Ş u mektup olayını ne zaman duysam içime kötü hisler doluşuyor hatta taşıyorlardı. Taehyung'a ne kadar yalvarsam da bana mektupları anlatamayacağını zamanı gelince Jungkook'un anlatmasının daha uygun olduğunu söylemişti. Neden Jungkook diye sorduğumda ise eliyle ağzındaki görünmez fermuarı çekmiş, ağzını kilitlemiş ve anahtarını bir yere fırlatmıştı.
Saat geç olmaya başladığında onlarda kalmam için ısrar etmiş Bayan Kim'e annemi arattırmış ve onlarda kalmam için izin aldırtmıştı.
Taehyung'a karşı içimde olan bu burukluğun hiçbir zaman geçmeyeceğine emindim. Ona kötü davrandığımız halde beni evine almış hatta onunla kalmam için neredeyse yalvarmıştı. Ona olan bu borcumu asla ödeyemeyecektim.
Beraber oyun oynamaya karar vermiştik. Müzik açıp dans ediyor ve birbirimizin dansına puanlar veriyorduk. Sıra bana geldiğinde yataktan kalkıp bilgisayardan şarkıyı tekrar başlatmış ve dans etmeye başlamıştım.
Dans ederken gözüm çaprazda kalan evin penceresine kaymıştı. Jungkook sinirli bir şekilde beni izliyordu. Birbirinden çok da uzakta olmayan bu evler sayesinde onun beni izlediğini rahatlıkla anlamıştım.
Yüzümü somurtmak yerine ona sırıttım ve Taehyung'a bakarak dans etmeye devam ettim.
Taehyung'un sırası bitmiş sıra tekrar bana gelirken yeniden pencereye baktım. Yoktu. Onu Yoongi ile gördükten sonra kaçtığım gibi o da beni Taehyung ile görünce kaçmıştı.
İnsan yaşattığı şeyi yaşardı...
*
Ertesi gün Taehyung'larda kahvaltımı yapmış ve eve gitmiştim. Annem benim için endişelenmiş ve neden onlarda kalmak istediğimi falan sormuştu. Kısa cevaplar verip annemi geçiştirdikten sonra odama çıkmıştım. Tek yapmak istediğim şey tüm gün boyunca yatağımda yatmaktı.
Uyanalı çok olmadığı halde kendimi uykunun huzurlu kollarına bırakmak üzereydim. Penceremden giren serin rüzgarlar her ne kadar üstümü örtmem için haber verse de soğukluğu hissetmek istiyordum. Yaz ayındaydık ve zaten çok sıcak olmayan havada esen rüzgarlar tüylerimin diken diken olmasına sebep oluyordu.
Kapının aniden açılmasıyla başımı pencere tarafından kapıya doğru çevirdim. Pencerem yatağımla birleşik olduğu için kafamı 180 derece döndürmem gerekmişti.
" Evet Jimin. Sanırım konuşmamız gerek."
Kapıyı kapatıp sandalyemi önüme getirdi ve oturdu. Yattığım yerde doğruldum ve doğrudan gözlerine baktım. Sinirli gibi görünüyordu ama hareketleri oldukça sakindi.
" Bana bir açıklama borçlusun. Neden Taehyung'un evinde kaldın?"
" Hah..." Başımı sola çevirdim ve sırıttım. Sonra tekrar gözlerine baktım. " Bence asıl açıklama borçlu olan kişi sensin."
" Ne demek istiyorsun, ne açıklaması?"
Saf çocuğu oynuyordu. Neyden bahsettiğimi çok iyi anladığı halde anlamamazlıktan geliyor haksız olduğu halde beni sinirlendirip haklı olmaya çalışıyordu.
" Bence ne demek istediğimi çok iyi biliyorsun." Kaşlarımı kaldırıp kafamı salladım.
" Hayır ne demek istediğini gerçekten-"
" Jungkook! Saf ayaklarına yatma. Markette Yoongi ile seni gördüğümü biliyorsun."
Yutkundu ve gözlerini kaçırdı. Dediğim gibi çıkmıştı işte ,yalan söylüyordu. Aklı sıra beni kandıracaktı. " Gitmek zorundaydım."
Yerimde iyice doğruldum ve oturur pozisyonda karşısına geçtim. " Ne demek gitmek zorundaydım Jungkook! Sen istemedikçe kimse sana zorla bir şey yaptıramaz!"
" Bana bağırmayı kes! " Ayağa kalktı ve derin bir nefes aldı. " Hiçbir sikimi bilmiyorsun ve gelmiş burada bana afra tafra yapıyorsun!"
Onun gibi bende ayaklandım ve yakalarından tutup kendime çektim. " Hiçbir sikimi anlatmadığın sürece nasıl bilebilirim? Hı? Bir hafta boyunca beni görmezden geldin Jungkook! O bir hafta boyunca nasıl hissettiğimden haberin var mı?"
Ellerimi ittirdi ve birkaç adım geri gitti. " Peki benim nasıl hissettiğimden haberin var mı?" Gözlerinden birkaç damla akarken elinin tersiyle silmeye çalışıyordu. " O... Onun bana neler çektirdiğinden haberin var mı Jimin?.."
Jungkook'un ağlaması son nokta olmuştu benim için. O canı yandığında bile gözyaşlarına sahip çıkan bir çocuktu ve şimdi karşımda böylesine korumasız ağlaması içimden bir şeyler alıp götürmüştü.
Hızla yanına gidip bedenini kendime çektim ve sımsıkı sarıldım. " Anlat o zaman... Ne yaşadığını anlat bana Jungkook. Anlat ki yardımcı olayım sana."
Omzumda hıçkırırken ellerini belime koydu ve sarılışıma karşılık verdi. Yaklaşık beş- on dakika boyunca sarıldıktan sonra yorgun bedenini yatağıma oturttum ve sandalyeye geçtim.
" Söz veriyorum Jimin. B-bunların hepsini sana bir gün anlatacağım ama şimdi değil tamam mı?"
Başımla onu onayladıktan sonra sakinleşmesini bekledim. Neler olduğundan en ufak bir haberim yoktu ve karşımdaki çocuğu bu denli şiddetli ağlaması kalbimin neredeyse paramparça olmasına sebep olmuştu.
Kendine geldikten sonra bir süre beni izledi. Onun bakışlarına karşılık vermemek ayıp olurdu bu yüzden onun gibi bende onu izledim bir süre.
Çok güzel bakıyordu bana ve bu bakışları kendimi iyi hissetmeme neden oluyordu. Gözündeki saf ve temiz parıltılar ağladığı için daha bir parlak olmuş gözlerinin daha çok derinleşmesini sağlamıştı. O... Çok güzel bir çocuktu gerçekten. Her şeyiyle mükemmeldi.
"Jimin..."
Gülümsedim. " Hmm?"
" Özür dilerim."
" Ne için?"
" Seni üzdüğüm için."
Yataktan kalktı ve kapı kolunu aşağıya indirip kapıyı açtı. Çıkmadan önce gözleri tekrar benimkileri bulmuştu. " Ama şunu unutma. Babaannem, insanların en çok sevdiği kişiyi üzdüğünü söylemişti." Ve ardından odayı terk etmişti...
Sizin masumluğunuz (? ) Çok hoşuma gidiyor nalet olsun
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİSTOİRE | Jikook
Fanfiction"Hey! Çek o ellerini papatyalarımdan!" ... " Papayatların için üzgünüm. Sadece anneme sürpriz yapmak istemiştim." "S-sen az önce Papayat mı dedin?" " Evet. Ne var bunda? " " O Papayat değil Papatya."