Herkese iyi akşamlar sevgili okuyucular... Öncelikle bahsetmek istediğim bir kaç husus var. Daha doğrusu kafamı karıştıran birkaç mesele...
Söze nasıl gireyim konuyu nasıl açayım bilemiyorum. Ben Güneş ve Ay'a başlamadan önce aklımda böyle bir kurgu yoktu. Bu kitabı aklıma siz sevgili okuyucularım iliştirdiniz. Ben de gaza gelip karalayıverdim. En başından size böyle böyle olacak ya da şöyle şöyle olacak diye şeyler söylemedim. Sadece bu Arslan ve Mihri'nin hikayesi dedim. Size kurgu garantisi de vermedim, güvencesini de sunmadım...
Fakat uzun süredir o kadar çok eleştiri aldım ki anlatamam. Yanlış anlaşılmak istemem. Kesinlikle eleştiriye açık biriyim ama üzerine basa basa açıklama yapmama rağmen eleştirilerin devam etmesi açıkçası canımı sıktı.
Konuya yabancı olanlar için kısaca olayı anlatayım. Bazı okuyucularım Arslan ve Mihri aşkını göremediklerini, ve bunun artık can sıkıntısı olduğunu düşünüyorlar. Ben de bunun açıklamasını bir daha yapmak istiyorum. Arkadaşlar kafamda bir kurgu yazdım ve bunu satırlara döküyorum. Kurgu dışına çıkmam söz konusu bile olamaz çünkü bu sefer köklü değişikliklere gitmem gerekecek ve gitmediğim takdirde kurguda açık olacak. İnanın bunu ne ben ne de siz istemezsiniz.
İkinci bir olay da şu: Evet aşk öyküleri yazıyorum, yazmayı seviyorum ama benim yazdıklarım öyle hemencecik oluverenlerden değil... Bunu zaten Ah Sende okuyucuları iyi bilir. Yavuz Ahsen'e aşkını anladığımda bölüm 20 falan değildi. Ben de her şey geç olur. Yavaş yavaş... Bunu anlayışla karşılamanızı bekliyorum.
Yani demem o ki ben böyle yazıyorum. Eğer rahatsızsanız kimseye darılmam kırılmam. Okuyup okumamak size kalmış. Sözlerim kimseyi kırmasın lütfen. Anlayışınıza sığınıyorum 🙏🏻
Bölümle ilgili bir kaç şey söyleyecek olursam; bölüm arasında size bir videom var. Onu da izleyebilirsiniz. Bölümdeki bir sahneden.
Sürçülisan ettiysem affola...
Keyifli okumalar, bol yorumlar...***
Daha yolun başındasın değişirsin diyorlar,
oysa sana çıkıyor bildiğim bütün yollar...***
Günler o kadar çabuk geçmişti ki kimse nasıl olduğunu anlamamıştı. Çekimlere başladıkları günü dün gibi hatırlıyordu hepsi... Ne kadar zorla kabul etmiş olurlarsa olsunlar güzel bir iş çıkardıklarını düşünüyorlardı. Yedi hafta önce başladıkları bu maceranın bitmesi ne kadar belli etmeseler de herkesi bir miktar üzmüştü. Yaşanan aksaklılara, sakatlıklara rağmen planlanandan biraz geç de olsa bitirebildikleri için neredeyse hepsi mutluydu. Şimdi o son sahneyi çekerken bile bu hepsinin yüzünden okunuyordu.
Agâh tek başına monitörün arkasında doyasıya eğlenen ekibine baktı. Bu son sahne onlar içinde çok iyi olmuştu. Bilerek bu sahnenin çekimleri sona bırakmıştı aslında. Güzelce eğlenebilmek için...
Oyun havası bir güzel süslenmiş konağı doldururken Güliz bile bu sefer kamera karşısına geçmişti. Ona da uygun bir rol bulup genç kızı da filmin bir parçası yapmıştı Agâh. Ahsen'in arkadaşlarından birini oynamıştı genç kız. Gayet de işin üstesinden gelmişti. Şimdi diğerleriyle birlikte göbek atarken o gotik havasından eser yoktu.
Yaptığı işle, bu işte yardım eden ekibiyle gurur duyuyordu Agâh. Bunca gün hafif sızlanmalar haricinde tek kelime etmeyip canla başla çalışan ekibiyle gurur duyuyordu. Onca işin altından kalktıkları için gurur duyuyordu. En önemlisi yanında oldukları için gurur duyuyordu.
Birazdan son kez diyeceği 'kestik' sözünün onun hayatında yeri bir ayrı olacaktı buna emindi. Herkesin yüzüne tek tek bakıp iç geçirdi Agâh.
Vazgeçmişti. Bu kez 'kestik' demeyecekti. Bu hikâyeyi bitirmeyecekti. Onlar deli gibi oynarken yerinden kalktı. Sandalyesini geri çekti. Kameraları kapatmak için hamle yapmadan monitörün önünden geçip ana kameranın önüne geçti. Sırtı kameraya dönük az ilerideki kalabalığa karıştığında o da kendisini müziğe kaptırmıştı. Erik dalı ezgisi bütün konakta yayılırken herkes hünerlerini sergiliyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/159264547-288-k921483.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞ VE AY - AH SENDE 2 (TAMAMLANDI)
Narrativa generale''Çok özledim seni.'' Mihri dilini tutamayıp kalbinden konuştu. Zaten onun yanında aklı çalışmıyordu ki! ''Ben de...'' Bir ağabeyin kardeşine verebileceği normal bir cevaptı aslında bu. Ama ne Arslan Mihri'nin ağabeyiydi, ne de Mihri Arslan'ın kı...