Multi çok güzel değil mi
"Ne işin var burada?"
"Maç izlemeye geldik," dedi ve sonradan görünüp kolunu omzuna atan Martin'le içeriye doğru yürüdü. Çenemi kasmaktan ağrıyan dişlerime eziyet etmeyi bırakıp peşlerinden gittim.
Televizyonun ucunda küçücük görünen Feza'yı görünce yeniden gülümsedim. Tadımı kimse kaçıramayacaktı, izin vermeyecektim.
Pamir'le bir gözümüz Víctor'da maçı izlerken Víctor rahatsızca kıpırdandı yerinde. Feza'nın tek golüyle ilk yarı bitince önce Víctor ayaklandı, ardından ben ayaklandım. Pamir de dikkati bize kayan Martin'le konuşmaya başladı.
Lavaboya yönelen Víctor kapıdan geçince arkasından girip kilitledim kapıyı. Kolumu aramıza bariyer yaparak göğsüne yasladım sertçe. "Ciddiyim, öpmek gibi bir planın varsa açık olmalısın."
Kafamı havaya kaldırıp verdiğim nefes arasında "Ya havle vela kuvvet," deyince sırıtarak bakmaya devam etti. Bu cümleyi en çok ona karşı kullandığım için biliyordu anlamını. "Amacın ne senin?"
Sonunda ciddi bir ifadeye büründü omuzlarımdan tutup uzaklaştırırken bedenimi. "Bak, Oflaz. Ben homofobik değilim. Şu durumda olmasaydık inan bana birleşmeniz için her şeyi yapardım." Kaşlarımı kaldırıp alayla bakınca ofladı. "Kaçıncı yüzyılda yaşıyoruz sanki."
"Madem öyle neden şantaj yapıyorsun bana?"
"Ben yeteneksiz bir insan değilim, Oflaz. Yeteneksiz olsam bile yaptığım çalışmaları hepiniz görüyorsunuz. Çok çabalıyorum. Yoruldum artık. İlk on birde olamamaktan, sen yorulduğunda ya da sakatlandığında girmekten, sadece önemsiz maçlarda oynamaktan bıktım. Gitmeme de izin vermiyorlar. Yerimde sayıyorum."
Elimi saçlarımdan geçirdim oflayarak. Ne yaşadığını anlayabiliyordum. Sonuçta ilk on bire ilk maçımda girmemiştim. Yaşadığım zorluklar dün gibi aklımdaydı. Tek farkımız, benim kendimi forvet eksikliği çeken bir takıma atabilmemdi. Onun gitmesine ise izin vermiyorlardı.
Gidememesinin sebebi aslında babasıydı. Adam bizim takımın fanatiğiydi ve Víctor'a takımdan ayrılırsa evlatlıktan reddedeceğini söyleyip duruyordu. Víctor ailesine aşırı düşkündü. Haliyle bu olanağı düşünmek istemiyordu.
"Beni zor durumda bırakıyorsun," dedim sıkılı dişlerim arasından tıslayarak.
Omuzlarını kaldırdı. "Üzgünüm. Başka çarem yok." Her şeyin bir çaresi vardır, cümlesini duası yapmış olan bir insan olmama rağmen başka yol göremiyordum.
Yüzümü sıvazladım. "Tek bir istediğim var." Sorgulayıcı bir ifadeyle yüzüme baktı. "Tek bir şey istiyorum bak. Benden istediğin şeye karşılık gayet makul bir istek." Sabırsızca kafa salladı. "Feza'yı karıştırma." Biraz duraksadıktan sonra hafifçe kafa salladı. "Ben içeriye geçiyorum." Feza'yı izleyip keyfimi yerine getirmem gerekiyordu.
Kapıyı açarken "Oflaz," dedi.
"Ne var?" dedim ona bakma zahmetinde bulunmayıp kilitle uğraşırken.
"Sürekli tehdit etmek istemiyorum ama istediğimi yapmadığın takdirde fotoğrafların herkese ulaşacağından emin ol."
Kapı kulpunda asılı kaldı elim. Dilim dişlerim üzerindeki beşinci turunu çoktan atarken kapıyı sertçe açtım ve yine çarparak kapattım. Hayatımda böyle çirkeflik görmemiştim anasını satayım.
Az önceki konuşmalardan sonra nasıl rahat olabileceğimi düşünürken ekrana gelip duran Feza zihnimde ondan başka hiçbir düşünce bırakmıyordu.
Bacaklarımı kendime çekmiş, dizimi dişlerken Martin'in "Ülkeni bu kadar çok mu seviyorsun?" diye şaşkınlıkla sormasını buna bağlıyordum.
Yutkunup suratımdaki gülümsemeyi silmeye çalışırken Víctor konuştu bu sefer. "Belki sevdiği şey Feza'dır," dedi alayla gülerek. Taklidini yaparcasına suratımı buruşturdum.
