Ani hızdan ve süratten dolayı araba çarpınca kaportadan az da olsa dumanlar yükseliyordu. Berk kafasını yavaşça kaldırdı. İlk önce ne olduğunu fark etmese de sonradan durumu anlamıştı. Sağına baktığında yüzünün ve vücudunun bir bölümü kan olmuş Melis'i gördü. O bayılmıştı. Belki de bayılmamış, belki de...
Berk o kadar korkmuştu ki. Ne yapacağını bilemedi. Canının acımasına rağmen umursamayarak emniyet kemerini çıkardı. Arabadan inip Melis'in olduğu tarafa koştu. Kapıyı açmaya çalıştı. Fakat duvar Melis'in olduğu tarafta olduğu için arabanın sağ tarafı önden -kaportadan- Melis'in olduğu yere kadar sıkışmıştı. Böylelikle de kapı sıkışmıştı. Berk kapıyı var gücüyle çekti. Birden fazla kez denedi. Ve açılır açılmaz Melis'i kucağına aldı. Ah! Emniyet kemeri takmadığı için fazla hasar almıştı. Melis zaten narin bir yapıya sahip olduğu için bu tarz şeyler onu fazlasıyla etkilerdi.Ardından etrafta toplanan insanlara ambulansı aramalarını söyledi.
Yakın zamanda böyle şeyler olacağı aklından geçmezdi Berk'in. Gözleri dolmuştu. Utanmasa ağlardı. Fakat ağlarsa güçlü olamaz Melis'e yardımcı olamazdı. Melis'i kucağında tuttuğu pozisyonda kendine çekip saçlarını kokladı. Belki de böyle sakinleşirdi. İçine çektikçe o masum kokuyu sanki yarası hafifliyordu. Ama her soluk verdiğinde Melis'in durumunun kötü olduğu geliyordu aklına. Hepsi onun yüzünden olmuştu. Olmasaydı bile kendisini sorumlu tutardı. Melis... Daha dokunmaya kıyamadığı Melis...
Onun yüzünden başına böyle bir şey geliyordu. Kendinden her geçen dakika nefret ederken Melis'in yaşaması için dualar ediyordu. Hayır, o ölemezdi. Ölmeyecekti... Ölürse ne yapardı... Kendine her türlü zarar verirdi. Veya kendine zarar verecek bir beden kalmazdı ortada. Melis'in nabzını yokladı. Yaşıyordu... En azından şuan... Aradan yaklaşık 10 dakika geçmiş ambulans gelmişti. Melis'i yerleştirdikten sonra Berk'te onun yanında yolculuk yaptı. Berk kendini zor tutuyordu. Ne kadar kötü bir adamdı böyle. Masum bir kızı neredeyse hayatından edecekti. Ve bu olaydan sonra gerçekten Melis'in onun için sıradan bir kız olmadığını anlamıştı
* * *Melis için bağırıyordu Berk "sedye getirin! Sedye getirin!" diye. Melis'i ilgili bölüme götürürken doktorlar Berk'te sedyenin arkasından küçük bir çocuk gibi koşuyordu.
Saat 00.40 doktorlar koltukta oturan Berk'in yanından uzaklaşırken Berk onları fark edip, durdurdu. "ona bir şey oldu mu? Yaşıyor değil mi?"
Doktor Berk'in bu sert cüssesinden böyle çocuksu sesler çıktığını görünce Berk'e daha çok üzüldü, acıdı. "şuan da yaşıyor fakat şuan iyi olup olmadığı hakkında kesin bir bilgi veremem. Buna zaman karar verecek."dedi.
Berk doktora içli içli bakarken" ne olur onu kurtarın! "diye yalvarıyordu. Halbuki Melis'in yaşaması doktorun elinde değildi.Koridorun ortasında saatlerce volta attı. Melis'ten hâlâ haber yoktu. Her adımında Melis ile yaşadığı olaylar gözünün önünden film şeridi gibi geçiyordu.
Onunla ilk tanıştığı gün, Berk onunla böyle olaylar yaşayacağını tahmin bile edemezdi. Onun gibi birine aşık olucağı aklının ucundan bile geçmezdi. Bir dakika daha demin "aşk" mı demişti? Daha merhamet nedir bilmeyen bu soğuk kalpli Berk aşık olduğunu mu düşünmüştü. Evet bunu kabullenemiyordu. Fakat Melis'e karşı bu hissettiklerinin aşk olduğunu bu olaydan sonra tabiki anlamıştı. Zaten insan sevdiği kişinin değerini tam olarak o gidince daha iyi anlamaz mıydı? Hayır! Melis gitmeyecekti. Ve onun değerini (kalbindeki) gitmeden de anlamıştı. Sadece bunu gizliyordu. Kendinden ve herkesten.
Ona gerçekten sert davranmıştı. Geçmişi düşününce ne kadar odun olduğunu fark etmişti. Çünkü insan tanımadığı birine hele ki acı olaylar yaşamış narin bir kadına böyle davranmamalıydı. Bu konuda Melis'i annesine benzetiyordu. Annesi ölmeden yaklaşık bir ay önce babası da annesine böyle davranmıştı. Fakat nedenini bilmiyordu. Çünkü o zaman küçüktü. Fakat şimdi düşününce babasının neden böyle davrandığını annesinin bildiğini düşünüyordu. Annesi öldükten sonra Berk hislerini annesiyle birlikte toprağa gömdü. Fakat o gördüğü hisler Melis'le birlikte yeşermişti. Veya yeşermeye başlıyordu. İşte Berk bunu fark etmiş bu yüzden onun farklı olduğunu görmüştü. (kalbinde). Ve şimdi onu kaybetmek istemiyor - kendisi ölümden bile kokmazken - bir çocuk gibi korkuyordu. Üzerine baktı. Gömleği Melis'in kesik yerlerinden dolayı kan olmuştu. Psikolojik olarak üzerinde gördüğü bu kanlar Melis'in katili olduğunu zannetmesin sebep oluyordu. Bu şekilde içi yanarken her gün Melis'in yanında olması gerektiğini düşündü. Bu sorumluluğu almak onun hayattaki en önemli vazifesi gibiydi sanki. Onun yüzünden olan bu olay Melis'in değil de onun sonuydu. Sanki bu kanlar onundu. Sanki kendi yaptığı bu hatayla kalbine bıçak sağlamış şimdi o kanlar gömleğine bulaşmıştı. Birçok insana zarar vermiş belki de gömlekleri birden fazla kez kan olmuştu. Fakat işte bu soylu kan Melis'in olunca Berk dayanamıyordu. Anlık sinirle, kendine öfkesiyle duvara yumruklarını geçirmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZIT KUTUPLAR
RomanceAlınmayan bir intikamın bedeli vazgeçmekti kimileri için... Kimileri için zorlu bir parkur... Parkurdaki her bir engel aşık adamı kuvvetlendiriyordu, yıpratsa da... Daha çok azimli kılıyordu aşk için yaşama tutunanları... Her bakışta içi yanıyordu...