10.5K 689 109
                                    

Multi canım Oflaz ❤️

Kendimi kullanılmış hissediyordum. Her şeyim ortada, çıplak gibiydim sanki. Sinirden, utançtan, en çok da kaybetmenin üzüntüsünden çöküp ağlamak istiyordum. Yerleri yumruklayarak "Oyuncağımı istiyorum ulan!" diye bağırmak istiyordum.

"Hayda ama ya. Gül gibi yaşayıp gidecektik işte. Ne oldu ki şimdi?" dedim. Ama içimden. Sözlere dökersem düşüncelerimi, zaten onu umursamadığımı düşünen çocuk tam kopardı.

Dolduğundan emin olduğum gözlerimle bir şeyler söylemesi için mavilerine bakıyordum. Gece insanların duygularını zirvede yaşadıklarını söylerlerdi, onu yaşıyordum. "Ben yönelimim yüzünden kariyerimin bitmesini istemiyorum, Oflaz. Bitecekse de değecek bir aşk uğruna bitsin istiyorum."

"İyi de daha hiçbir şey olmadı ki. Nereden bilebilirsin nasıl bir insan olduğumu?" diye yalvarırcasına konuştum ellerimi açarak. Reddeden ilk kişi değildi ama bu kadar acıtan ve üzen ilk kişiydi. Daha yeni tanışıyorduk belki ancak farklıydı bir şeyler. Güzel hissediyordum yanında, hiç hissetmediğim kadar üstelik. "Feza..."

İzin vermedi konuşmama. "Lütfen, Oflaz. Kapatalım bu konuyu."

Zonklayan şakaklarıma bastırdım parmaklarımı. "Bu düşünceni değiştirmek için ne yapmalıyım?"

"Bir şey yapma, Oflaz. Ne olursun, hiçbir şey yapma."

"Böyle kendi kendini mi yiyeceksin yani?"

"Kendimi yediğimi kim söylemiş?"

Alayla baktığımda gözlerini kaçırdı. Boğazımı temizleyip aramızda bir adımlık mesafe kalacak kadar yaklaştım. "Feza, anlıyorum. Cidden anlıyorum korkunu. Bana olanı değil ama. Onu halledeceğim ben zaten." Güldü yüzüme bakmazken. "İfşa olmaktan korkman kesinlikle anlaşılabilir bir şey. Çocuk oyuncağı değil sonuçta. O yüzden istediğin olsun. Rahat bırakacağım seni." Sonunda gözlerime baktığında burukça gülümsedim. "Antrenmanda görüşürüz." En yakınına bir aydan fazla vardı. Nasıl dayanacağımı bilemiyordum.

"Teşekkür ederim," dediğinde iki saniyeliğine duraksadım ama yürümeye devam ettim. Çok kötü hissediyordum.

"Yok mu burada sert bir şeyler anasını satayım?"

Söylene söylene gezinirken Pamir yanı başımda bitti. Kolunu omzuma atarak "Al kardeşim," deyip bir bardak uzattı.

Baş parmağımı ön dişlerime bastırdım. "İn misin, cin misin, mübarek?"

Bardağı elinden alırken güldü. "E uzun süredir yoksun. Şöyle bir bakındım, Feza da yok. Dedim, siz hayırdır?"

Köşedeki koltuklara çöktüm. Koltukta iyice kayıp kafamı sırt kısmına yasladım. "Her şeyi berbat ettim. Bir şey olacak olsaydı bile artık olmayacak." Bardaktaki yakıcı sıvıyı bitirdim tek dikişte. "Sıkılıyorum ya. Sanki bir şey boğazımı sıkıyor, ayağa kalkmama, herhangi bir hamle yapmama izin vermiyormuş gibi hissediyorum."

Feza'nın içeriye girdiğini gördüm göz ucuyla ama Pamir'e bakmaya devam ettim. "Sen yılların sapısın be, bunu mu atlatamayacaksın?"

"Pamir, lütfen, yandan yandan siktirip git." Hala gülerek suratıma bakınca elimle kışkışladım. "Haydi kardeşim, ikile." Saçlarımı karıştırdıktan sonra ayaklandı.

Boş boş etrafı izlediğim sıkıcı dakikalar sonrası yanıma Christine oturdu. Kolunu kafamın arkasına atıp bir bacağını altına aldı. "Naber, Oflaz?" Çat pat biliyordu dilimizi ama tam öğrenmeden konuşmak istemediği için İngilizce konuşuyordu.

Omuz silktim. "Sen nasılsın?"

"İyiyim. Sen boş kalmazdın böyle."

"Hiç sorma. O kadar sıkılıyorum ki."

"Göndereyim mi yanına birilerini?"

Güldüm ağrımaya başlayan karnımı tutarak. Tam onaylayacaktım ki bunun Feza'nın gözündeki yerimi güçlendirmekten başka bir şey yapmayacağını fark ettim. Ayık olmayan kafayla bunu düşünebildiğim için alkışlamak istedim kendimi. "Bir süre ara verdim o işlere."

Elinin birisini omzuma koydu. "Aa, ne oldu?" Eve Christine gelince annem gelmiş gibi hissediyordum. Sürekli hakim olan annelik havası vardı üzerinde. Bunu sürekli kullanmıştım Pamir'e karşı. Evlenseniz de çocuk sevsek, derdim, o da beni döverdi.

"Kalbim kırıldı, Christine. Şu minnoş kalbi kırdılar." Son cümleyi Türkçe söylemiştim ama anlamıştı.

"Eh, pek minnoş sayılmaz," dediğinde hayal kırıklığıyla baktım suratına. "Hiç öyle bakma, Oflaz. Neler yaptığını bir ben bir Pamir biliyor."

"Siz de beni iyice orospu yaptınız ama he." Kaşları alayla kalkınca ofladım. "Tamam, zamanında yapmış olabilirim. Ama o kadar. Bıraktım artık. Çekiyorum elimi ayağımı."

"Seni bu kadar değiştirecek kişi kimmiş?" dedi yüzündeki sahte merakla. Yani, bunu birden fazla kez demiş olabilirdim.

"Tamam, anladım. Pisliğin tekiyim. Şimdi, izin verirsen aşk acımla baş başa kalmak istiyorum."

"Çok zorlama güzel beynini," dedi yanağımı sıkıp kalkmadan önce.

Arada gözüm bir masada beş kişiyle birlikte oturan Feza'ya kayıyordu. Sadece bir defa göz göze gelmiştik. Onun dışında gülerek yanındakilerle sohbet etmeye devam etmişti. Sıkıntıyla oflayıp durdum. Sonra yanıma bir başkası oturdu.

Ben depresyonumu rahat rahat yaşayamayacak mıydım yahu?

"Parti güzel değil mi yoksa?" Omzuyla omzumu dürttü.

Bir de beynimi zorlayarak İspanyolca konuşacaktım. "Yok, güzel de, ben havamda değilim."

"Parti sahibi olarak sana dans etmeni emrediyorum," dedi gülerek.

"Martin..."

"Oflaz, iyi misin? Bırak bunu söylemeyi, seni otururken bile görmezdim."

Omzumu silktim, yeniden. "Geçer galiba. Git, eğlen sen. Anlatırım bir ara."

"İstediğin zaman buradayım, biliyorsun." Kafamı salladım gülümseyerek. Kolumu sıkıp uzaklaştı yanımdan.

Gitmek için ayaklanacağım sırada telefonuma mesaj geldi. Oturduğum yerde dikleşirken açtım mesajı.

Kimden: Víctor

Mesaj: *fotoğraf*

Fotoğrafı yakınlaştırdığımda Feza'nın üstüne eğildiğim zaman çekilmiş olduğunu gördüm. Ardından bir fotoğraf daha geldi. Bundaysa öpüşüyorduk.

Dehşet içinde etrafı taradım. Víctor Feza'nın yanında, kolu da onun omzunda, sırıtarak bana bakıyordu. Çenemi dişlerimi sızlatacak kadar sıktım. Yeniden titredi telefonum.

Kimden: Víctor

Mesaj: Bunun olabileceğini tahmin etmeliydin, Oflaz.

90+Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin