Bölüm 29: 'Gideceksin, bir daha dönmeyeceksin.'

8K 447 94
                                    




     İyi geceler... Cumadan önce gelen bölümle hepiniz şaşırdınız biliyorum. Çok şaşırmayın efendim. Cuma günü işlerim dolayısıyla çok meşgul olacağım. O sebepten sizleri de yeni bölümden mahrum etmek istemediğimden bölümü bu gece paylaşmak istedim.

      Bu arada bir bölüm duyurusu daha yapacağım. Ah Sende'yi takip edenler için de küçük bir sürprizim var. Ah Sende'ye de bir özel bölüm yazdım. Onu da hemen gidip okuyabilirsiniz. Umarım beğenirsiniz.

      Bölüm de size eşlik etmesi için bir şarkı bırakıyorum. Bu sefer 'Candan Erçetin-Söz vermiştin' diyor.

     Söyleyeceklerimi söyledim. Şimdi sizi bölümle baş başa bırakıyorum.

      Keyifli okumalar, bol yorumlar....








***


Aşktan uğurum var mı bir sorun? Sevdim malum ki, en güzel huyum.
Şu dünyadan bir âşık geçti deseler, ben o'yum...


***

      Sabah olduğunda Arslan uzandığı koltukta gerinerek uyandı. Mihri yatağında uyuyordu. Genç adam ayaklanıp odadaki banyoya girdi. İşlerini halledip banyodan çıktığında Mihri'nin hala uyuduğunu gördü. O sırada hemşire sabah kahvaltısı için kapıyı çalı içeri girmişti. Kahvaltılıkları bırakıp çıkan hemşirenin ardından genç kıza doğru yürüdü Arslan. Geldiğinden beri yapmaktan keyif aldığı şeyi yaptı yine. Genç kızı uyurken izlemek en büyük hobisi olmuştu bu ara. Bunu uzun zamandır yapmadığı fark edip başını salladı. Bunca yıldır kaçmaya çalışırken onunla adam gibi vakit geçirememişti işte.

      Ellerini Mihri'nin saçlarına götürdü. Genç kızın o eski saçlarından eser yoktu aslında. Gür ve parlak saçları ilaçlar yüzünden sönük ve cılızdı. Kemoterapi insanı derinden yıpratıyordu. Eskiden olsa bu saçları bile göremeyebilirdi Arslan. Ama tıp oldukça ilerlemişti. Hala hastalıklara çare olamasa da olumsuz sonuçları bir bir azaltıyordu. İlerleyen tıp sayesinde kemoterapinin yan etkilerinin çoğu da görülmüyordu. Hastaları psikolojik olarak da etkileyen saç dökülmesi görülmüyordu mesela.

      Eli altındaki cansız saçları okşarken diğer eliyle de genç kızın ekini tutuyordu. Mihri yavaş yavaş uyanırken karşısında yine aynı kişiyi görünce mutlu oldu. İstediği, hayal ettiği ne varsa oluyordu şu sıra. Şikâyeti yoktu. Arslan yanında olduktan sonra ne şekilde olduğunun önemi de yoktu.

     ''Günaydın.'' Gözlerini hafifçe aralayan kızı gördüğünde tuttuğu eli dudaklarına götürdü Arslan. Parmaklarının boğumlandığı yere bir öpücük bırakıp gülümsedi sevdiğine.

      ''Günaydın...'' Mihri de yeni uyanmış mahmur sesiyle cevap verdiğinde o da gülüyordu. Dün bütün gece konuşmuş, tartışmışlardı. Bu Mihri'yi yorsa da sabah gördüğü yüzle yeniden enerji bulmuştu genç kız. Boşuna demiyorlardı hastalığın en iyi tedavisine moral ve psikoloji diye.

      ''Kahvaltın geldi, haydi.'' Arslan ayaklanıp kahvaltı masasını Mihri'nin önüne sürdü. ''Lavaboya gitmek ister misin?''

      ''Aslında evet.'' Mihri yatağında doğrulmaya çalışırken Arslan onu dizlerinin arkasından ve sırtından tutup kucağına aldı. Bir an havalandığını hisseden genç kız ağzından çıkan hafif çığlığa engel olamamıştı.

GÜNEŞ VE AY - AH SENDE 2  (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin