Saat 5 de gözlerini açan adam, rahatlamanın vermiş olduğu bir mutlulukla, dinç bir şekilde uyandı. Sabaha kadar sevdiği kadının kollarından çıkmayan, bedenlerinin olduğu gibi ruhlarının ve kalplerinin de ayrılmadığı muazzam bir gece olmuştu.Gece ilk seferden sonra geç de olsa namazlarını kılan ikili, geceye ateşli bir şekilde kaldığı yerden devam etmişti. Saat dört civarı uykuya ancak dalabilmişlerdi ve uyuyalı bir saat olmasına rağmen, Barlas, yılların alışkanlığıyla kurulmuş bir saat gibi tam vaktinde uyanmıştı.
Karısının sırtı, göğsünde yaslı olan adam, elindeki dolgunluğu bırakmak istemedi. Yarım saat kadar anın tadını çıkarttı ve mutluluğu sindirdi. Daha fazla duramadı. Acıkmıştı. Kalkıp kendisine kahvaltı hazırladı, yedi ve rutin sporunu yaptı. Vücudunda hala bir yorgunluk hissetmiyordu. Sağlıklı beslenme ve düzenli sporun yanı sıra, dağlarda günlerce uykusuz kaldığı günlerin de etkisi olduğunu düşündü. Vücudu zor şartlara alışkındı. Ne zor şart ama!
Sabah namazını kıldıktan sonra, karısının da uyumasını fırsat bilen adam, Kur-an'ı Kerim'e sarıldı. Bol bol Kuran okuyup dua etti. Her duası, ülkesinin selametiydi. Her duası, askerlerin sihatiydi. Her duası sevdiklerinin mutluluğuydu. Şimdiye kadar kendi nefsi için tek isteği Nefes'ti. Çok şükür ki, Allah'ta onu vermişti. İnşAllah bir ömür mutlu olurlardı.
Yapacağı sürpriz de geldiğikten sonra, öğleden sonra bir buçuk civarı tek başına sıkılmaya başladı. Dün gecenin yorgunluğunu daha atamadığını düşündüğü karısını uyandırmak için odaya doğru yöneldi. Onun böyle yorulmuş olması koltuklarını kabartıyordu. Aslında böyle ilkel güdüler barındırmazdı. Demek ki sonradan da oluşabiliyordu.
İnce yazlık yorgana dolanmış olarak uyuyan karısının yanına yaklaştı. Sabaha doğru üzerine kendi tşörtlerinden bir tşört ve bir de alt çamaşırı giydirmişti. Çıplak hali çok fazla tahrik ediyordu ve güzeller güzeli karısını daha fazla yormak istemiyordu. Yormak istiyordu da, kıyamıyordu. Zaten zayıf bir bedeni vardı, bir de böyle çok yorarsa hasta olmasından korkuyordu.
Yatağa girip arkasından sokulan Barlas, tşörtün içine soktu elini ve sabah uyandığındaki gibi bir göğsünü eline aldı. Avcunu dolduran dolgun yumuşaklık, zaten tahrik olmaya yer arayan bedenine sinyaller yollasa da göz ardı etti. Boynuna sürtündürdüğü burnu ile ciğerleri papatya şöleni yaşadı. Sessiz sessiz aşk sözcükleri fısıldamaya başladı. Kelimelerin en güzel haliyle kendi aşklarını anlattı. Kadının kıpırdanmaya başlamasını keyifle izledi. Kalçaları kasıklarına sürtünene kadar her şey yolundaydı.
"Günaydın." Uyku mahmuru sesiyle günaydın diyen genç kadın, göğsünde kapalı duran ele alışmış olmasından mütevellit fark etmedi. Sırt üstü dönerek gerindi ve kendisine aşkla bakan adamın dudaklarına sulu bir öpücük kondurdu.
"Günaydın sevgilim." diyen adam, aldığı öpücükle tatmin olmamıştı. Daha uzun daha ateşli öpücüğünü hemen kadınının dudaklarından aldı Sersemlemiş halinden faydalanarak uzatabildiği kadar uzattı. Nihayet dudaklarından kopabildiğinde yüzünü yüzünden uzaklaştırmadan nefeslendi. Nefeslerinin birbirine karışmasından fazlaca haz duyuyordu.
"Hadi kalk bakalım uykucu. " gülümseyerek doğruldu yerinden.
"Sen ne zaman kalktın ki? Hem saat kaç?"
"Saat iki."
"Hangi iki? Nasıl ya? O kadar uyudum mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFESİM OLDUN
Genel Kurgu"Bakma bana komutan. Kirliyim ben. Görmesin kirli bedenimi senin güzel gözlerin.." "Sen dünyadaki en temiz insansın Nefes. Sen benim gördüğüm en mükemmel yaratıksın. Dünyanın sekizinci harikasısın sen." diye fısıldadı genç kızın kulaklarına. Hem on...