Yapamamıştım.
Bu kadar nefrete alışkın değildim. Evet, benden gerçek anlamda nefret eden bir ailem vardı. Beni yönelimimi öğrendikten hemen sonra reddedip dünya çapında ünlü, başarılı bir futbolcu olduğumda paramdan yararlanmak için dahi olsa arayıp sormayacak kadar nefret ediyorlardı. Ancak sıkıntı kendi ailemden çok sevdiğim takımımın taraftarlarının kiniydi. Onlarınkine alışkın değildim. Geldiğim ilk günden beri destek olmuşlar, kötü performans sergilediğim günlerde ne yapıp edip bana duydukları güveni dile getirmişlerdi. Şimdiyse takımdan gitmem için bir imza toplamadıkları kalmıştı. Futbola gram ilgisi olmayanlar bile ellerinden geldiğince üzerime geliyor, destek olmaya devam edenleri görmeme engel oluyorlardı.
Futbolcuyu futbolcu yapan yönelimimi değil, sergilediği oyundu. Bunu son günlerde kimse anlamaya çalışmıyordu. Takımdan gitmem için takıma yüklenmeye bile başlamışlardı.
Feza'nın tüm bunlara değip değmediğini düşünmeye korkuyordum. Cevabımın olumsuz olmasından ölesiye korkuyordum. Geçici bir heves olabileceği düşüncesi içten içe tüm hücrelerimi kemiriyordu. Bu konuyu Pamir'e danıştığımda hakkını verecek sertlikte başıma vurmuştu. "Feza olmasa başka birisi için yapacaktın. Bu sensin, Oflaz. Bugün yarın kaçacağın bir bilgi falan değil bu, sensin. Yönelimini eninde sonunda, öyle ya da böyle öğreneceklerdi. Sırf medyaya göstermek için sahte bir sevgili bulup üyesi hissetmediğin bir aile kurmaktansa böylesi daha iyi, güven bana. Kendine çok yükleniyorsun. Gözümün önünde eriyip gidiyorsun." Gözlerindeki endişeyi kafamdan silemiyordum.
Asıl kaygılandığım şey Feza'nın bunlara değmemesi falan değildi, benim bunları kaldırabilecek kapasitede olup olmadığımdı. Ve doğrusunu söylemek gerekirse her geçen gün o gücün bedenimden çekildiğini hissediyordum.
Zihinsel sağlımı daha fazla yıpratmamak için ne kadar üzeceğini göz ardı etmeye çalışarak bir karar aldım. En başta yapmak istediğim ama kaçmak gibi görüneceğinden yapmak istemediğim şeyi yapıyordum. Transfer oluyordum. Pamir ve Feza başta olmak üzere tüm takımın kararımdan vazgeçirmeye çalışmasına izin vermedim. Yeterince zor bir karar alıyorken onların üzüntüsünü de yüklenmek istemiyordum.
İki yıllık kiralık gidiyordum. Hem taraftarların yatışmasını bekleyecek hem de kendime zaman ayıracaktım. Takımın elinde Víctor'u da gönderince tecrübeli forvet kalmamıştı, değerimi anlayacaklarını umut ediyordum.
"İyi olacağından emin misin?"
Onuncu kere sorduğu soruya oflayarak karşılık verdim. "Hava alanındaki karşılamayı görseydin bunu sormazdın." Dediğim gibi İngiltere'ye gitmiştim. Son olanlardan sonra bu takımdan başka büyük isteyenim olmadığı için transfer değerim düşmüştü, arttırmaksa benim elimdeydi.
"Adamlar bir yıldır forvet eksiği çekiyor, gol yüzü görmüyorlar. Bırak da sevinsinler."
"Pamir, rica ediyorum kapat şu telefonu. Sorun bitmedi mi ya?"
"Aman iyiliğini de düşünmeyelim." Gözlerini devirdiğini tahmin edebiliyordum.
"Düşün, düşün. Ama ben dinlendikten sonra."
Bu konuşmanın üzerinden kaç gün geçtiğini bilmiyordum. Telefonu neredeyse tamamen bırakmış, performansıma odaklanmıştım. Benimle tanışan yeni takım arkadaşlarım hırsıma şaşırıyor ya da soğuk olduğumu düşündüklerini söylüyorlardı.
Teknolojiyi iki sebeple kullanıyordum. Olumlu mesajları görüp mutlu olmak için eski ve yeni takımlarımın hayran hesaplarında geziniyor ya da Feza'yla konuşuyordum kısaca, Pamir de kafasını uzatıp dalıyordu konuşmalara.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
90+
Teen Fiction"Yahu arkadaş, bunca yıllık forvetim, sana yaptığım ataklarda düştüğüm kadar ofsayta düşmedim." Oflaz'ın Hikayesi