XIV|Bu hiç hoşuma gitmedi.

2.2K 214 32
                                    

J ungkook ile en son bir hafta önce konuşmuştuk. Daha önce arayı hiç bu kadar açmamış görüşmesek bile en azından telefonla konuşarak sesimizi duymuştuk. Bu ilk defa oluyordu.

Elimdeki telefonla onu arayıp aramamak arasında kalmıştım. Neden aramızın birdenbire açıldığını bile anlamazken ilk adımın onun atmasını istemem gayet normaldi.

  Yatağımdan kalktım ve birkaç sokak ilerisindeki markete gittim. Şuanki gibi kötü anlarda bana en yardımcı olan şey çikolataydı.  Hele o çikolata fındıklı ise tadından yenmezdi.

  Çikolata reyonuna gidip en sevdiğim fındıklı çikolatalardan aldım. Evet çikolatalardan çünkü kesinlikle bir tanesi beni kesmiyordu.

  Kasaya doğru giderken Jungkook'u görmemle birlikte reyonun arkasına saklandım.  Onun kahverengi , dalgalı, parlak  ve çokça güzel kokan saçlarını nerede görsem tanırdım, bu kesinlikle Jungkook'du.

  Kafasını bana doğru çevirmesiyle hızla sola kaydım ve yere eğildim. Bana doğru gelmesini beklerken gelmemesiyle şaşırmış kafamı dışarı çıkarıp ne yaptığına bakmaya çalışmıştım. Görmek istediğim şey bana doğru gelmesi iken o Yoongi ile elindeki sepetle reyonların arasında dolaşıyordu.

  Ne yapıyordu bu çocuk?

  Olduğum yerde onları biraz daha izledim ve elimdeki çikolataları raflarına geri fırlatıp hızla marketten çıktım. Daha geçen hafta onun arkasından onca şeyi söyleyen bendim zaten değil mi!

  Neden bir hafta boyunca benimle konuşmadığı da böylece açıklanmış oluyordu. Kendine yeni bir arkadaş bulmuştu- pardon o zaten onun arkadaşıydı değil mi? Asıl yeni olan kişi ben oluyordum peh...

  Kalbim ağrıyordu. Ben onun için her gün, her saat ,her saniye nasıl aramız düzelir diye düşünürken o, başkalarıyla market alışverişi yapıyordu!

  Yanağımda hissettiğim ve gittikçe çoğalmakta olan saydam sıvıları bir hiçmişçesine elimin tersiyle sildim. Ağlamayı sevmiyordum. Özellikle onun için ağlamayı hiç sevmiyordum çünkü o ,benim akıttığım bu gözyaşlarının tek bir damlasına bir değmezdi.

  Adımlarım evi bulmuşken bir süre eve baktım. Bahçeyi süsleyen ağaçlar ve onunla benim evimi ayıran kahverengi çitlere baktım.  Yoongi'nin benden önce bu evde yaşayıp Jungkook'la samimi olduğunu düşünmem bile sinirimin artmasına sebep oluyordu.

  Adımlarımın yönünü değiştirip biraz daha yürümeye karar verdim. Yaşım daha küçük olsa bile dışarıda beni bekleyen tehlikeli şeylerden korkmuyordum. Hatta belki de o tehlikeli şeylerle karşılaşabilirdim. En azından sevmediğim, kimseye bir kötülük etmediğim halde doğduğumdan beri sevilmediğim bu hayattan kurtulmuş olurdum.

  Aklımdan geçen bu fikirleri beğenip hızlı adımlarla uzak yerlere yürümeye koyuldum. Belki de böylesi benim için daha iyi olurdu. Okulda babam yok diye dalga da geçemezlerdi artık hem.

" Hey, Jimin!"

  Tüm planlarımı yakıp yıkan sesin sahibine döndüm. Bazı kişiler yüzünden onunla aramı açmıştım ama onun aslında iyi bir çocuk olduğunu biliyordum. " Taehyung, selam."

" Nereye gidiyorsun böyle sinirli sinirli. Ayrıca sen iyi misin? Ağlamış gibi görünüyorsun..." Elini yanağımdaki saydam damlalara götürürken söylemişti. Şuan ona sıkıca sarılıp ağlamak ve tüm bu şeylerden kurtulmak istiyordum.

" Taehyung..." Yanlışlıkla hıçkırığım ağzımdan kaçarken diğer elini de yanağıma koydu ve beni kendine çekti. Elleri omzum üstünde birleşmiş bana sarılıyordu.

