Bölümü multimedyaya bıraktığım şarkı eşliğinde okuyabilirsiniz.Keyifli okumalar...
***
Aramızda dağlar yollar yıllar var iken,
beni sana sımsıkı sarılı görenler olmuş.
Sargın yaprakmışım dallarına,
yangın toprakmışım yağmurlarına..
***Doktorun odasına girdiklerinden beri kimseden çıt çıkmıyordu. Ortamın gerginliğine gerginlik katansa doktorun sessizliğiydi. Bakışlarını karşısında günlerdir perişan bir halde kızlarının iyileşmesini bekleyen anne-babadan çekip diğerlerine çevirdi. Ateş'in de Ahsen ve Yavuz'dan farkı yoktu. O da aynı acıyı yüreğinin derinliklerinde hissediyordu.
Arslansa bambaşka bir haldeydi. Onunkisi anlatılacak gibi değildi. Boş bakıyordu genç adam, bomboş.Ruhu çekilmiş, yüzündeki yaşam belirtisi yok olmuştu. Uyurgezer gibiydi Arslan. Büyük bir kâbusun ortasında salınıp duruyordu.
Kimsede derman yoktu, dayanacak güç yoktu. Yılmaz dedikleri Mahi bile yıkılmıştı artık. Güçlü görünmeye çalışan genç kız bile bitap haldeydi. Çoğu zaman okula gitmiyor, hastane koridorlarında sabahlıyordu o da ağabeyi gibi. Devamsızlık hakkı çoktan dolmuştu fakat bunu umursadığı söylenemezdi. Okulu gözden çıkarmıştı Mahi. Ayaz'ın döktüğü bütün dillere, bütün yalvarmalarına rağmen...Kimse ayakta duramıyordu. Hiç kimse...
Doktorun anlamsız bakışları ve ortamdaki sessizlik Ateş'i rahatsız ettiği için dayanamadı ve atıldı ortaya. Zaten Ateş'den başkası da konuşmaya cesaret edebilecek gibi değildi.
''Söyle doktor. Hepimizi buraya topladın ama konuşmuyorsun. Mesele nedir?''Aslında herkes meselenin ne olduğunu biliyordu. Mihri mavi odaya alındığından beri dört ay geçmişti. Koskoca dört aydır ne bir iyileşme belirtisi vardı ne de hastalığa bulunan bir çözüm. Genç kız dört aydır mavi odanın duvarları arasında eriyip bitiyordu. Kilosu otuz dokuza kadar gerilemiş, vücudunda güç kalmamıştı. Konuşmaya bile dermanı yoktu genç kızın.
Ailesi görmek istediğinde yatağı pencerenin önüne getiriliyordu ama telefona uzanamadığı için konuşamıyorlardı. Zaten uzanabilse bile konuşmaya dermanı yoktu. Temel ihtiyaçlarını bile karşılayamıyordu artık genç kız. Yemek yiyemediği için sıvı ile besleniyor, çoğu zaman onu da midesinde tutamıyor istifra ediyordu.
Aklı da çoğu zaman yerinde olmuyordu genç kızın. Pencere önüne geldiğinde karşısındakilere boş boş bakıyor, tanımak için çaba sarf ediyordu. Mihri yavaş yavaş sona gittiğinin farkındaydı. Ve onu bekleyen bu acımasız son yakındı.
Yaklaşık iki ay önce daha bu kadar kötü değilken çağırmıştı Murat'ı. Bunu yapması oldukça zor olsa da yapmak zorundaydı genç kız. Yatağı pencere önünde çekilirken, açılan perdenin ardında görmüştü kuzenini. Önceden söylediği için Murat'ın yanında kimse yoktu. Yalnız konuşmak istemişti Mihri. Yalnız konuşup bütün derdini açıkça belirtmek istemişti.
''Güzellik.'' Murat pencere camından gördüğü kuzenine el salladı. Ona arada böyle hitap ederdi genç adam. Şu an o eski halinden pek eser kalmasa da.
İçi acıdı Mihri'yi ilk gördüğü anda Murat'ın. Ama ona belli etmeden toparlanıp eski haline döndü. Ona belli edip bir de bu yüzden üzmek istemezdi genç kızı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞ VE AY - AH SENDE 2 (TAMAMLANDI)
Fiksi Umum''Çok özledim seni.'' Mihri dilini tutamayıp kalbinden konuştu. Zaten onun yanında aklı çalışmıyordu ki! ''Ben de...'' Bir ağabeyin kardeşine verebileceği normal bir cevaptı aslında bu. Ama ne Arslan Mihri'nin ağabeyiydi, ne de Mihri Arslan'ın kı...