğim ben şimdi?" Söylene söylene kalktım yerimden. "Geziyorum ben," diye bilgilendirip arabamın anahtarını ve telefonumu aldığım gibi dışarıya fırladım.
Antrenmanlar olacaktı elbet ama o sahanın atmosferi olmadan en az iki ay geçecekti. Kaldı ki bu zamanın sonunda teselli ödülü gibi bir ay boyunca hazırlık maçı yapacaktık. Ayağımda top, karşımda rakip olmadan ben ben değildim.
Arabama binip stadyumun yolunu tuttum. Hiç değilse orada zaman geçirebilirdim. Sezon biteli bir hafta olmuştu ve ben çok bile dayanmıştım uzak kalmaya.
Üstelik Feza'nın haberinin üzerinden de bir gün geçmişti bile. Şu an stadda olma olasılığı vardı.
Dikiz aynasına bir bakış atıp gördüğümden memnun kaldığımda rahatlayarak ona rastlamayı umdum.
![](https://img.wattpad.com/cover/154490059-288-k96560.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
90+
Teen Fiction"Yahu arkadaş, bunca yıllık forvetim, sana yaptığım ataklarda düştüğüm kadar ofsayta düşmedim." Oflaz'ın Hikayesi