Medya: Jungkook'un şimdiki hali....
İki hafta sonra
Annem ve babam boşanmışlardı...
Tüm hayatım çökmüş gibi hissediyordum. Herkes küçük olduğum için anlamayacağımı ya da babamın uzak bir yere gittiğini söylüyordu. Ama ben biliyordum, babam bizi aldatmıştı. Tekniken sadece annemi aldatmış oluyordu. Ama annemi başka bir kadınla aldatmak demek beni de aldatmak demekti.
Aslında babamla annemin boşanacağını asla düşünmezdim. Biz her zaman iyi anlaşırdık. Babam annemi hep severdi, onu öperdi, ona hediyeler alırdı.
Ben hiçbir zaman öğretmen 'Ailesi boşanmış olan var mı?'diye sorduğunda elini kaldıran çocuklardan olacağımı düşünmezdim. O çocuklar için her zaman üzülür, teneffüste yanlarına gidip kırık kalplerini birleştirmeye çalışırdım. Peki... Benim kalbimi kim birleştirecekti? Kim beni bu içine düştüğüm üzüntüden çıkaracaktı?
Babam her zaman zeki bir çocuk olduğumu söylerdi. İleride beni gerçekten seven biriyle karşılaşacağımı ve onu asla bırakmamam gerektiğini söylerdi. Peki babam niye sevdiğini - annemi, bizi- bırakmıştı?
Arabanın durmasıyla başımı camdan kaldırıp anneme baktım. " Geldik miniğim, in bakalım."
Annemin dediği gibi arabadan indim ve etrafıma bakınmaya başladım. Hiçbir yer tanıdık gelmiyordu. Oysa bebekliğim burada geçmişti. " Jimin, sırt çantanı unutma miniğim."
Arkamı dönüp arabanın kapısını açtım ve sırt çantamı alıp omzumdan geçirdim. Annem taksiye parayı verdikten sonra omzumdan tutarak içeriye götürdü. Ev, orta bir boyuttaydı. Her yerde karton kutular ve eşyalarımız duruyordu.
" Anne, dışarı çıkabilir miyim?" ayakkabımın ucunu diğer ayakkabımın arkasına sürterken söylemiştim.
" Tabi çıkabilirsin. Bir şey olursa seslen." başımı aşağı yukarı sallayıp evden çıktım. Amacım yan evdeki çiçeklerden bir buket yapıp anneme vermekti.
Küçük adımlarla yan evin bahçesine girdim ve papayatları toplamaya başladım. Annem gerçekten çok beğenecekti. Annemi düşündüğümde yüzümde oluşan gülümsemeyle toplamaya devam ettim. Annemi çok seviyordum, o benim her şey-
" Hey! Çek o ellerini papatyalarımdan!" başımı bana seslenen çocuğa doğru çevirdim. Yeterince çiçek toplayamamıştım ama bunlarla da idare edebilirdim. Bu yüzden hızla koşmaya başladım. Bana seslenen çocukta arkamdan koşmaya başladığında hızımı iyice arttırdım.
Bizim evin bahçesine girdiğimizde tekrar gülümsemiş ve kapıya doğru yönelmiştim. Çocuğun beni yakalamasına imkan yoktu.
" Ahh..."
Yere düşmemle artık çocuğun beni yakalamasına imkan vardı. Evet...
" İyi misin!" yanıma ulaşınca dizlerini yere koymuş eliyle bedenimi sırtüstü yatırmıştı. Yüzüstü düştüğüm için burnumda en az dizim kadar acıyordu.
Ağlamaya başlayınca gözleri ilk yüzümde takıldı sonra da dizlerime. " Dizin kanıyor!"
Ağladığım için gözüm bulanıklaşmıştı. Bu yüzden gözyaşlarımı silip kollarım üzerinde doğruldum ve kanayan dizime baktım. " Ç-çok acıyor."
Tekrar ağlamaya başlayınca ayağa kalktı. Ne yani, beni öylece bırakıp gidecek miydi? Gitmeden önce son bir bakış atıp benden uzaklaştı.
Yaklaşık bir dakika sonra yanında annem ile geri dönmüştü. Ahh... Annemi çağırmaya gitmişti demek...
" Jimin! İyi misin? Noldu?" ben anlatamayacak kadar çok ağlarken ayakta dikilen çocuk konuşmaya başladı. " Efendim, bizim bahçeden papatyalarımı çalıyordu bende onu yakalayınca kaçmaya başladı bende onu kovaladım ve sonra yere düştü."
Annem beni kucağına alıp ayağa kalktı." Ah üzgünüm canım. Papatyaların için ne yapabiliriz?"
Çocuk biraz düşündükten sonra sanki kafasının üzerinde ampül varmış da ampül yanmış gibi bir ifadeyle bize baktı." Kurabiye var mı? "
Annem çocuğa gülümsedikten sonra yürümeye başladı. " Tabii. Hadi gel. İlk önce Jimin'in dizine bakalım sonra da beraber kurabiye yersiniz."
Çocuk başını onaylarcasına sallayıp bizi takip etmeye başladı. Eve girdiğimizde annem beni koltuğun üzerine bırakıp ilk yardım çantasını getirdi. İçinden pamuk ve batikon çıkardı. Batikonlu pamuğu dizime temas ettirince yerimden sıçradım.
" Ahh anne! A-acıyor." yanımdaki çocuk ellerimden tuttu. " Ben yanındayım Jimin, korkma."
Çocuğa şaşkınca bakarken annem işini bitirip dinozorlu yara bandını dizime yapıştırmıştı bile. " Siz burada uslu uslu durun bende size kurabiyelerinizi getireyim."
Hala çocuğa bakarken aklıma gelen şeyle konuşmaya başladım." Papayatların için üzgünüm. Sadece anneme sürpriz yapmak istemiştim."
Çocuktan ciddi bir cevap beklerken gülmeye başladı. " Neden gülüyorsun? Komik bir şey mi söyledim? "kaşlarım çatık bir şekilde ona bakmaya devam ediyordum. Neden gülüyordu ki!
" S-sen az önce papayat mı dedin? "
Hala kahkahalar atmaya devam ederken iyice sinirlenmiştim." Evet. Ne var bunda? "
Sakinleşmek için ellerini karnına koydu ve derin nefesler almaya başladı. " O papayat değil papatya."
" Papa ne?"
" Papatya."
Kaşlarımı iyice çatıp ona bakmaya devam ettim. " Hayır papayat. Sen yanlış biliyorsun."
" Peki öyle olsun. "
Annem içeri girmiş elindeki tepsiyi masaya koymuştu. " Alın bakalım.."
İkimizde kurabiyelere gömülürken annem de odadan çıkmıştı." Adın ne?"
" Jungkook."
İsmi hoşuma gitmişti. Ama hoşuma gittiğini söyleyip onu mutlu etmeyecektim. Çünkü o ve papayatları yüzünden dizim acıyordu.
"Dizin ağrıyor mu?"
Kurabiyemin son lokmasını yerken sütümü de aynı anda bitirmiştim. " Evet. Ağrıyor." Dudaklarımı büzerek söylerken gözleri bir anlık dudaklarımda gezinmiş sonra dizime indirmişti. Kafası yavaş yavaş dizlerime yaklaşırken ne yapacağını merakla izliyordum.
Eğilip dizimi öptüğündeyse şaşırmıştım. " Babaannem, acıyan yerden sevgiyle öptüğümüzde acının geçtiğini söylemişti. Seninki de geçti mi Jimin?"
Ağzım şaşkınlıktan iki metre açılmıştı. " G-geçti Jungkook. "
" Güzel." gülümsedikten sonra hiçbir şey demedi ve evden çıktı. Bu çocukla tanışmak istiyordum. Belki, oyuncaklarımı da paylaşırdım?..
Yav bu kitap neden bu kadar hoşuma gitti skkxkckdkkcldlcllcşc
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİSTOİRE | Jikook
Fanfiction"Hey! Çek o ellerini papatyalarımdan!" ... " Papayatların için üzgünüm. Sadece anneme sürpriz yapmak istemiştim." "S-sen az önce Papayat mı dedin?" " Evet. Ne var bunda? " " O Papayat değil Papatya."