"İyi misin? Neyin var?" Bana sımsıkı sarılırken elimi beline doladım ve kendimi ona biraz daha bastırdım. Aramızdaki tüm boşluk böylelikle kapanmış ona daha rahat bir şekilde sarılmamı sağlamıştı.

  Konuşamayacak kadar doluydum. Tek yaptığım şey omzunun üstünde hıçkırarak ağlamak ve gözyaşlarımı kıyafetine silmekti.

"Hey, sakin ol. Her şey yolunda tamam mı. Bize gelmek ister misin? Hem annem senin o çok sevdiğin kurabiyelerden de yapmıştı."

Ondan ayrılıp başımı aşağı yukarı salladım ve elini tuttum. Normalde böyle bir şey yapmazdım ama şuan kendimi güvende hissetmem ve kendimi güvende hissetmem için de birinin varlığını hissetmem gerekiyordu. ( Ne hissettin be Jimin dkdkldlsşdş)

  Elini tuttuktan sonra gülümseyerek bana bakmış ve tutuşuma karşılık vermişti. Ellerimiz birbirine kenetliyken aslında Taehyung'a ne kadar haksızlık ettiğimi düşündüm. Sırf Jungkook onunla görüşmemi istemiyor diye ona sürekli soğuk davranıyor, bize geldiğinde erkenden gitmesi için kaba davranıyor ve onun iyi niyetini suistimal ediyordum.  Bu mahalledeki tek çocuklar biz değildik ama bu sokaktaki tek çocuklar bizdik, yalnızca üçümüz vardık ve Jungkook'la ben sürekli dışarıda oyun oynarken bizim yanımıza gelen Taehyung'u sürekli dışlamış ve bir müddet sonra da gelmemesine sebep olmuştu böylece onun tek kalmasına neden olmuştuk. O zamanlar bunları düşünebilecek bir yaşta olmasam da şimdi Taehyung'un ne kadar yalnız ve kötü hissettiğini anlayabiliyordum. Üstelik hiçbir suçu yokken ona böyle hissettirmemiz... Çok kötü bir şeydi.

  İçeri girerken Bayan Kim bana neler olduğunu sormuş Taehyung ise onu geçiştirip beni odasına çıkarmıştı. O an Taehyung olmasa Bayan Kim'in annemi arayacağına emindim.

Odasına girince kapıyı kapatmıştı daha rahat ağlayabilmem için. Zaten odaya girdiğim an kendimi uzun süredir görmediğim yatağına atmış ve hıçkırarak ağlamaya devam etmiştim.

Yanıma gelip saçlarımı okşamıştı. " Jiminie... İstediğin kadar ağlayabilirsin ama neden ağladığını bana anlatmayacak mısın? Sen ağlarken kendimi kötü hissediyorum. Yanlış anlama! Sadece sen kötü hissettiğini için kendimi kötü his-"

  Konuşmasına fırsat vermeden üstüne atlamıştım. Dediğim gibi kendimi iyi hissetmem için güvende hissetmem ve güvende hissetmem için birinin varlığını hissetmeye ihtiyacım vardı.

  Onun üstünde yatarken sesini çıkarmadı ve saçlarımla oynamaya devam etti. Kendime biraz geldikten sonra biraz geri çekilip ondan ayrıldım. Saçımla oynayan eli yatağa düşerken hızla tuttum ve elini iki elim arasına alıp konuşmaya başladım .

" Y-Yoongi geldi."

  Hızla yatakta doğruldu. " Ne! Yoongi mi?"

" Evet... Ve Jungkook'la oldukça samimi görünüyorlardı. Onları beraber markette alışveriş yaparken gördüm."

"S-sen ciddi misin?"

" Evet." Elini yatağa bıraktım ve derin bir nefes aldım. " Ne ara bu kadar samimi oldular bilmiyorum ama bu durum benim hiç hoşuma gitmedi." Kollarımı önümde birleştirirken söylemiştim.

" Jimin, o mektuplarda neler yazdığını hala bilmiyorsun değil mi?.."  yüzü düşmüştü ve yutkunmuştu. Lanet mektuplarda en fazla ne yazabilirdi ki!





Mektupları pek önemsemiyorsunuz ama fic için mektuplar önemli bir detay.

(◠‿◕)
 

HİSTOİRE | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin