Bölüm 41:

6K 459 125
                                    

Hala birbirine sarılı halde kapı önünde dikiliyor, gözlerinin içine bakıyorlardı. Barlas bir ömür kalırdı orada; engin denizleri andıran, gök yüzü kadar uçsuz bucaksız olan o gözlerde. Nefes için de durum farklı değildi. Sanki bütün dünyası o iki gece karası göze sığdırılmıştı da, orada yaşıyordu.

Dikilmekten yorulunca ağırlığını bir ayağından diğerine aktarmak için kıpırdandı. Adamın belini kavrayan elleriyle kaşları çatıldı. Gözlerini kapatmış, dişlerini sıkıyordu. "Kıpırdanma," dediğini duydu varla yok arası bir fısıltıda. Neden? Karnını dürten 'şey' bacağı olabilir miydi? Başka ne olabilirdi ki, canım?

Bazen onun da sıradan bir erkek olduğunu unutuyorsun Nefes.

Her hangi bir cinsel yakınlaşmaları olmadığı için yok sanmamıştı, sadece ilk defa hissedince bir heyecan yapmış saçmalıyordu.  Niye heyecan yaptıysa artık? Her gün görüyorum ya.. Tövbe estağfurullah!

Kıpırdanmayı anında kesmiş, olduğu yerde heykel gibi dikilmeye başlamıştı. Yok canım üstüne atlayacak değildi ya! Ya atlardıysa? Ya 35 yılın patlamasını şurada çıkartırdıysa? Yok canım yapmaz! Neden yapmasın? Huzursuzca kıpırdandı. Erkek erkekti sonuçta. Hepsinin akılları uçkurunda olurdu.


Öte yandan adamsa ömrü hayatının en sabretiği anlarını yaşıyordu. Kendisini yavaşça çekti. Kokusu burnundayken, tadı hala damağındayken, sesi kulaklarındayken daha güzel bir an var mıydı? Papatya kokuyordu bu kadın! Burnuna dolan o enfes koku, papatyadan başkası olamazdı.

"Biz seninle kesin evlenelim nefesim. Yoksa bu işin sonu kötü, diyim bak."

O ne demekti? Kötü neydi sonu? Niye kötü oluyordu canım Allah Allah! Kurma Nefes. Tam ne demek istediğini sormak için dudakları aralandı ki kapı zili çaldı. Ne güzel melodisi vardı bu zilin.. bu eve mi taşınsaydı ne?!

Kapıya açtıklarında elindeki karton poşetle Savaş'ı gördüler. Her güzel anlarının içine limon sıkmak zorunda mıydı, bu adam? Ne vardı yani şu günü bir güzel noktalasalardı. Ama yok! Olur mu hiç?

"Ne vardı?" diye terslendi adama.

"Bir adet Nefes vardı." diye sırıttı adam.

"Taze bitti. Pelinsu verelim! Hadi yan kapıya."

Tam kapıyı suratına çarpacağı sıra durdurdu Nefes. Saçmalamasındı . Misafire öyle mi, davranılırdı? O normal bir misafir değil Nefes! Olsundu. İlk misafirleriydi.

"Ne yapıyosun dur. Hoş geldin Savaş'cığım." diyerek gülümsedi. Kendisine hayretle bakan adamı görmemişti. 

"Hoş bulduk Nefes'ciğim."

Sarılmak için Nefes'e bir adım attığı sıra Barlas girdi araya. Çenesini ileri doğru hafif sallayan adam, göz kırpmayı da ihmal etmemişti.

"Barlas önümden çekilir misin?"

Söyleyen Nefes'ti ve Barlas kadına hayretle bakakalmıştı. Ne demek çekilir misin? Savaş gider misini, yanlış anlamış olmalıydı. Evet evet!

Anlamıyordu, bu Savaş'ın özelliği neydi de bütün kadınlar sürekli onun tarafında oluyordu? Kadınları seven bir adamın kadınlar tarafından sevilmesi doğal, tabi sen günaha gireceğim korkusuna kadınlara öcü gibi yaklaştığın için! Ne vardı yani? Onlar soyunup günahını da kabul ediyor diye kendisi de mi, etmek zorundaydı? Bakmamak, en azından yiyecek gibi bakmamak kendi nefsinin eseriydi. Onlar açıyor diye bakmak kolaydı, marifet onlar açmasına rağmen bakmamaktaydı.

NEFESİM OLDUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin