A kşam olmuştu.
Neden bilmiyorum ama heyecanlıydım.
Jungkook, ilk defa beni evine çağırmıyordu ama bu sefer nedenini bilmediğim bir heyecan vardı içimde.Birçok şey olmuştu Jungkook'la,birçok şey yaşamıştık. En utandığım kişi de o'ydu en utanmadığım kişi de. Eşyalarını paylaşmayı sevmeyen çocuk bir tek benimle paylaşır , kendine aldığı şeyleri bile sırf çok beğendim diye bana verirdi. Annem yokken altımı bile silmiş, telaffuzunu doğru yapamadığım kelimeleri teker teker o öğretmişti bana.
İçimde yaşadığım bu duyguları ihanet olarak da düşünüyordum bazen. Adını koyamadığım bu duygular bedenimi ele geçiriyor karşı koymama izin bile vermiyordu. Ne zaman bu duygular başlamıştı içimde?
Jungkook bana arkadaş belki de kardeş gözüyle bakarken benim ona bu gözle bakmamam kötü müydü? Öğrense ne yapardı?
Her ne olursa olsun birçok ilklerimi yaşadığım bu insanı hayatımdan çıkarmak istemiyordum. İyi kötü tüm anılarımı beraber yaşadığım bu insan sanki bedenimin bir parçası olmuştu. Benden ayrılıp gitse kolum kopmuş gibi hissederdim öyle bir bağlılığım vardı ona karşı.
Gözlerimi kapattım ve bir süre bu duygulardan kurtulmayı denedim. En azından Jungkook'un yanında bu duyguları hissetmek istemiyordum- şimdiki hissettiğimden daha fazlasını hissedeceğimi bildiğim halde.
Derin bir nefes alıp uzandığım yataktan kalktım ve dolabın karşısına geçtim. Aynalı dolaptan kendime bakıyor, kendime bu tip de ne?! sorusunu soruyordum. Sahi bu tip de ne?
Hızla dolabın kapağını açtım ve üstümdeki tavşan desenli pijamalarımı çıkardım. Bana Jungkook'u hatırlattığı için almıştım bu pijamayı.
Pijamaları yatağın üstüne fırlattım ve dolaptan pantolon ve bluz çıkarıp giyindim. Fazla abartıydı. Yan eve gitmek için bir insan neden pantolon giyerdi ki?
Giydiğim hızla pantolonu çıkarıp bu sefer siyah ,yanları sarı çizgi olan eşofman altımı, üstüne ise basic beyaz bir t-shirt giyindim. Tekrar aynaya bakınca hoş göründüğüme karar verip aşağıya indim.
" Anne, ben gidiyorum."
" Nereye diye sormuyorum, Jungkook'tur çünkü."
" Doğru tahmin!"
Ayağıma terliğimi geçirdikten sonra cebime evin anahtarını koydum ve kapıyı kapattım. Eve geç gelme ihtimalim vardı ve annemi uyandırmak istemiyordum. Her ihtimali düşünerek önlem almak en iyisiydi.
Jungkook'un evine gelince kapıyı çaldım. Kapıyı Büyükanne Jeon açmıştı.
" Merhaba Büyükanne Jeon."
" Ooh bizim Jiminiemiz mi gelmişş. Hoş gelmiş. Geç içeri yavrum."
Başımı eğip onu onayladım ve içeri geçip terliğimi çıkardım.
" Jungkook geleceğini söylemişti bu yüzden kurabiye yaptım. Taze taze iken yemek ister misin?"
" Teşekkür ederim Büyükanne ama Jungkook'la birlikte daha sonra yerim. Akşam yemeğini biraz fazla kaçırdım sanırım."
" Genç adamsın kaçırsan ne olur." Yanağımı sıktı ve gülümsedi. " Neyse, sen bilirsin. Jungkook yukarıda. Seni bekliyordu o da sabahtan beri."
Sabahtan beri beni mi bekliyordu?
Benden cevap bekleyen Büyükanne Jeon'u kafamla onayladım ve gülümseyip merdivenlere yöneldim. Sabahtan beri beni bekliyorsa eğer göstereceği şey gerçekten önemli bir şey olmalıydı.
Derin bir nefes alıp kapıyı açtım ve içeri girdim. İçeri girmemle dudağımda hissettiğim baskı bir olmuştu. Elim kapı kulpunda kalmışken şaşkınlıktan ne yapacağımı bilmiyordum.
İki eli yanaklarımı tutarken dudağımda sürdürdüğü baskıyı çekmiyordu. Hareket etmiyor, sadece orama dudağını kondurmuş ve gözlerini kapatmıştı.
Birkaç saniye geçtikten sonra artık bir şey yapmam gerektiğini düşündüm ve ellerimi göğsüne koyarak onu ittim. Yaptığım şey ne kadar doğru ya da ne kadar yanlış bilmiyordum. Bildiğim tek şey bir müdahalede bulunmam gerektiğiydi.
Onu ittiğimde gözlerini açtı ve koyu gözleriyle bana baktı. İncinmiş gibi duruyordu. Ama... amacım onu incitmek , kırmak değildi.
" J-Jungkook-"
Dilini yanağının içinde gezdirdikten sonra kolumdan tutup bedenimi içeri çekti ve kapıyı ardımdan kapatıp bedenimi kapıya dayadı.
Gözleri dudağımdan ayrılmazken yüzünü yüzüme yaklaştırmasıyla geriye gitmeye çalıştım ama arkamda lanet kapı olduğu için gidemiyordum.
Dudakları dudaklarıma tekrar kavuşurken onun yaptığı gibi gözlerimi kapattım ve sakinleşmeye çalıştım. Maraton koşmuş gibi atan kalbim vücuduma yaslanan bedeni sayesinde daha da hızlanıyor sesini gitgide arttırıyordu.
Sesin gitmesi için de sakin olmam gerekiyordu. Kapalı olan gözlerim onu daha fazla hissetmemi sağlamıştı. Yumuşak olan dudakları ıslak ve kusursuzdu. Hareket etmemesi içimde bir şeylerin kırılmasına yol açıyordu. Bu kadar naif ve güzel olması kalbimi acıtıyordu.
Saçlarını alnımda hissetmek ise benim için ölümün kapıya dayanması gibiydi. Hissettiğim bu zevk anlatılamazdı. Dudaklarımı öpmekten başka yaptığı bir şey yoktu ama bedenimi bu derece alevlendirmesi beni düşündürmüyor değildi.
Bana uyguladığı etki çok fazlaydı ve daha adını bilmediğim bu duygular için bu etki sınırını aşıyordu.
Ayırdığı dudakları yüzünden şu odanın köşesine geçip ağlamak istedim saatlerce. O beni bu kadar güzel öperken, ki dudakları hareket bile etmiyordu, beni bırakıp gitmesini istemiyor saatlerce onunla öpüşmek istiyordum.
" Jimin..."
Yutkundu. Az önce dudaklarımı öptüğü dudaklarını yaladı ve bana baktı.
"Jungkook..."
Elini ensesine koydu ve gözlerini benden kaçırdı. Sanırım diyeceği şeyden emin değildi ya da utanıyordu.
" S-sana göstermek istediğim şey buydu. Sana, sana olan sevgimi göstermek istedim..."
Ben öldüm bb.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİSTOİRE | Jikook
Fiksi Penggemar"Hey! Çek o ellerini papatyalarımdan!" ... " Papayatların için üzgünüm. Sadece anneme sürpriz yapmak istemiştim." "S-sen az önce Papayat mı dedin?" " Evet. Ne var bunda? " " O Papayat değil Papatya."