Kucağıma aldım. Ve binadan dışarı çıktım. Arabaya yerleştirdikten sonra evime sürdüm. Arabadan indim, onu kucağıma aldım. Ve sonra gözlerim yüzüne kaydı. Çok masum uyuyordu. Neden uyanıkken de böyle değildi. Onu bu kadar masum görünce kendime kızmaya başladım. Neden bir kızı böyle tehlikeli bir yere gönderdim. Kızın bana kötü davranması gayet normaldi. Nasıl bu kadar korkuyordu. Benden. Hemde ben ona daha hiç bir şey yapmamışken. Neden anlamıyorduk. Hemde aramızda çok diyalog geçmemesine rağmen. Terstik, uyuşamıyorduk. En iyisi onu sık, sık görmemekti. Ama ne olursa olsun birbirimizi, ayın güneşi takip etmesi gibi, takip ediyorduk. Hep bir şey olduğu zaman onunla karşılaşıyordum. Sanki aramızda çekim kuvveti var gibi. Anahtarı, (bir hırsız gibi) sessizce çevirdim, Uyanmasın diye. Sonra onu yatağıma bıraktım. Bu şekilde kanepede yatamazdı. Bense bu seferlik kanepeyle idare etmeliydim. Odadan çıkarken, ışığı kapatmadan önce bir annenin çocuğuna baktığı gibi masum bir bakış attım. O acıklı çehreye. Sonra ışığı kapatıp sessiz adımlarla gittim. Yatak kadar konforlu olmasada idare ederdi.
* * *
Annemi gördüm, zifiri karanlığın içinden sıyrılırken, babamı gördüm annemle el eleyken. Bana gülümsüyorlardı. Bende onlara masumca gülümsedim. Nerede olduğum umrumda değildi,karanlıkta olsam bile. Uzun yıllar boyunca annemle babamı görmemiştim. Ölmüşmüydüm yoksa ben.
"Anne"dedim siz gerçek misiniz? Sizi çok özledim. Bir daha yanınızdan ayrılmayacağım. Annem dediki:-biz seni burada hep bekleyeceğiz yasemin kokulum. Gelmek için hiç acele etme, hayatını yaşa, hakkını savun...
Annem sözlerini yarıda kesti. Sanırım bunun sebebi benim durmadan artan baş ağrımdı. Ve bunun rüya olmamasını istediğim ortadaydı. Gözlerimi yavaş yavaş araladım. Bana bakan bir çift göz, buz mavisi remgindeydi. Ama endişeliydi, sanki bir şey olmuş da umutlarını kaybetmiş gibi bakıyordu. Sonra bana baktığını anladım.
Melis:
-sen...!
-iyi misin?
-neden? Bir şey mi oldu?
-çığlıklar atıp duruyordun, sonra birden kesildi bu gürültülü çığlıkların.
-yaa, peki evimde ne arıyorsun?
-evim derken?Etrafa baktım, burası benim evim değildi. Ben olsam bir evi bu kadar koyu renklerle dekore etmezdim. Çok siyahtı...
-yani, şey...
-burası benim evim!
-sen kimsin?
-ne? İyi misin? Olamaz, şimdi de hafızasını kaybetti!
-hayır,hafızamı kaybetmedim. Sadece buz adam, gerçek adını bilmiyorum.
-benim adım Berk.
-sen o Berk misin?
-başka Berk mi var?
-erer, yok. Bilmem.
(demek Çağla onun asistanı.)
Neden ben senin evindeyim?
-çünkü dün.
-ben, ben ne yaptım söylesene?
-bayılmıştın bende seni kendi evime götürmek zorunda kaldım.(sonr her şeyi hatırladım. O yıkık binada kaldığımı, onun beni kurtardığını. Gözümde canlandı sanki izlediğim bir filmin sevdiğim repliklerini hatırlar gibi.)
-neden benim evim yok mu, evime bıraksaydın.
-bende meraklı değilim seni kucağımda taşımaya, evime götürmeye, sana arada bir bakmaya. Ayrıca sen baygınken sana evini nasıl. Sorabilirdim?
-beni orada bıraksaydın. Zaten sen beni oraya bilerek gönderdin.
-hayır, neden anlamıyorsun?
-asıl sen anlamıyor gibi neden yapıyorsun? Tamam kötüsün bari yalan söyleme. Sana teşekkür edesim vardı, ama sana değmezmiş.Dedim ve hızla odadan çıkarak dış kapıyı bulmaya çalıştım.
Tam kapıyı açacakken, soğuk ama bir o kadar da sıcak bir el kolumu sıkıca tuttu. Ardından beni kendisine doğru çekti.-sen nasıl konuşursun benimle böyle. Seni kaç kere daha uyarıcam! Sen kovulmak istiyorsun...
-beni tehdit etmeyi kes kolumu da bırak. İstediğim yere giderim, bu seni ilgilendirmez. Bu yüzden sorma!
-ne sorması be! Ben seni neden merak ediyim ki kızım! Umrumda değilsin!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZIT KUTUPLAR
RomanceAlınmayan bir intikamın bedeli vazgeçmekti kimileri için... Kimileri için zorlu bir parkur... Parkurdaki her bir engel aşık adamı kuvvetlendiriyordu, yıpratsa da... Daha çok azimli kılıyordu aşk için yaşama tutunanları... Her bakışta içi yanıyordu...