"Annemin aradığı gelinsin."
Yüzüne inen tokadın ne sıra geldiğini kestiremedi adam. O kadar hızlı olmuştu ki her şey; bir anda yanağında bir sızı hissetmiş, başı yana dönememişti. Küçücük bir kadının küçücük ellerinden çıkan bir tokatla da dönecektiyse o baş, kopsundu. Kadının ateş okları atarak bakan mavi gözleri, bir sürü darbe atıyordu. Bir de neden eliyle yapmıştı?
"Sapık mısın?"
Kadının bakışları öldürmek ister gibiydi, beden diliyse, temkinli. Her ihtimali düşünüyor gibi bakıyor, adamdan gelecek her şeye karşın kendisini hazır bekletiyordu.
"Hayır hayır! Lütfen sakin ol."
Adamın telaşeli çıkan, yüksek perdeden sesi; öne doğru atılan kolları, yanlış anlaşılmak istemeyen cinstendi. Sapık olarak algılanacağını düşünmemişti. Aklından geçeni 'pat, diye söylemiş, hislerini dile getirmişti. Keşke biraz düşünerek hareket edebilseydi; ancak kadının mavi gözlerini görünce, 2000wolt elektirik verilmiş gibi çarpılmış, ölüp geri dirilmişti.
Öte yandan, Nefes derhal evine gitmek istiyordu. Karşısındaki bu iri yarı adam, kendisini korkutuyordu. Yakışıklıydı, güzel kokuyordu, uzun boylu bir kas yığınıydı; ama bu iyi biri olduğu anlamına gelmiyordu. Nefes'ıin gözündeki bütün albenisini yitirmişti az önce. Bakalım nasıl toparlayacaktı?
"O halde her gördüğünüz kadına yanlışlıkla çarpıp, ilan-ı aşk ediyorsunuz ve bunu normal karşılamamı istiyorsunuz benden?" Kadının yükselmeye başlayan sesi, hiç iyi şeylere delalet değildi. Nitekim söyledikleri de.
"Poliiiis polis yok mu? Bu adam bana yavşıyor! İmdaaaat!"
Tamam. Bariz bir şekilde abartıyordu. Resmen bir tiyatro oyunu sergiliyordu. Beşiktaş Kültür Merkezi'nde gösterimde olan bir komedi şovdu... Nefes'e göre.
"Hanımefendi, sakin olur musunuz bi! Hayır yani ilan-ı aşk felan etmedim ki. Beğenimi dile getirdim sadece."
"Sapık! Yolda yanlışlıkla çarptığın birine 'annemin aradığı gelinsin' denmez! Koskocaman adam olmuşsun ancak öğrenememişsin!"
İtiraz kabul etmeyen kadın başını yanında seyir izler gibi bakınan arkadaşı Leyla'ya çevirdi. Destek bekler şekilde sorusunu yöneltti. Kolları kavuşmuş, bir ayağı bir adım öne çıkarak, pıt pıt pıt yere vurulmaya başlanmıştı.
"Söyler misin, Leyla? Bu sapık adamın yaptığı, sapıklık değil de nedir?"
Leyla bir adama, bir arkadaşına bakıyor, olayı anlamaya çalışıyordu. Bal rengi gözleri araştırır biçimde kısılmış, aynı şekilde bal köpüğü rengi kiprikleri, birbirine yaklaşmıştı. Buradaydı Leyla ama burada değildi. Hep öyle olurdu. Bedenen orada olan kadın, ruhen Devran surlarından dolanırdı. Fazlasıyla kıskanç bir kadın olan Leyla henüz Nefes ile tanışmamıştı. O hallerini görse, saygıdeğer bir biçimde öne eğilir, bir saraylı hizmetkarı gibi, abartı hareketlerle selam verirdi.
"Şey... tabi ki Nefes haklı. Bir kadının haksız olduğu nerede görülmüş." diyerek kıvırdı artık. 'Olay ne?' diye sorsa komik olurdu herhalde. Bu melenkolik halinden sıyrılsa iyi olacaktı.
Gözleri kısıldı adamın. Sonra tekrar normale döndü ve başını kendisine zafer dolu bakışlar atan kadına çevirdi. Kadınların çene gücüyle başaramayacağı hiç bir şey yoktu gerçekten. Kendisini haklı gören adam, artık kadınları haklı görüyordu. Dile getirmekten de çekinmedi.
"Haklısınız hanımlar. Ben öküzlük ettim. Kusura bakmayın."
Adamın yanından ayrılan kadınlar, ev istikametinde yürümeye başladılar. İşleri bitmişti zaten. Aralarındaki sessizlik sanki etrafa da yansımıştı. Yoldan geçen arabaların sesleri de sokaktaki insanların sesleri de yok olmuştu. Ya da ikisi de kendi iç dünyasına daldığı için öyle geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFESİM OLDUN
Ficțiune generală"Bakma bana komutan. Kirliyim ben. Görmesin kirli bedenimi senin güzel gözlerin.." "Sen dünyadaki en temiz insansın Nefes. Sen benim gördüğüm en mükemmel yaratıksın. Dünyanın sekizinci harikasısın sen." diye fısıldadı genç kızın kulaklarına. Hem on...