Draxler'i çoğu insanı sevdiğimden daha çok sevdiğim doğrudur
"Oflaz?"
"Hı?"
"Oflaz?" Seslenmenin faydası olmadığını fark etmiş olacak kim olduğunu hâla bilmediğim kişi karşımda omuzlarımdan tutarak sarsmaya başladı.
Kafamı iki yana sallayıp gözlerimi kırpıştırdım. "Efendim?"
"Beş dakikadır sesleniyorum. İyi misin?" Mavi gözleri kocaman olmuş, yüzümü tarıyordu.
"İyiyim, Feza, iyiyim. Bir şey mi diyecektin?" Dalgınlığımdan çıkamıyordum bir türlü. Sanki su altındaydım ve yüzeye yaklaştıkça birisi ayağımdan çekip engel oluyordu, bakışlarım buğulanıp boş boş etrafı izliyordum.
"Zamanınız varsa bir şey söylemek istiyorum."
Arkama baktığımda takımın lobideki koltuklarda bavulları ve çantalarıyla birlikte oturduklarını gördüm. Gençler ellerinde telefonlarıyla otobüsün kalma saatini beklerken orta yaşlılar aralarında sesleri bulunduğumuz yere kadar gelecek şekilde akşam oynayacağımız maç hakkında konuşuyorlardı. Gerald'a bakıp bileğimi gösterdiğimde neyden bahsettiğimi çabucak anlayıp kafasını salladı. "Acele et."
Yeniden Feza'ya döndüm baş hareketiyle Gerald'ı gösterip. "Duydun."
"Çok uzun sürmez zaten. Ben dün söylediklerim hakkında konuşacaktım. Gece uzun uzadıya düşünme fırsatım oldu." Ağzımı açtığım gibi devam ederek susturdu. "Akşam önemli bir maçınız var, bu yüzden bunları kafana takmanı istemiyorum. Kendini suçlu hissetme lütfen. Sen sırf ben istedim diye benden uzaklaştın ama ben inatla üzerine geldim. Kırılmamam için çabaladığını biliyorum. Hem önce hem şimdi. Ama boşver. Ben arkadaş olmak istiyorum. Ne daha fazlası, ne daha azı. Sadece arkadaş." Şaşkınlıktan açılmış ağzımla onu izledim sessizce. Bir sonraki gün gelip birleşmek istemesini beklediğimi söylemiyordum. Ama bu kadar kararlı olması şaşırtmıştı. Tabii ki sevinmiştim onun adına. Ne bana ne başkasına ihtiyacı vardı, bunu onun da biliyor olması güzeldi. "Benim ağzımdan bu konu hakkında başka bir şey duymayacaksın," dedi söylediklerinde ciddi olduğunu ifade etmek istercesine.
Bakışlarımı gözlerinden çekip yere bakmaya başladım. Neden bu kadar iyi olmak zorundaydı ki? Benimle konuşmayı kesmeliydi. Yüzüme bile bakmamalıydı. En azından bu kadar kötü hissetmezdim. Lakin bana her iyi davranışında, benimle konuşmak, iletişimi kesmemek istediğini söylediğinde her şeyi bırakıp şehri, hatta ülkeyi terk edesim geliyordu. Çünkü düşünemiyordum, sevgili olduktan sonra severek ayrıldığım insanla yakın arkadaş olmayı düşünemiyordum. O kadar iradeli bir insan değildim. Bu da Feza'ya duyduğum saygıyı daha da arttırıyordu.
"Özür dilerim."
Ses tonumdan neyden bahsettiğimi anlamış gibi güldü. "Sevmediğin için mi?" Ağzından çıkan cümlenin saçmalığının farkındaydım ama suçlu hissetmeden de edemiyordum. "Ben yeterince büyüdüm, Oflaz. Beni dert etme."
"Her geçen gün sana olan şaşkınlığımı ve hayranlığımı arttırmayı başarıyorsun ya ben daha ne diyeyim."
Kendi kendime söylenmemi duymuş ve gülmüştü. Koluma vurdu sonra. "Dağılıyor sizinkiler. İstersen sen de git artık."
Başımı sallayıp arkama döndüm odamdan bavulumu almak için. Sonra aklıma Feza'nın dün söylediği cümle geldi ve kendimi dönüp sarılmaktan alıkoyamadım.
Kısa süren sarılma bitince takımdakileri kızdırmamak adına hızla odama yöneldim. Kapıya yaklaşırken Christian içeride olursa ne yapacağımı düşünüyordum. İçeride olması bir yana içeride olmaması apayrı bir durumdu. Aşağı inmemiş olması yaptığının arkasında durduğunu mu gösterirdi? Belki de yanlışlıkla olduğunu, bir daha tekrar etmeyeceğini söylemektir kalma sebebi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
90+
Jugendliteratur"Yahu arkadaş, bunca yıllık forvetim, sana yaptığım ataklarda düştüğüm kadar ofsayta düşmedim." Oflaz'ın Hikayesi