2.KISIM:Şifre

861 655 28
                                    

"Sakin olacağına söz ver."dedi Mavis,sakin olmayan bir sesle.

"Alıştım,Mavis.Gerçekten.Daha ne kadar saçma olabilir ki anlatacakların?" Üşüdüğüm için ıslak saçlarımı toplamaya çalıştım ama bileğimde toka olmadığını farkedince sinirle ofladım.Üşüyordum, donuyordum ama iyi tarafından bakıyordum.Hala bir şeyler hissettiğime göre o kadar kötü durumda değildim.

"O zaman başlıyorum."dedi Mavis hala ikna olmayan bir sesle.Sinirle iç çekip bu yıl anlatıp anlatmayacağını düşündüm.

"Şimdi...yani,nereden başlasam bilemedim.Ama galiba balıklama atlayacağım......Biz bir şey bulduk.Bir günlük.Ya bundan haberinden biliyorum ama bu sefer başkaydı.Çünkü içinde bir fotoğraf da vardı.Burada bir bebek ve bir adam var..."Cebinden çıkarttığı fotoğrafı bana uzattı.Bebek çok masum görünüyordu,güzel ve tatlıydı.Adam büyük ihtimalle babasıydı çünkü çok benziyorlardı.Kızın bileğinde bir iz vardı....Bir dakika.Hızlıca, yırtarcasına bileğimi araladım.Gerçek yüzüme acımasızca çarparken tek tepkim;"Aynısı."oldu.

"Sakinsin,değil mi? Angelina fırtına öncesi sessizlikten korkmuş bana bakıyordu.Sakin falan değildim çünkü...eğer bu bebek bensem yanındakinin de babam olması gerekiyordu.Hiç görmediğim ve fotoğrafı yok denilen adam."Babam."Bu kelime içimi titretiyordu.Alışık değildim ve asla olamayacaktım.

"Ta...tabiki sakinim.Anlatamaya devam et."Bu sırada Mark'ın uyandığını görünce sakinmişim gibi görünmeye karar verdim.Yanımda yavaşça doğruldu ve -mucize ki- gülümsedi.

"Mavis,Matt ve prensesim.Nasılsınız?"Bir an için durakladı."Neredeyiz biz?"

Brendon yarım ağız gülümseyerek yanıma yaklaştı ve fısıldadı:

"Hiç bir şey hatırlamıyor mu şimdi?Gerçekten mi?"

Yanımdan uzaklaşıp diğer koltuğa oturdu.Gergin olduğu belliydi çünkü titriyordu.Nolur kötü bir şey olmasın,nolur?

"Be...benim evim."Gözlerine bakmadan konuşmaya çalıştı ama beceremedi.

"Onu hatırlıyorum.Hangi kasaba?"Doğrulmak için elimi tuttu ve acı çekmiyormuş gibi yaptı.Brendon'un anlık tepkisi beni bir gülme krizine sokacak kadar güldürse de en sonunda yeri olmadığını farkedip sustum.

"Şey...Yani bu benim evim, sayılmaz.Tam olarak.Ama yine de sahipsiz ve büyük ihtimalle başka kimsenin bilmediği bir ev.Güvendeyiz,değil mi?Bu da bir şey."Derin bir nefes aldı ve ellerini serbest bıraktı.

"Yorumsuz bırakıyorum..."dedi Mark halsiz bir şekilde.Elimi bırakıp yatar pozisyona geçti.
Gözümü herkesten ayırıp pencereye diktim.Yağmur yeniden başlamıştı ve gittikçe hızlanıyordu.Klasik....

"Şimdi,hazır cesaretimi toplamışken devam ediyorum.Eğer bir kişi bölerse onu boğacağımdan emin olabilir."Sinir bir gülümsemenin ardından devam etti:"Brendon'dı,değil mi?Hafızam iyidir."

İçimden ufak bir rüzgar geçti.Ben beş saat önce tanıştım, adını daha yeni öğrendim,kız daha iki dakika önce tanıştı adını biliyor.Ben mi aptalım o mu fazla zeki?

"Neyse.Zaten her şeyi biliyorsun.Anlatmama gerek yok. "Yüzünü Brendon'dan ayırıp bana döndü. "Bu bebek sensin o da senin baban.Buraya kadar çok güzel.Ama bu fotoğrafın arkasında ne yazıyor okumak ister misin?"

Elim titreyerek fotoğrafı tuttu ve arkasını çevirdi.Burada ne yazıyorsa belli ki geri kalan hayatımı belirleyecekti.

"John Carta.Bugüne kadar başına ne geldiyse benim yüzümden,özür dilerim.Beni,Sophia'yı ve diğer herkesi affet olur mu?Elveda güzel kızım!"

Gözümü çevirdiğimde ilk gördüğüm pencereye yağan yağmurun arkasındaki bir gölgeydi.Bu Monica'ydı ve görüntüsü aynen şunu diyordu:

"Sevdiğin herkese yaptığımız gibi sana da acı çektirmeye devam edeceğiz."



▪Yeşil Sır▪Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin