Ne kadar sık bölüm yayınlıyorum böyle dşlskşhs
"Bir dakika benimle gelir misin?"
"Cidden öpüşecek misiniz?" Peşimde Feza'yla kapıya yönelirken soruyu soran Martin'in ensesine vurdum.
Feza bir şeyler planlıyordu. Bundan artık emindim.
Dış kapıya yöneldim. Evden çıktığımızda "Herhangi bir odaya da geçebilirdik," dedi Feza.
"Pamir dinler." Güldü ama sinirli bir şekilde baktım suratına. "Ne oluyor Feza?"
"Ne demek ne oluyor?"
"Daha geçen hafta konuşma benimle demiyor muydun? Onu da geçtim, daha iki gün önce seninle görüşmüyor olmamdan gayet memnun değil miydin? Bunlar ne şimdi?"
"Aramıza uzak mesafeler girince özlediğimi fark et..."
"Feza, yeter," diye sözünü kestim. Sinirliyken dahi bağırma gibi bir düşünce geçmiyordu aklımdan. Omuzlarım düşük şekilde gözlerine baktım. "İnanıyordum az kalsın. Gerçekten istiyor herhalde dedim. Ve sen buna devam ettikçe beni daha çok kırıyorsun. O yüzden, yeter." Bakışlarımı kaçırdığımda dahi görebiliyordum kafasını arkaya atıp gökyüzüne baktığını.
Uzunca nefes verdi. "Víctor'un teklifini kabul ettirmeyecek bir sebebin olsun istedim."
"O sebep sen mi oluyorsun?" dedim gülerek.
"Birlikte olursak belki gitmezsin dedim."
Düşünme şeklinin saçmalığı kesinlikle ondan beklenmeyecek derecedeydi. "Sen maçta kafana falan da mı darbe aldın?" Gözlerini devirdi. "Hadi diyelim gitmedim, kaldım burada, o zaman ifşa olacağım. Bunu mu istiyorsun?" Ellerini beline atıp çattığı kaşlarıyla ayaklarına bakarken ses çıkarmadı. "Víctor'un sağı solu belli olmaz, Feza. Ben ifşa olmayı göze alsam bile seni ifşa etmeyeceğinden emin olamayız." Bir şey söyleyecek gibi olsa da geri sustu. Bunun belki de son özel konuşmamız olduğunu fark edince derin bir nefes çektim içime ve aklıma gelenleri sakince dile getirdim. "Kaldı ki ben ifşa olmak istemiyorum. İspanya'nın en iyi takımlarından birisinin forvetiyim, geçen senenin gol kralıyım, neden isteyeyim ki. Kimliğim ortaya çıkarsa hangi takım benim gibi bir oyuncuyu alma riskine girer? Ben almazdım."
"Benim yüzümden takımından olmanı istemiyorum," dedi sessizce, küsmüş bir bebeği andırıyordu.
Aramızdaki iki adımlık mesafeyi kapattım yavaşça. "Senin bir suçun yok. Saçma sapan bir heves yüzünden amatörce hareket ettim. Tuttum, en yanlış zamanda seni öpmek gibi bir salaklık ettim. Senin de kariyerini tehlikeye attım. Özür dileyecek birisi varsa o kişi benim. Yaptığım hatanın bedelini de başka takıma giderek ödeyeceğim sanırım."
"İlk olarak saçma bir heves olarak görmen güzelmiş..."
"Öyle demek istemedim," deyip ona doğru atak yaptım ama durdurdu.
"İkinci olarak seni itebilirdim ama yapmadım. Tek suçlu sen değilsin."
"Feza, benim için bir şey yapmanı istiyorum." Kafasını salladı. "Ne olursun, hiçbir şey yapma. Beni şu kadar umursuyorsan yapma. İşleri yokuşa sürersin çünkü." Çenesi kasılırken tekrar kafa salladı. Canım acıyordu, çok üzülüyordum ama başka çarem yoktu. Bundan sonra benimle konuşmamasını ifşa olmama, olmamıza yeğlerdim. Sonuçta bundan zararlı çıkacak tek kişi ben olmayabilirdim. "Ayrıca," dedim dönüp gitmeden önce, yüzüne bakmak ağlama isteği uyandırıyordu ama söyleyeceğim cümle önemli olduğu için gözlerine bakmaya zorladım kendimi, "o heves olduğunu düşündüğün öpücük yatıp kalkıp düşündüğüm, her gün tekrar olmasını dilemekten bir hal olduğum bir öpücüktü. Heves diye bir şey yok yani." Yüzünü sıvazlayıp alt dudağını dişledi. Tekrar yanına yaklaştım. "Seni seviyorum, Feza. Tam da bu yüzden Víctor'un teklifini kabul ediyorum."
Kafasını kaldırıp tek nefeste konuştu. "Oflaz, ben kaybetmek istemiyorum." Neyden ya da kimden bahsettiğini bilmiyordum ama sormak da içimden gelmiyordu. Yakın zamanda ayrılacağımızı bildiğim bir ilişki başlatmak istemiyordum.
Bir şey demeden eve geri yürüdüm. Arkamdan geldiğini yanıma düşen uzun gölgesinden görebiliyordum. Zayıf bedeninin sarmak istediğimi fark ettim, kendimi bir şey yapmamak için ne kadar sıktığımı da. Bu yüzden bileğimi yumuşak bir hareketle kavradığında direnme gücü bulamadım, bedenimi onunkine yasladım. Bir elim yavaşça boynuna tırmanırken onun elleri ise belimde yer arıyordu. "Ne istediğinden emin ol," dedim sıklaşan nefeslerim arasında ama suratını yaklaştırmaya devam ettiğinde kaybolup gitti kelimeler. Dudaklarımızı birleştirmek için yaptığı hamleyi yüzümü geri çekerek engelledim. "Feza, emin misin?" İncecik tişörtümün üstünde gezinen ince parmakları düşünme yetimi kaybettirmeden sorabildiğime sevinmiştim.
Ellerinin birisi sırtıma doğru çıkarken kafasını salladı. "Hiç olmadığım kadar." Daha fazla dayanamadığımı, bacaklarımın tutmadığını fark ettiğimde biraz daha yaslandım vücuduna. Ensesindeki elimi saçlarına çıkarttım dudaklarımız birleşince. Başlattığımız şeyin zorluğunu unutturacak kadar huzurlu hissediyordum. Saf huzurun dudaklarımdan başlayıp belime uğradıktan sonra tüm bedenimi gezindiğini hissediyordum. Bunun ne kadar devam edebileceğini düşünmeyi gözlerimi kapatarak engelledim. Düşünmek değil, yaşamak istiyordum.
"Yine de teklifini kabul edeceğim," dedim ayrıldığımız an, etkisi altısına almasına izin vermeden. Çoktan kaybettiğim kalbimin peşinden beynimin de ona yöneldiğini hissediyordum çünkü. "Birkaç öpücük buna engel olamaz."
Alnını alnıma yasladı ve güldü kapalı gözlerinin ardından. "Daha fazlasını mı istiyorsun?"
Gülümsedim sessizce. "Bu gerçek anlamda ciddi bir olay. Kariyerinin yok olmasını izleyemem."
Sakin hareketlerle e parlak mavilerini gösterdi. "Bunun yerine kendininkini yok edeceksin yani?"
Bakışlarından kaçmak için yüzümü göğsüne gömdüm. "Anlamak mı istemiyorsun, anlamıyorum ki. Ya sadece benim kariyerim yok olacak ya da ikimiz birden dibi göreceğiz. Ki benim kariyerim yok olması meçhul bir şey. Çalışır, çabalar, iyi bir takıma giderim tekrar."
"Ama Oflaz..."
"Bu konuyu kapatalım, bir daha açmayalım, olur mu?" Dudaklarını yaladı çattığı kaşlarıyla gözlerime bakarken. Yutkundum yavaşça. "Bir iki maça takımdan ayrılma ihtimalim varken bunları konuşup harcamayalım zamanımızı. Lütfen." İsteksiz şekilde kafasını salladı bakışları yere inerken. Gülümsedim boynundan öpmeden önce. "İçeriye geçelim."
Yeniden kafasını salladığında elinden tutup eve doğru çekiştirdim. "Martin?"
"Biliyor, biliyor." Adımlarını hızlandırıp yanımda yürümeye başladı.
Yüzümün düşmesine engel olamıyordum çünkü Feza'nın haklı oluşunu kabul edemiyordum. Fikrimi değiştirmeye itiyordu. Farklı takımlarda oynarsak olabilecekleri düşünüyordum ve yapmak istediğim tek şey Víctor'u arayıp istediğini yapabileceğini, oynamaya devam edeceğimi söylemek oluyordu. Ama yaptığım tek şey Feza'yı ateşe atmak olurdu.
İçeriye girdiğimizde kimsenin bir şey demesine müsaade etmeden koşar adımlarla telefonumu elime aldım.
Kime: Víctor
Mesaj: İstediğini yapacağım

ŞİMDİ OKUDUĞUN
90+
Teen Fiction"Yahu arkadaş, bunca yıllık forvetim, sana yaptığım ataklarda düştüğüm kadar ofsayta düşmedim." Oflaz'ın Hikayesi