18°

7.2K 511 38
                                    

Medya Oflaz, Pamir ve Feza slvşdlvldcö

"Kimin yaptığına göre değişir." Aldığı ters bakışlarla omzunu düşürdü ve ağzına götürdüğü kaşığı bırakıp arkasına yaslandı. "Evet, şantaj kötü bir şey, çok kötü bir şey ama bazen iyi insanlar da duygularına yenilip salakça şeyler yapabilirler. Yapmalılar mı, hayır. Ama yaptılarsa elden bir şey gelmez."

"Nasıl bir hüsran olduğunu tahmin bile edemiyorum," dedim oturduğum yerde dikleşip ellerimi masaya koyarak. "Sence bu durumda ne yapılmalı?"

Dudağını büzüp omuz silkti. "Eğer cidden böyle şeyler yapacak bir insan olmadığını düşünüyorsan düzgün ve sakin bir şekilde konuşmalısın. Dediğim gibi elden başka bir şey gelmez. Ama o potansiyelin olduğunu düşünüyorsan," kafasını iki yana salladı, "o kadar kolay değil. Sorumlu kişilere rapor edilmesi gerekir." Umursamazca söylüyordu ama bakışlarına ciddiyet hakimdi. Bulduğu ilk fırsatta yanına çekip konuşacağından emindim.

Koridorda yürürken adımı duydum. "Efendim?" deyip o tarafa baktım refleks olarak. Fabian'dı.

Elini omzuma koyup bir köşeye iterken etrafına bakındı. Sessiz, gözden uzak bir yer bulunca "Dökül," dedi bana döner dönmez.

"Neyi döküleyim?"

Gözlerini devirdi. "Bana aptalı oynama, Oflaz. Bir şeyler döndüğünün farkındayım."

"Neden böyle düşündün ki?" dedim inatla salağa yatarken. Yemediğinin farkındaydım, bildiği her şeyi öğrenmek istiyordum sadece.

"Normalden çok daha fazla Türkçe konuşuyorsunuz. Herkes bir şeyin peşinde olduğunuzu düşünüyor. Üstelik hiçbir maçta oynamak istemiyorsun, moralin sürekli düşük." Bakışlarımı kaçırıp cevap vermediğimde omzuma vurdu elinin tersiyle. "Sorunun ne? Ben artık hırslı Oflaz'ı görmek istiyorum. Konuşmak, derdini anlatmak ve çözüm bulmak istemiyorsan böyle davranıp diğerlerinin de canını sıkmayı bırak. Bir de takımın üçüncü kaptanı olacaksın," dedi uğradığı hayal kırıklığını saklama gereği duymadan ses tonuna yansıtarak.

Sonunda sesimi bulabildiğimde "Özür dilerim," dedim ellerimi arkamda birleştirerek. "Sadece... Üzerimde çok fazla baskı var."

Kaşları çatıldı merak yüzünün her karışını gezinirken. "Ne tarz bir baskıdan bahsediyorsun? Çünkü biliyorum medyadan etkilenmeyeceğini."

Burnumdan sertçe bıraktım nefesimi. İki yılın neredeyse her gününü birlikte geçirince ister istemez tanıyordunuz karşınızdaki insanı. "Anlatmak istemiyorum. Yakında anlarsın, merak etme."

"Şantajın hangi tarafındasın? Mağdur musun, yapıyor musun?" Konuya direkt dalmasıyla ağzım açık bakakaldım.

"Ortada bir şantaj olduğunu bile söylemedim!"

"Oflaz, uzatma."

"Koç, cidden, hazır hissettiğimde anlatacağım ilk insan sen olacaksın, emin ol."

Bir süre suratımı inceledikten sonra kafa salladı. "Tamam, seni sıkmayacağım. Ama unutma. Sen profesyonel bir oyuncusun. Hayatındaki problemleri sahaya yansıtmaman gerekir." Başımı sallayarak onayladım, bilmediği şeyse problemimin zaten saha olduğuydu.

Elini enseme atıp sıktıktan sonra dönüp gitti.

Olan biteni anlamak için bizimle eve gelen Feza Pamir'le birlikte karşıma oturmuş ağzımı açmamı bekliyordu. Derin bir nefes aldım ısırdığım dudaklarımı serbest bırakıp. "Anlamak için yaptım."

"Neyi anlamak için tam olarak?" dedi Feza Pamir'e izin vermeden, sakindi ama patlayacak gibi de duruyordu.

"Adam seninle flört ediyordu, farkında değil miydin cidden?"

Ellerini açıp hayıflandı. "Altı üstü konuşuyorduk. Bunu daha kaç kere söylemem gerek?"

"Ses tonunu da mı duymuyordun?" dedim onun hayıflanmasını katlayarak.

"Ben ne ukala insanlarla konuştum, bir bilsen. Flört ettiğini anlayamadım yani," dedi alayla.

Çenemi sıkarken sıkıntıyla verdim nefesini. "Konuya dönelim."

"Dönelim," dedi kafa sallayarak, aynı bıkkınlıkla.

"Etkilenecek mi merak ettim. Öpmedim de zaten. O öpmeye çalıştı ben de geri çekildim. Şimdi sorun şu: güzel bir çıkış yaptım ama bunu ona karşı nasıl kullanacağım hakkında hiçbir fikrim yok."

"Söylenti çıkarabiliriz," dedi Pamir sohbete katılarak.

"Nasıl bir söylenti?"

"Erkeklerden hoşlandığına dair bir söylenti."

"Buradaki kötü adamlar biz değiliz yalnız."

"Adam sana şantaj yapıyor, ciddi misin sen?"

"Bak bir de o var. Elinde koz var. Kullanırsa ne olacak?"

"Dürüst olalım, eninde sonunda kullanacak. Kullanmazsa da sen takımdan gitmiş olacaksın. Gider ayak yaptığının bedelini ödetsen ya."

"Öfkeyle kalkıp zararla oturmayın sonra," diye araya girdi Feza uzun süreli sessizliğinden sonra. Pamir ve ben her zaman göze göz, dişe diş prensibinden yana olmuştuk. İnsanların sadece bu şekilde akıllandığını düşünürdük. Feza ise pek sıcak bakmazdı. Doğal olarak düşünmeden hareket etmemize istemiyordu.

Gözlerim ikisi üzerinde gidip gelirken dizlerime vurdum. "Kararımı verdim." Beklentiyle yüzüme baktılar.

Haince gülümsediğimde Feza kaşlarını çattı. "Kabul edeceksin değil mi?"

Kafamı salladım gülümsemeye devam ederken. Nefesini verirken omzularını düşürdü. "Ama hak etmedi mi? Adam hayatımla oynuyor ya."

"Acımasızca," dedi yutkunup. Neşem solmaya yüz tutarken sırıttı. "Sevdim."

"Allah be," deyip boynuna atlamama engel olamamıştım. Kolları belimi sararken gülüşünü duydum kulağımın hemen yanında.

Yüzünü buruşturup "Oda tutun be," Pamir'i taklit edercesine ağzımı oynattım Feza'dan ayrılırken.

Feza "Christine'den ne haber?" deyince hemen yumuşadı, boş boş sırıtmaya başladı.

"Barıştık." Yüzündeki kocaman gülümsemeyle bakıştığı boşluktan bize döndü. "Mutluyum dostlar."

Yarınki antrenmanı düşünmemeye çalışarak sohbete katıldım.

Kısa olduğunu biliyorum çok sık yayınlamama verin jdkgskckdj

90+Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin