Selammmmm.Bu bölüm de benim size kıyağım olsun. normalde bu kadar kısa sürede paylaşmayacaktım ama yine dayanamadım. Dünden beri bölüm yazıyorum, yazıp yazıp siliyorum biraz aceleye geldi gibi oldu. İçime de sinmedi ama ne yapayım paylaşıveriyorum işte.
Bölüm kısa falan demeyin vallahi üzülüyorum. O kadar kafa patlatıp yazıyorum ya kısa denince insan bozuluyor. Lütfen yanlış anlamayın sizide anlıyorum ama biraz anlayış istiyorum :)
Bölüme geçelim. Size okurken dinleyeceğiniz bir de şarkı bırakıyorum. Bence eş zamanlı dinleyin derim. Bölüme uygun bir şarkı oldu. Umarım bu şarkı gibi bölüm de güzel olmuştur.
Yorumlarını dört gözle bekliyorum. Oy vermeyi de unutmayın.
İyi hafta sonları efendim. Yeni bölüm ne zaman gelir bilemiyorum. Ama uzun bir süre en azından yazdığım bölümü içime sindirinceye kadar beklemeniz gerekecek. Şimdilik hoş çakalın....
Keyifli okumalar.....
***
Bir gidişi asla tek başına yapmaz insan; biri iter, biri gider.
***
Mihri kimseyi yanında istememiş, bütün gece ağlamıştı. Söylediklerinden deli gibi pişmandı. Anında pişman olmuştu. Ama elinden bir şey de gelmemişti. Arslan elinde hediyesiyle öylece çıkıp gitmişti. Mihri bir şey yapmamıştı, yapamamıştı.
Gözünü bile kırpmamış sabahı sabah etmişti. Arslan neredeydi ne yapıyordu bilmiyordu. Herkesi kovduğu için öğrenme gibi bir şansı da olmamıştı. Şimdi içi içini yerken dolanıp duruyordu odanın içinde. Acaba gerçekten gidecek miydi Arslan? Söylediklerinin ne kadarını ciddiye almıştı? Yoksa çoktan gitmiş miydi?
Kafasında bir ton soru dönüp dönüp dururken odasının kapısı hızla açıldı. Açan kimse kapıyı çalma gereği bile duymamıştı. Kapıda kardeşini görünce de bir şeyler olduğunu hemen anlamıştı.
''Abla ağabeyim gidiyor.'' Mahi Arslan'ın eşyalarını topladığını Agâh'tan öğrenmiş hemen ablasının yanına koşmuştu. Çünkü biliyordu ki ne yaşanırsa yaşansın ağabeyini ancak ablası durdururdu.
Mihri Mahi'nin cümlesini bitirmesiyle eş zamanlı odasından fırladı. Ayakları ezberlediği yönü tutturduğunda ev halkı da olanları izliyordu. Mihri Agâh'ın odasının önünden geçip koridorun sonundaki odanın önünde durdu. Kafasını kapısı hafif aralık kapıdan içeriye uzattı. Arslan hızlı hızlı yanında getirdiği çantasına kıyafetlerini doldurmakla meşguldü. Odanın içinde kendisine bir şeyler söyleyen Agâh'ı duymuyordu bile.
Aklı hala dün gecedeydi. Mihri'den o sözleri işittikten sonra kimseyi dinlemeden çıkıp gitmişti evden. Daha fazla kalamazdı da. Elinde tablosuyla havaalanına gelip ilk uçağa atlayıp gitmekti niyeti. Fakat gece uçuşlarının hiçbirinde yer yoktu. En yakın uçuş sabah on birdeydi. Biletini alıp beklemeye başladı. Evden arayan kimseye cevap vermiyordu. Annesi defalarca kez aramıştı ama onu bile cevaplamamıştı. Eğer ki en sevdiği tarafından bile istenmiyorsa yapacak bir şeyi yoktu, gitmekten başka...
Ne kadar zamandır bekleme salonunda oturduğunu bilmiyordu Arslan. Karşısında yıkık annesini görene kadar. Tam üç saattir yoktu Arslan. Ahsen oğlunu en iyi tanıyanlardan biriydi. Nerede olduğunu tahmin etmek zor değildi onun için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞ VE AY - AH SENDE 2 (TAMAMLANDI)
General Fiction''Çok özledim seni.'' Mihri dilini tutamayıp kalbinden konuştu. Zaten onun yanında aklı çalışmıyordu ki! ''Ben de...'' Bir ağabeyin kardeşine verebileceği normal bir cevaptı aslında bu. Ama ne Arslan Mihri'nin ağabeyiydi, ne de Mihri Arslan'ın kı...