17°

7.3K 551 117
                                    

Medyaya bakıp bakıp gülüyorum çok güzel cşvşdövmc

Anlam veremiyordum. Beni yönelimimi kullanarak takımdan attıracağını söyleyen adam neden tutup hemcinsiyle flört ederdi? Özellikle flört ettiği kişi beni severken? Feza'nın bunu ona karşı kullanabileceğini hiç mi düşünmüyordu?

Stadyuma sürerken düşündükçe sakinleşiyor, bunların hepsinin benim hayal ürünüm olduğunu düşünmeye başlıyordum. Belki cidden tek amacı muhabbet etmekti, kimse bilemezdi. Hoş, bunu yapmak için son derece yanlış insanı ve zamanı seçmişti.

Arabamı rastgele park edip kapıdan hırsla girdiğimde üzerimde gezinen gözleri umursamadım. Doğruca soyunma odasına yöneldim. Henüz kimse yoktu, Víctor dediği gibi herkesten fazla çalışıyordu.

Soyunma odasına girer girmez çantamı bir kenara atıp kıyafetlerini değiştiren Víctor'u kendime çevirdim. Tişörtünü tutan eli havada kaldı beni görünce. "Sana Feza'dan uzak durmanı söylemedim mi?"

Düşünür gibi gözlerini kıstıktan sonra omuz silkti ve dolabının önündeki tahtaya oturdu. "Tam olarak hatırlayamıyorum."

Çıplak göğsünde tutup kaldıracağım bir yakası olmadığı için bir elimle boğazını kavrayıp diğerini yumruk yaparak göz hizasına çıkardım. "Oyun havamda değilim, Víctor," dedim sesimi elimden geldiğince tehditkar tutarak.

Ellerini bileğime sardı yeniden omuz silkerken. "Benimle konuşması için zorlamıyorum. İstemiyorsa konuşmasın."

"Amacın ne? Neden Feza'yla yakınlaşmaya çalışıyorsun?"

Omuzlarını kaldırdı. "Muhabbet."

Boğazını daha sert sıktığımda bileğimi saran elleri sıkılaştı. "Ciddiyim."

Nefes alışı eskisi gibi rahat değildi. Ayağa kalkmaya çalışmasına izin vermedim. "Ben de ciddiyim."

Bir şekilde elimden kurtulup ayaklandı. Aramızdaki mesafeyi açmadım, benden uzun ve yapılı bedeni dolapla aramdaydı. "Hayatımı oyuncak ettiğin yetmedi şimdi de sevdiğim insana mı göz koydun?" Kafasını eğip yüzüme bakarken sinirimi ve ciddiyetimi anlaması için iyice yaklaştım. Göğsüm çıplak göğsüne değiyordu. Çenemi havaya dikip tam gözlerinin içine baktım. "İstediğini yapıyorum zaten. Beni rahat bırak."

Başını iki yana salladı. "İstediğimi yapmıyorsun. Ama sorun değil. Ben istediğimi alırım."

Yumruğumu kulağının yanından dolaba geçirdim ve yükselen sesimle konuştum. "Daha ne istiyorsun? Maçlarda yokum bile!"

Burnu burnuma değiyordu ama benim hissettiğim tek şey tiksintiydi. Yüzüne tükürmemek ya da vurmamak için kendimi ne kadar kastığımı bilmiyordum. Biliyordum, Feza'yı kullanacaktı. Takıma geldiğimden beri eski sıklıkta oynayamadığından bana attığı bakışları görmezden gelmeye çalışıyordum. En sonunda patlak vermişti hareketleri. Bu kadar büyük işlere kalkışacağı aklımın ucundan bile geçmezdi ama yapıyordu. Gözüme baka baka kahkaha atarak dünyamı başıma yıkıyordu.

Duygularımı kapattım birden. Kararmış gözleriyle bakarken beynimde gezinen tilkiler çok çekici geliyordu. Yaparsam kaybedeceğim bir şey yoktu. Yapmazsam her zaman bir soru işareti kalacaktı.

Boştaki elimi parmaklarım tenine değecek şekilde beline yerleştirdim. Aramızda iki santim var ya da yokken eğilerek benim hizama geliyordu. İçten içe bildiğim şeyi teyit etmek istiyordum. Bu yüzden dudaklarımı dudaklarına değecek kadar yaklaştırıp tuttuğum nefesimi bıraktım. Gözleri titreşerek kapandı. Ve uzandı.

Öpmeye çalıştığında gülümsedim ve geri çekildim. Kahkaha atmaya başlarken allak bullak olan suratı içimdeki zafer duygusunu katlıyordu. Kapıya yönelirken orta parmağımı gösterdim ve dilim alt dudağımda gezinirken iştahla konuştum. "Yaktım seni orospu çocuğu."

Arabamda diğerlerinin gelmesini bekledim bir süre. Dışarıda bir işim yoktu. Aksine antrenman vardı ama o havalı çıkıştan sonra geri girmek istememiştim. Sıkıntıdan Feza ve Pamir'i aramaya karar vermiştim en son. Konferans görüşmesi yaptım ve olanları anlattım. Feza sinirlenmişti normal olarak ama gizli kalmasından ya da Víctor'un ağzından duymasındansa benden duysun istemiştim. Özellikle Víctor'un her şeyi çarptırma ihtimali varken.

Yaptığımız görüşme onları hızlandırmıştı. Beş dakika sonra arabaları -diğer birkaç kişininki de dahil- benimkinin yanındaydı.

İnip yanlarına ilerledim yavaş adımlarla. Yere sürüdüğüm ayaklarım maalesef olacakların hızını azaltmıyordu.

Feza çatılı kaşlarıyla yüzüme bakarken aralarına girip yürümeye başladım. "Hiç öyle bakma bana. Sen de her şey güllük gülistanlıkmış gibi konuşuyordun ama Víctor'la."

"Öpmedim ama," dedi sıktığı dişleri arasından, aramızdaki mesafe fazlaymış gibi daha da azaltarak.

Kafamı kaldırıp aynı sinirle baktım. "Öperdin ama."

"Beyler," dedi Pamir uyarıcı bir sesle. Bakışlarımı Feza'nın gözlerinden ayırmadım. "Lütfen ama ya."

Çenemi sıkıp önüme döndüm. Víctor'a duyduğum siniri ondan çıkarıyordum, farkındaydım ama beynim hareketlerimin gerisinde kalıyor gibi hissediyordum. 

Soyunma odasında giyinip sahaya yöneldim. Feza çoktan çıkmış birileriyle konuşuyordu. Víctor ise ortalarda görünmüyordu. Akıllıca bir hareketti.

Sabahtan beri üzerimde olan sinirimin yok olması için derin bir nefes aldım. Belki ben bu durumdayken Feza'nın Víctor'la konuşuyor olması hoş değildi ama konuşma sebebinin iyi bir insan olmasından kaynaklandığını biliyordum. Hiç kimseyi ya da hiçbir şeyi geri çeviremiyordu.

Üstelik kiminle konuşup kiminle konuşmayacağını da söyleyecek değildim. Ne yaptığını bilecek kadar büyümüştü.

Sakinleştiğimi hissedince ona yöneldim. Kolunu kaldırıp altına girdim ve elimi beline sardım. Şirince gülümsediğimde gülerek koluyla kafamı sıkıştırdı. "Sen iflah olmazsın ya."

"Ha şunu bileydin," dedim kıkırdayarak.

Sahanın etrafında koştuktan sonra ikili antrenmanlara geçmiştik. Neven Pamir'e yönelince ben de Feza'ya yaklaştım. Sağ elimi omzuna atıp sol elimle ayağımı kendime çekerek bacağımı esnettim. Aynısını o da yaptı.  "İlk konuşmamızı hatırlıyor musun?" dedi neşeyle kısılmış gözleriyle bakarken.

"Hangisini?" dedim biraz çekinerek. Eğer gerçek anlamdaki ilki soruyorsa unutmaya çalışıyordum.

"Takıma geldikten sonraki."

Sessiz bir kahkaha kaçtı ağzımdan. "Sence unutur muyum? Utançtan yerin dibine girmiştim. İyi ki bozuntuya vermedin."

"İyi bir insanım işte, ne yaparsın," dedi göğsünü gererek. Tutunduğum omzuna vurdum gülerek. "Sen o cümleyi söylemeden önce sana bayağı sinirliydim ama. Böyle suratının ortasına yumruk atmak istiyordum." Gülümseyerek söylemesine rağmen tırsmadan edememiştim. Başımı omuzlarım arasına indirmeme güldü. "Sonra tuttun en alakasız, en saçma cümleyi söyledin. Şaşkın şaşkın baktın bir de," deyip bir kahkaha da o attı. Omzundaki elimi enseme attım utançla. O elimden destek aldığımı unuttuğum için de dengemi kaybettim ama Feza hızlı davrandı. Belimden tutunca koluna yapıştım. Tekrar güldü. "Ben seni anlamıyorum ya. Sarsılmaz egon herkesin dilindeyken ben neden göremiyorum?"

Dudağımı büzüp omuzlarımı kaldırdım eski pozisyonumu almadan önce. "Acaba neden?" dedim sahte olduğu aşikar şaşırmış bir ifadeyle. Gülmeye devam ederken bakışlarını kaçıran o oldu bu sefer.

Kafeteryada yemek yerken Fabián bir değişiklik yapmaya karar vermiş olacak bizim masamıza oturmuştu. Yemeğimi bitirince sırtımı yaslayıp teknik direktörümüzü izledim bir süre. Fabián birlikte çalıştığım diğer insanlardan farklı olarak sert bakışlarının çizdiği imajın aksine herkesin abisi gibiydi. Yeri geldiğinde çok güzel fırça atardı ama aynı zamanda her şeyini konuşabileceğin bir insandı. Yeni gelenleri sadece duruşuyla bile korkuturdu. Oysa bir haftaya kalmaz hepsi peşinde gezmeye başlardı.

Dayanamayıp ortaya laf attım. "Koç," deyip dikkatini çektim önce. Bakışları beni bulunca oturuşumu düzelttim. "Takım içerisinde şantaj olayları olsa tepkin ne olurdu?"

Son El'e ayda bir 90+'ya her gün bölüm atmama ne demeli peki

90+Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin