20 Haziran 2019
Karşısında dikilen ve kendisine büyük neşe ile bakan kadına hayretler ederek bakıyordu. Bir ağanın karısını kaçırırken yakalanmıştı. Başına geleceklerin farkında mıydı acaba? Aslında başına hiçbir şey gelmeyecek, buna asla müsade etmezsin, diyen ve kendisine bilmiş bilmiş bakan iç sesine; çarpık bir gülüş eşliğinde asker selamı çaktı.
Özlemişti kadını. Fazla özlemişti. Acaba hala kendisini seviyor muydu? Sevmiyor olması ihtimali her aklına geldiğinde yüreğine oturuyordu. Beş senedir kalbinde taşla geziyordu. Bir diğer yüreğine oturansa genç kadının başkasını sevme ihtimaliydi.
Çok düşünmüştü. Nefes'i çok seviyordu. Giderken çok düşünmüştü. Onu kendisine bağlayamazdı. Geri dönme ihtimali dahi yokken; bir de beni bekle diyemezdi. Başkası ihtimali canını yaksa da, bunu sevdasına yapamazdı. Onu kendisine bağlayarak gittiğini farz etti; ya kadın başkasına aşık olurduysa? Barlas dönene kadar ayrılalım demek için onu mu bekleyecekti. Yoksa zaten o olmasa da bitirecek miydi? Nefes öyle bir kadın değildi. İhanet asla etmezdi. Ancak ömrünün beş yılını Barlas'ı bekleyerek geçirecekti, hem de başkasını severken. İçi yandı bu düşünceye. Kızgın yağ içmiş gibi hissetti.
Son beş dakikadır cesur bir şekilde, gözünü dahi kırpmadan kendisine bakan kadına bakıyordu. Aralarında sessiz bir savaş başlamıştı da sanki, önce kim gözlerini çekerse kaybedecekti.
"Rüzgar!"
Kendisine seslenen Haydar'a çevirdi başını. Sanırım savaşı Nefes kazanmıştı. Bedeni hala aynı konumdaydı. Nefes'e doğru eğilmiş, ellerini masanın kenarlarına dayamış, o çok özlediği kokusunu soluyor, ciğerlerine cenneti sunuyordu.
"Amma bakıştınız ha!"
"Çık dışarı Haydar!"
"Baran aga bekliyor kızı. Sonra gör işini!" diye pis pis sırıtarak kendisine bakan adama baktı. Nefes ile 'şey' yapacak gibi bir görüntü mü çizmişti? Hemen silmeliydi o düşünceyi adamın aklından yoksa Nefes'e sarkıntılık ederlerdi. Barlas da o sarkan yerleri koparmak zorunda kalırdı.
"Ne saçmalıyorsun sen?!"
Hiddetle döndü adama. Haydar karşısında yarısı kadar kalıyordu. Ürktü. Geri bir adım attı. Sadece beden gücü de değildi Haydar'ın korkma sebebi. Karşısındaki adam Baran ağa'nın sağ koluydu. Ona yapılan Ağa'ya yapılırdı. O halde herkes karşısında ayağını denk alacaktı.
"Ne bileyim sen öyle içine düşecekmiş gibi bakın-"
"Siktir git Haydar!" Öyle hiddetli ve kesinlik isteyen bir tını da söylemişti ki öbürü mecburdu yapmaya. Aksini düşünmesi dahi olanaksızdı.
"Peki." diyerek saniyeler içinde yanlarından ayrıldı. Çıkarken de kapıyı örtmeyi ihmal etmemişti.
Artık başbaşa kalmışlardı. Karşılıklı duruyor ve birbirine bakıyorlardı. Nefes çatık kaşlarıyla öldürecek gibi bakıyordu. Barlas ise özlemişti ve her zerresini ezberlemek ister gibi bakıyordu, bakışları bir süngerdi ve Nefes'i içine çekiyordu. Öte yandan kadın bakışlarını fark etmiyordu, gözünü öfke bürümüştü ve az sonra parçalayacaktı.
"Ne işin var burada?" diye sordu adam cevap vermesini ümit ederek. Asiydi Nefes ve kendisini böyle bir durumda hiç takmazdı. Canını yakanlara karşı acımasızdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFESİM OLDUN
General Fiction"Bakma bana komutan. Kirliyim ben. Görmesin kirli bedenimi senin güzel gözlerin.." "Sen dünyadaki en temiz insansın Nefes. Sen benim gördüğüm en mükemmel yaratıksın. Dünyanın sekizinci harikasısın sen." diye fısıldadı genç kızın kulaklarına. Hem on...