12°

9.1K 663 154
                                    

Hikayenin adını Ofsayt olarak değiştirmeyi düşünüyorum fikirleri alayım

Hiç düşünmeyi bir an olsun bırakamadığınız, kafanızda tekrar tekrar oynattığınız ve bu sefer unuttum galiba dediğiniz o an aklınıza gelince iğrenç bir utanç duygusuyla irkildiğiniz bir pişmanlığınız oldu mu? Benim oldu.

Feza'ya ben de onun gibi olmama rağmen ibne dediğim an aklıma geldikçe yerin dibine girmek ve bir daha çıkmamak istiyor, neden öyle bir şey yaptığıma bir türlü anlam veremiyordum. Ben bile böyle hissederken onun maç esnasında ne yaşadığını tahmin dahi edemiyordum.

Tek pişmanlığım buydu.

Ona onu sevdiğimi söylerken pişmanlık duymuş muydum?

İstem dışı yapılan bir eylemdi ama eh işte.

Tekrar olsa yine yapar mıydım?

Kesinlikle.

Her ne kadar o cümleyi söyledikten sonra cevap beklemeden suratına kapatmam hislerimin tersini gösteriyor olsa da pişman değildim. Tek sıkıntı bunu yanımda bile değilken söylemiş olmamdı. Hoş, şimdi yüzüne kapatıyorsam yanımda olsaydı ne yapardım, düşünmek istemiyordum.

Martin, Feza'yı evine davet edeceğini, bizi de beklediğini söylediğinde daha dün gece yaşadığım, şokunu bir türlü atlatamadığım şeyi tekrar düşünmeye başladım. Pamir, Victor'u davet etmemesini söyleyip sebebini açıklayamazken ben oturmaya ve düşünmeye devam ettim. Ancak Pamir vazgeçmeyip lafın altından girdi üstünden çıktı, Victor'u davet ettirmedi. Nasıl başardığını dinlemediğim için anlamamıştım.

"Ben hazırım. Sen de hazırlan, gidelim," deyip kolumdan tuttuğu gibi kaldırdı sabahtan beri kanepeye yapışıp kalan bedenimi. Ayaklarım üzerine saatlerdir basmadığım için dengemi sağlayamadım ilk başta. "Oho, sen daha kendinden emin değilken sevginden emin olduğunu nasıl göstereceksin çocuğa?"

Oflayarak odama yürüdüm. Ayaklarımı yere sürüye sürüye yürürken Pamir'in haklı oluşu her adımımda dank ediyordu ve ben her adımımda daha dik yürümeye başlıyordum. "Ulan Pamir..." diye söylene söylene giyinmeye başladım.

Son olarak parfüme gitti elim. Çok mu sıksam, az mı sıksam diye düşünerek fısfısın deliğine baktım cevap verecekmiş gibi. Gözlerimi devirip boynuma ve tişörtüme sıktım bolca. Bir şeyler olacağından eminsem bu kadar sıkardım ancak. Yarım saat öncesine kadar parfüm sıkmayı bile düşünmüyorken Pamir'in sözlerinin üzerimdeki etkisine şaştım kaldım. Aman ha, öğrenmesin bunu, dedim kendi kendime. Bu gerçeği söyleyecek olursam saçma sapan gazlar vereceğine kalıbımı basardım.

Elim değmişken tam hazırlanayım, diyerek banyoya koştum ve dişimi fırçalayıp gargara yaptım. Aşağı koşup dolaba rastgele atılan sakızların arasından naneli bir tane kaptım. "E haydi!"

"Çatlama be." Koşmaya devam ederek ayakkabılarımı giydim ve kapıdan çıkıp arabaya attım kendimi. Pamir de söylenerek bindi peşimden.

Bacağımı deli gibi sallayarak tam on beş dakika geçirdim. Feza sonunda kapıda göründüğünde heyecandan atan kalbim mi yoksa salladığım bacağım mı sonunda dinlendiği için teşekkür ediyordu bilmiyordum. Bildiğim bir şey varsa gözlerimin bayram ettiğiydi.

Sırasıyla Martin'le Pamir'e sarıldı. Bana karşı nasıl davranacağını kestiremediğim için Pamir'in yanında ellerimi önümde bağladım ve misafir çocuğu bakışları atmaya başladım. Kapıdan girdiğinde yüzüne oturan gülümsemeyle kollarını boynuma sardı. Aldığım nefes takılı kaldı boğazımda.

Şaşırmaya devam edersem fırsatın elimden kayıp gideceğini bildiğim için ellerimi belini sımsıkı sarmamak adına savaş vererek sırtında birleştirdim ve şakağımı göğsüne yasladım. Kulağıma sesi ulaşan kalbinin sesi tüm heyecanımı söküp bedenimi iliklerime kadar gevşetmişti. Ayrılmadan önce derin bir nefes çektim içime. Ferah kokusu ciğerlerimi açsa da kolları arasında mayışmanın getirdiği uykuyu açamamıştı.

90+Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin