XXIII| Sevgilim.

1.8K 167 41
                                    

A nnemin ısrarları üzerine elime zorla tutuşturduğu kurabiye tabağı ile beraber Jungkook'un yanına gidiyordum.

Dün akşam yaşananlardan sonra bir daha görüşmemiştik. Aslında neden böyle yapıyorduk artık ben bile anlamıyordum. En önemlisi ise biz neydik? Dünden sonra arkadaş kalabilmemizin imkanı bile yoktu.

Tabağın ağırlığını tek elime verdim ve geldiğim evin ziline bastım. Uzun sürmeyen bekleyişimin ardından kapı açılmış büyükanne Jeon gülen suratıyla beni içeriye davet etmişti.

" Ohh bizim Jimin'imiz gelmiş. Jungkook odasında canım."

Gülümsedim ve kafamı aşağı yukarı salladıktan sonra Jungkook'un odasına ilerledim.

İçimde neden olduğunu bilmediğim bir gerginlik vardı ve utanıyordum. Hem de çok fazla utanıyordum.

Kapıyı çalıp gir demesini bekledim. O cevap verene kadar tabağı yeniden tek elime almış diğer elimle ise saçımı düzeltmeye çalışıyordum.

"Gir."

Verdiği komut ile beraber saçımdaki elimi kapı kulpuna indirdim ve derin bir nefes alıp verdikten sonra kapıyı açıp içeriye girdim.

Jungkook masasının başında bilgisayarı ile uğraşıyordu. Benim girdiğimi görünce hızla bilgisayarının kapağını kapattı ve tekerlekli sandalyesi ile bana döndü.

"Oh! Seni beklemiyordum."

Kurabiye tabağını daha fazla taşımak istemediğimden yanına gittim ve masasına koydum. Hafif bir şey değildi ve sürekli tek elimle taşıdığım için yorulmuştum.

" Aslında ben de buraya gelmeyi beklemiyordum. Annem tarafından zorla gönderildim."

Başını anlamışçasına salladı ve oturmam için eliyle yatağı gösterdi. Gösterdiği yere otururken eline iki kurabiye almış, birini bana uzatmıştı.

" Evde çok fazla yedim..."

Uzattığı elini çekip bacağının üstüne koydu. Kırılmış gibi duruyordu. Kurabiyeyi almadığım için kırılmış mıydı?

"Peki."

Elindeki iki kurabiyeyi de tabağa geri koydu. Bu hareketi için şaşırmıştım çünkü bu Jungkook'tan beklenilecek bir hareket değildi. Normalde olsa beni umursamaz ve ikisini de kendisi yerdi.

Daha bu odaya girmeden içimde olan gerginlik daha da artmıştı. Bilmiyordum ne yapmalıyım ya da ne konuşmalıyım. Bilmiyordum.

Hiçbir şey bilmiyordum.

" Dün,"

Söze başlamasıyla durmuş ve dudaklarını yalamıştı. Gözleri ben dışında her yerde gezerken sözünün devamını merak etmiştim.

"söylediğin şeyler... Gerçekten öyle mi istiyorsun? Yani... Benimle sevgili olur musun?"

Beklemediğim soru karşısında kal gelmişti. Zaten gergindim, zaten utanıyordum bir de bütün bunların üstüne dün dediklerimi hatırlatıp bunu sorması... Ah, Jungkook...

Evet, dün ona deneyebileceğimizi söylemiştim bize şans verelim demiştim ama o an bile ne olacağımızı bilmiyordum ki.

Düşününce Jungkook ile sevgili olma fikri kötü ya da iğrenç gelmiyordu. O benim arkadaşımdı, aklımı karıştıran tek nokta buydu ve tabii ona hissettiğim şeyler aşk anlamında mı bu da ikinci aklımı karıştıran nokta. Evet aklımı karıştıran tek konu yokmuş maalesef.

Benden bir cevap bekliyordu. Hayır dersem aramızdaki tüm ilişki bitecekti bunu biliyordum. Hem o sevdiği insanla arkadaş kalmaya dayanamazdı artık. Yıllardır onu bekletiyordum, bunu hak etmiyordu.

HİSTOİRE | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin