Televizyon ve telefon ikilisi arasında bakışırken annemin sesini duymamla mutfağa gittim. " Efendim anne?"
Ellerini havluyla kuruladı ve yere çömeldi. " Jungkook'un evine gitmek ister misin miniğim?" annemin önünde birkaç kere zıpladıktan sonra nihayet cevap verebilmek aklıma gelmişti. " Evet anne evet evet evet..."
" Tamam o zaman, gezmelik şortlarından birini giy gel. İç çamaşırını giymeyi unutma Jimin. Dışarıda giyinmek zorundasın. "
" Tamaaaam." annemin dediklerini yaptıktan sonra- iç çamaşırı giyinmek dışında. Çünkü yazın iç çamaşırı giyince hep pişik oluyordum - yanına gittim ve beraber Jungkook'un evine gittik.
Jungkook'un babaannesi kapıyı açar açmaz içeri fırlamıştım. Ezbere bildiğim odaya girip Jungkook'un üstüne atladım. " Ben geldimm."
" Oh Jiminie! Hoşgeldin."
Yanına oturdum ve ne yaptığına baktım. " Ne yapıyorsun?"
Gözlerini uğraştığı şeyden ayırmadan cevapladı. " Kostüm!" dizlerimin üstünde oturdum ve yaptığı şeye uzanmaya çalıştım ama daha elleyemeden diğer tarafına çekti." Hey! "
" Bitince bakarsın. Şimdi görmeni istemiyorum."
" Ama bende yapmak istiyorum Jungkookie~" aegyo yapmama dayanamazdı. Üstüne bir de tatlı kuala bakışı attım mı tamamdır!
"Bana şöyle bakma..."
Öyle bakmaya devam ettim. Tatlılık zayıf noktasıydı. Eh bende fazlaca tatlı olduğuma göre onun zayıf noktası sayılıyordum.
"Off tamam! Sende yap." kollarımı boynuna doladım ve sarıldım. Jungkook'un bana dayanamayan halleri hoşuma gidiyordu. " Olleyy."
Yaklaşık yarım saat sonra ikimizinde kostümleri bitmişti. Kostümleri çöp poşetinden, el işi kağıtlarından, kurdelelerden ve boya kalemlerinden yapmıştık.
" Hadi giyelim."
Kostümü elime aldım ve bir süre inceledim. Nasıl giyecektim ki bunu?
" Jungkook, bunları nasıl giyicez?"
Jungkook'da biraz düşündükten sonra işaret parmağını havaya kaydırıp ağzını o şeklinde açtı. " Kurdeleleri kemer olarak kullanalım üstümüze giydikten sonra bağlarız. Şimdi tek yapmamız gereken üstümüzü çıkarmak. Çünkü giysilerimizin üstüne giyersek çok terleriz."
Kafamı aşağı yukarı salladıktan sonra şortumu aşağı indirdim. Kü-lot giy-me-miş-tim!
Jungkook şaşkınca bana bakarken şortumu çekmek aklıma gelmiş ve hızlıca geri giyinmiştim şortumu. Tuvalet maceramızdan sonra bunun olması çok kötü olmuştu. Çocuk her yerimi görmüştü! Utandığımdan dolayı yanaklarımın kızardığını bile hissedebiliyordum. Hatta yanıyorlardı!
" B-ben.."
" Ah şey... Öhöm. İstiyorsan sana bir baksır verebilirim."
Ağzımı açmıştım konuşmak için ama nafile. Ağzımdan tek bir kelime bile çıkmıyordu. Dilim tutulmuştu sanki.
" Pekala. Ben sana baksır vereyim."
Dolabındaki çekmeceyi açtı ve içinden bir baksır çıkarıp bana verdi." Ben gideyim sen burda rahatça giyin."
Cevap vermeme fırsat tanımadan odadan çıkmıştı. Dolabın önüne gelip yüzüme baktım. Domates gibi olmuştum! Birkaç kere kızarıklığın gitmesi için yanağıma vurdum ama daha fazla kızarmıştı. En sonunda pes edip üstümü değiştirdim ve odadan çıktım. Günlük utanma seviyemi aşmıştı bu son olay...
***
" Ama Jimin..."
" İstemiyorum Jungkook . Hep bana kızı oynatıyorsun."
" Tamam bu sefer ben kızı oynicam."
"Gerçekten mi?"
" Evet."
" Tamam o zaman."
" Hadi başlıyor oyna."
Kafamı bilgisayara çevirdim ve oynamaya başladım. Beraber ateş ve su oynuyorduk. Her zaman kız olan, yani su olan, ben oluyordum. Bu yüzden bugün biraz trip atmıştım. Ve sonuç, ben erkeğim ehehehehe.
" Ya Jimin görmüyor musun koskoca su gölünü! "
" Ya napiyim Jungkook! Hep su ola ola gene suyum zannettim. Of."
" Tamam, bu sefer güzel oyna."
" Tamammm."
Oyunu yeniden başlattık ve tekrar oynamaya başladık.
" Kook kutuyu niye kafama attın, aptal."
" Sen niye altımda duruyorsun ki! "
" Çünkü orada elmasım var seni aptal. "
" Tamam. Jimin şuraya gel de geçelim. Tek kişi geçilmiyor buradan."" Tamam."
Elmasımı aldıktan sonra Jungkook'un yanına gittim. Beraber yukarı çıktık. Kapıya girmek için iki göl kalmıştı sadece. Biri su biri ateş. Gölden geçecekken hapşırdığım için elim ileri tuşuna gelmişti ve...
" Ya Jimin!! "
" Yah! Benim bir suçum yok! Hepsi parmağımın tuşu bir kere!"
" Parmağının tuşu mu?"
" Aman tuşu işte ay suçu."
Jungkook hunharca gülmeye başlayınca koluna yumruk attım. " Dilim sürtmüş olamaz mı!"
" Çok tatlısın Jiminie ~"
" Biliyorum. "
Karnımdan guruldama sesleri gelince elimle karnımı tuttum." Ben acıktım Kookie~"
Elimle tuttuğum karnıma baktı ve elimi çekip yerine kendi elini koydu. Nefes almadan ne yaptığını izliyordum. Elini hareket ettirip karnımı okşamaya başladı. "Hmm... En son sucuklu yumurta yemişsin ve çoktan sindirmişsin Jiminie. Acilen bir şeyler Yemen lazım."
Gözlerim şaşkınlıktan sonuna kadar açılmıştı. " Woah! Nereden bildin?"
" Aslında ilk geldiğinde ağzın kokuyordu kkkkk"
Sağ elimi yüzüme çarptım ve bir süre orada beklettim. Bugün neyim vardı benim. Neden tüm utanç duyulacak şeyleri çekiyordum.
Elimi yüzümden indirince ona bakmadım. Bakamadım. Utançtan dudağımı ısırmaya başladım. Ahh, neden dişimi fırçalamadıysam!
" Bana bak Jimin."
Ona bakmıyordum. Aksine, dudaklarımı dişlemeye devam ediyordum. Şu durumda utancımı çıkarabildiğim tek şey dudaklarımdı. Çenemde elini hissedince mecburen ona bakmak zorunda kalmıştım.
" Dudaklarını ısırmayı kes. Kanatacaksın."
Kesmiyordum. Nasıl kesebilirdim ki tanrı aşkına! Çocuğa saat başı rezil oluyordu-
Dudaklarımdaki baskıyla dudağımı ısırmayı kesmiştim. Parmağıyla dudaklarımı birbirinden ayırmıştı. Geçirdiğim şok yüzünden dudaklarım birbirinden daha fazla ayrılırken alt dudağımı okşamaya başladı.
" Hadi gidip karnını doyuralım."
Allah'ım........ Yazarken ge ber dim! Nasıl bir bölüm oldu böyle bu yazarken feels geçirdim ayol.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİSTOİRE | Jikook
Fanfiction"Hey! Çek o ellerini papatyalarımdan!" ... " Papayatların için üzgünüm. Sadece anneme sürpriz yapmak istemiştim." "S-sen az önce Papayat mı dedin?" " Evet. Ne var bunda? " " O Papayat değil Papatya."