Evin önüne arabayı park ettikten sonra Melis'in tarafına gidip emniyet kemerini çıkarıp kızı kucağına aldı. Evin kapısının önüne gelince anahtarını çıkarıp gergin hareketlerle yerleştirmeye çalıştı yuvasına. İçeri girdiğinde ayakkabılarını çıkarmadan kendi odasına doğru ilerledi. Melis'i odasına bıraktı. Berk geri dönüp kabanını astı. Bu zamanı Melis'e yapacaklarını düşünerek geçirdi. Kendini övmüştü de sorun o aklımdan geçirdiklerini yapıp Melis'ten de övgü kazanmaktı. Acaba bu akşam ne yapmalıydı? Aman Melis'i zehirlemesin de. Bugünün menüsünü kafasında tasarlarken, iyi bir iş çıkaracağını düşünmeye başladı. Çorba olarak mercimek çorbası yanında ise etli bezelye yapmaya karar verdi.
Geri döndüğünde Melis'i uyuklamaya çalışırken buldu. Cidden nasıl bu kadar tatlı olabiliyordu? Berk Melis üşümesin diye battaniye örttü. Melis Berk'e bakarken farklı bir duygu sezmişti onda. Şefkat. Ama sanki bunu saklar gibi bir hali vardı. Bunu ne kadar sallasa da Melis fark ederdi.
-teşekkür ederim.
Berk her zamanki gibi bu tarz şeylere cevap vermedi. Sadece bunu duyduğunu belli edercesine baktıktan sonra "sen burada uyu. Benim biraz işim var."
-"dışarı mı çıkacaksın?" Melis tek başına kalmak istemiyordu. Korkardı içini dışını bilmediği bu büyük evde. Zaten her yer koyu renkle bezenmişti. İçi kararmıştı.
-"hayır dışarı çıkmayacağım, ayrıca neden sordun?"
Berk Melis'in neden sorduğunu biliyordu elbette. Onun amacı Melis'in bunu dile getirmesiydi.
-"sadece, sadece hani yaralıyım ya. Yani işteee o yüzden, bir şeye ihtiyacım olursa..."
-"tamam Melis. Ben seni anladım."Berk sırıtırken bir eliyle ağzımı kapattı. Bunu belli etmediğini düşünse de Melis bunu fark etmiş kızaran yanaklarını gizlemek için kafasını yere eğmişti.
* * *
Berk mutfağa gireli tam yarım saat olmuş ve Berk'in tek yapabildiği sebzeleri yamuk yumuk doğramak olmuştu. Kimisinin kabuğunu tam soymamış, kimisinin gereksiz yere israfına neden olmuştu. Şuanda ise patatesleri doğuyordu. Bu büyük dilimler (küp bile değil). Kim bilir ne zaman pişerdi. Ardından havuça geçti. Artık ustalaştığını düşünüyordu. Bilakis... Hızlı ve dikkatsizce doğrarkenelini bıçağın altında buldu.
-"kahretsin!!!"
Elini o yana bu yana sallarken diğer eliyle doğrama tahtasını fırlattı. Havuçlar yere dökülürken Berk'in tek aradığı tampon yapacak bir bezdi. Etrafa biraz bakındıktan sonra bulabildiğim ilk şeyi aldı. Havluyu parmağına bastırırken neden bu kadar sızladığını düşündü. Kendisi bilerek canını taktığı zaman zevk alarak havlunun kanlanmasını izlerken ayak sesleri duydu. Kafasını çevirdiğinde gelen kişinin Melis olduğunu gördü.
Melis şaşkınlıkla Berk'in eline baktı.
-"Berk eline ne oldu? İyi misin?"
Melis topallar gibi yürüyerek Berk'in yanına ulaştı.
-"canın yanıyor mu?"
Havluyu kaldırıp Berk'in eline bakacakken Berk elini arkasına götürdü. Anlık sinirle tuttu.
-Neden buraya geldin? Sana dinlen dedim, bir de yürümeye çalışıyorsun!
Melis Berk'e aynı tavrı takınıp kaişarını da aynı anda çattı. Berk'in kolunu tutup çekmeye çalışırken aynı anda "şuan önemli olan bu değil! Elini versene bakıcam!"
-alt üstü bir kesik! Merak etme ölmem!
Melis Berk'e sinirle bakıp ardındansa onun gibi yaptı. Kolunu tutup çekti Berk'in.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZIT KUTUPLAR
RomanceAlınmayan bir intikamın bedeli vazgeçmekti kimileri için... Kimileri için zorlu bir parkur... Parkurdaki her bir engel aşık adamı kuvvetlendiriyordu, yıpratsa da... Daha çok azimli kılıyordu aşk için yaşama tutunanları... Her bakışta içi yanıyordu...