25.12.2013 Cuma
Her şey durmuş, dünya dönmüyordu sanki. Duyduklarından emin olmaya çalışan genç kız biran kopukluk yaşadı. Öyle ki etraftaki her şey karardı.
"Ne?!" diyebildi sadece. Ama o kadar kısık çıkmıştı ki sesi, duyulduğuna emin olamadı. Kelimenin tam anlamıyla mal gibi, Berat'a bakıyordu şuan. Ağzı açılmıştı. Biran onu da yanlış anlayıp öpmeye kalkar diye korktu ve hemen kapadı ağzını.
Bu güne kadar sürekli terslemişti, hep kötü davranmıştı. 'ABİ' demişti vurgulaya vurgulaya daha ne olsun? Ama Berat hepsini işine geldiği gibi yormuştu. Kendisi ahmakça amcasının kızına, kardeşi olarak görmesi gereken birine aşık olduğu -ki Nefes bunun aşk olmadığına o kadar emindiki- yetmezmiş gibi, bir de Nefes'i de kendisine aşık ilan etmişti. Bu nasıl bir aymazlıktı?
Üzüldü Nefes, Berat'a. O kadar emin konuşuyordu ki Nefes kendisini kesin bir dille reddetince çok üzülecek-
"Babamlarla konucaşacağım. Evleneceğiz en kısa zamanda."
Şarteller attı Nefes'in o sıra. Yeterli öfke, damarlarındaki asil kanda mevcuttu.
"Ne diyorsun lan sen?" diye çirkefçe gürledi. Yumruk olan sağ eli kalktığı gibi Berat'ın sol elmacık kemiğine indi. Koca Seyit'e gelen kuvvet, Nefes'e de gelmiş; var gücüyle indirmişti yumruğunu.
"Ah!" Can acısıyla Berat'ın dudaklarından firar eden ses Zeynep'in sesine karıştı.
"Nefeeee-" diye cıvıldayarak giren Zeynep, onları gördüğü gibi tamamlayamadı cümlesini. Yutkundu ve "s" diye ekledi.
İki kafa da Zeynep'e dönmüştü. Berat acı ve hayal kırıklığı içinde bakıyordu. Şimdiye kadar kurduğu tüm hayaller yıkılmıştı. Yediği yumruk yüzüne değil hayallerine inmişti. Daha önce da bıçaklamıştı Nefes kendisini ama o zaman hâdsizlik etmiş, Nefes 'in onayı olmaksızın ellemişti onu; taciz etmişti. Öyle ki o zaman onu haklı görmüş, bu konuyla bağdaştırmamıştı bile. Şimdi öyle değildi ama. Sevdiğini söylemişti ve Nefes yumruğu ile cevap vermişti. Artık bu hayır olsa gerekti.
Öte yandan Nefes burnundan soluyarak bakıyordu. Bir boğa gibi tıslamış ve bir hışımla kalkmıştı yerinden. Verilebilecek en net cevabı verdiğini düşünüyordu. Saçlarını savurarak ayrıldı salondan. Zeynep'te peşinden. Öyle öfkeliydi ki, kalçasındaki acıyı hissetmiyordu bile.
Bir hışımla mutfağa indiler birlikte. Odada Hayat ders çalışıyordu. Evin çalışanları da yemekleri pişirip evlerine gitmişlerdi büyük ihtimal. Yengesi de odasında olmalıydı. Boştu yani mutfak.
"Tamam bir sakin ol," dedi Zeynep, ılımlı yumuşak bir tonda. Sakinleştirmek istiyordu arkadaşını. Burnundan soluyan Nefes'in neden öfkeli olduğunu bilmiyordu ama Berat'ın yine bir şey yaptığı kesindi. "Hadi amaaa."
Derin bir nefes aldı Nefes ve köşe takımı mutfak masasının duvar kısmındaki oturma alanına oturdu. Arka cebinden çıkarttığı telefonunu da eline aldı. Elleri kucağında duruyordu ve masadan görünmüyordu.
Zeynep bir anne edasıyla çaydanlığı yokladı ve sıcak çaydan bardaklara koyup tam karşısına oturdu genç kızın.
"Piskevit vardı şurda da," dedi Nefes bir yandan da bisküvilerin yerini göstererek. Zeynep bisküvileri tabağa koyup getirirken anlatmaya başladı Nefes: "Ben Berat'a aşıkmışım." Gözleri kocaman olmuş, telefonunu masaya koymuş, iki elinin işaret parmağıyla kendisini işaret ediyordu. "Ben ben. Ben ya? NEFES YILMAZ! Salak!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFESİM OLDUN
Ficción General"Bakma bana komutan. Kirliyim ben. Görmesin kirli bedenimi senin güzel gözlerin.." "Sen dünyadaki en temiz insansın Nefes. Sen benim gördüğüm en mükemmel yaratıksın. Dünyanın sekizinci harikasısın sen." diye fısıldadı genç kızın kulaklarına. Hem on...