21.09.2013 Cumartesi
Dünya adaletsizdi. Güçlü olan haklı, zayıf olan haksızdı. Güçlü zayıfı kullanır, bir de bu hakkıymış gibi görürdü. Güçlü olan zayıfı ezer, canını yakar ve kendisini onun sahibi olarak görür ama umursamazca omuz silkip, 'ne olmuş yani' dercesine yaşardı. Güçlünün dünyasıydı ama bir de Allah'ın adaleti vardı. Gün gelir devran döner zalimin kılıcı kendi boynuna inerdi. Bu dünyada olmasa da ahirette olurdu. Sonuçta bu dünya güçlününse, ahiret haklının dünyasıydı...
Çoğunluğu erkek egemenliği kabul etmiş bir millettik. Oysa her işi başaran, çalışıp eve ekmek götüren, evde evi çekip çeviren, çocuk doğurup büyüten kadınlardı. Erkekler de hazıra konandı.
Nefes'in ailesinde öyle değildi. Eşitlik vardı, demokrasi vardı. Babası annesinin fikrini her daim alırdı. Kızlarının istek ve ihtiyaçlarını sorardı. Annesi de çalışır destek olurdu ama işte erken yıkılmıştı yuvaları. Şimdi Nefes amcası tarafından yönetiliyormuş gibi görünen ama yengesi tarafından yönetilen bir evde yaşamaya mecbur kalmıştı.
Amcası karısına çok güveniyordu. Yengesi iyi biri olsa olması gereken oydu ama değildi. Sürekli Mahmut'u yeğenlerine karşı şişiriyor, Mahmut'da işine geliyormuşçasına onun yanında oluyordu. Yönetim amcasının elindeydi, onun dediği olur, son söz ondan çıkardı. O da karısı ne isterse onu söylerdi. Eşitlik bu değildi ki! Erkekler bu ailede her zaman öndeydi. Kadın karşısında susardı. Kadın dediğine boyun eğerdi. Erkek adam ihanet etmezdi, sayılmazdı.
Nefes sindiremiyordu. Bu halleri midesini bulandırıyordu. Böyle bir aile de yaşamak istemiyordu ama işte şimdilik sabretmek zorundaydı.
Akşam olmuştu. Hayat'ın yatma vakti gelmişti. Bugün önce Hayat uyuyacak sonra Nefes uyuyacaktı. Nefes kız kardeşinin arkasına uzanmıştı. Dirseğini yatağa dayamış, başını da avucunun içine yaslamıştı. Boştaki eli ile de kardeşinin saçlarını okşuyordu.
İçinden Allah'a onlara yardım etmesi için dualar ediyordu. Amcasının, yengesinin insafına kalmak istemiyordu. Çünkü onların insafına kalırsa hiç tanımadığı sevmediği bir adamla evlendirir üstüne bir de yüklüce başlık parası alırlardı.
"Bir insan amcasının evinde güvende olmaz mı, abla?"
Hayat'ın sorusuyla kalakalmıştı. Onun o masum ses tonu içini acıtmıştı. Ne kadar korumak istese de, onlar diğer çocuklar gibi olamıyordu. Bu da zarar veriyordu. Başka amcaların evinde güvende elbette hissedilirdi ama onlarınki kötüydü. Hayat'ın saçlarını okşayan eli duraksamıştı.
"Olur elbette miniğim."
"Neden biz olamıyoruz? Neden geceleri sıra ile uyuyoruz?"
Aslında Nefes hiç uyumamaya çalışıyordu. Çoğu geceler kardeşini uyandırmıyor ya da onunla birlikte kalkıyor ona eşlik ediyordu. Ona da ders çalışmak için iyi bir fırsat oluyordu. Gün içinde ruh gibi dolaşıyorlardı ama en azından güvende oluyorlardı.
Cevap veremedi. Ne diyecekti? Amcamız biz pislik, babamızın mal varlığına bizim hakkımız olana konduğu yetmezmiş gibi; sanki biz onun malını yiyormuşuz gibi davranan bir vampir mi? Yoksa ailesi de kendisi gibi kan emici ve geceleri başımıza ne iş geleceği belirsiz alimallah mı?
"Uyu hadi miniğim. Ben de ders çalışacağım."
Nefes kız kardeşinin başına bir öpücük kondurdu. Kurtarıcısı olan ders kitaplarının başına gitti.
Hayat, ablasının veremediği cevapları elbette anladı. Kimseden lafını sakıınmayan, dobra, hazır cevap ablası cevap vermemiş, Hayat'ı üzmemek için geçiştirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFESİM OLDUN
General Fiction"Bakma bana komutan. Kirliyim ben. Görmesin kirli bedenimi senin güzel gözlerin.." "Sen dünyadaki en temiz insansın Nefes. Sen benim gördüğüm en mükemmel yaratıksın. Dünyanın sekizinci harikasısın sen." diye fısıldadı genç kızın kulaklarına. Hem on...