"Feza'dan etkilenmemek mümkün değil doğrusu. Yakışıklı çocuk." Ağzım açık şekilde bakakaldım Martin'e. Bağırmak isteyen tarafımı medeni tarafımla bastırdım ve açıklamasını istercesine kaldırdığım kaşlarımla baktım suratına. Herkesin sessizlik içerisinde onu izlediğini fark edince "Hep siz mi dalga geçeceksiniz?" dedi gözlerini devirerek. Tuttuğum nefesimi bıraktım rahatlıkla. "Şaka bir yana, cidden iyi çocuk. Bu yaşta oyun kurucu olmaya aday, baksana."
Pamir ile Víctor onaylarcasına kafa sallarken benim bakışlarım ekranın farklı bölgelerinde belirip kaybolan Feza'daydı.
Katkısı olmadan atılan ikinci golden sonra Feza yorulmuştu. Daha doğrusu biz öyle olduğunu sanmıştık.
Karşı takım gol atınca herkes başka şeylerle uğraşmaya başladı. Ellerimi çenemin altında birleştirmiş sabırsızca dizimi sallayarak gol beklerken sonunda atağa çıktılar. Nefesimi tutarak ayaklandım. Top Feza'ya geçti ve ben kendi kendime mırıldanmaya başladım. Martin ile Víctor'un tuhaf bakışlarla beni izlediğini görebiliyordum göz ucuyla. Benim gibi ayaklanmış Pamir'e uydum onları umursamadan.
Feza ayağının altındaki topla durup etrafı izledi birkaç saniye. Önündeki oyuncu ona doğru hamlede bulununca topu hızla çekip ceza sahasına giren arkadaşına verdi pasını. Topu oraya nasıl girdirdiğini bile anlayamazken atılan golle iyice boş boş bakmaya başladım ekrana. "Oha," dedi Pamir, duygularımı dile getirerek.
Ellerimi ağzıma kapattım. "Biliyorum."
"Bence," dedi yerine otururken Martin ve Víctor'a doğru, "bunu kutlamalıyız."
Martin hipnotize olmuş gibi kafa salladı. "Bence de." Víctor ise sadece gülümsedi.
Kariyerini bitirmekle tehdit ettiğin çocuğa bir bak istedim, Víctor, demek istedim o an.
Sakince geri oturdum koltuğa. Kucağımdaki yastığı sıkıp maçın bitmesini beklerken Pamir telefonuyla ilgileniyordu. Neler döndüğünü merak edip ben de kendiminkini aldım elime.
Normalin kat be kat üstünde gelen mesajlara şöyle bir göz gezdirdim. Neredeyse hepsi Pamir'in hikayesine yönelikti. Alt dudağımı dişleyerek birkaç tanesini okuma cesaretinde bulundum.
Takımda bir Türk daha olmasına sevinen Türkler dışındakilerin mesajlarının konusu Feza ve benimle alakalıydı. İbne misin, içerikli soruları umursamadan geçtim. Beni ilgilendiren ikimizi destekleyen gruptu.
İstemsizce gülerek Pamir'e gösterdim mesajları. Sırıttı sinsice.
Maçın bittiğine dair çalan düdükle oturduğum yerde yayıldım. Ekranda Feza vardı yeniden. Spiker maçın adamı olduğuna dair şeylerden bahsediyordu. Gülümsememi görmemeleri için tırnağımı ısırdım.
Mavi gözleri neredeyse görünmeyecek kadar gülerek ellerini saçlarından geçirdi. Ona doğru yürüyen birisini görünce gülümsemesi iyice arttı. Adının Selim olduğunu bildiğim Feza'nın asistiyle gol atan çocuk kollarını onun beline doladı. Feza sırtına bir defa dostça vurunca ayrıldılar geri.
Onlar bir şey konuşurken kamera karşı takımdan birisini gösterdi bu sefer. Pamir'e dönüp çaresiz bir bakış attığımda kaşlarını çattı. "Dayanamıyorum artık. Söylemem lazım."
"Oflaz..."
Lafını kesip Martin'e döndüm. Martin'in homofobik olmadığını biliyordum. Üstelik iki yıldır yakın bir arkadaşlık sürdürüyorduk. Ters tepki vereceğini hatta bana karşı tutumunu değiştireceğini dahi düşünemiyordum. "Martin, sana bir şey söylemem gerek." Víctor'a sert bir bakış attığımda bayık ama bir o kadar da ilgili bakıyordu.
"Özel bir şeyse..." deyip koridoru gösterdi kaşlarıyla.
"Bence büyütülecek bir şey değil ama yaptığımız iş öyle görmüyor." Beynimi görmek istercesine baktı gözlerime. Derin bir nefes aldım. "Ben..." Kelime ağzımdan çıkmamak için savaşıyordu adeta. Gözlerimi kapatıp bir nefes daha çektim içime. Nefesimi sakince verip gözlerimi açmadan konuştum. "Eşcinselim."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
90+
Dla nastolatków"Yahu arkadaş, bunca yıllık forvetim, sana yaptığım ataklarda düştüğüm kadar ofsayta düşmedim." Oflaz'ın Hikayesi