🥀|1.İKİ YABANCI|🥀

10.1K 408 255
                                    

Bölüm Şarkısı: Lana Del Rey - 13 Beaches

1. BÖLÜM: İKİ YABANCI

Güneş...

Tenime zarar verse de ışınlarına fazla maruz kalmak canımı yaksa da içimi öyle güzel ısıtıyordu ki. Dışarıya çıkıp koşmak, gözlerimden yaşlar boşanana kadar izlemek istiyordum onu. Güneşi solumak istiyordum, ciğerlerimi yaşam enerjisiyle doldursun, alevi tüm huzursuzluğumu küle çevirsin istiyordum.

Olmuyordu. Cildim hayaletlerinki gibi beyaz ve şeffaf, bir o kadar da hassastı. Çok sevdiğim, her gün görmeme rağmen özlemini duyduğum o ışıktan bir vampir gibi kaçıyordum. Kaçmazsam canım çok yanıyor, sadece birkaç dakika hissedebiliyordum o güzelliği. Bununla yetinmek zorundaydım ama bazen avucumuzdaki şeylerle yetinmek oldukça zor olabiliyordu.

Güneşe olan özlemimden dolayı hafifçe yaşaran gözlerimi annemin dün sildiği pencereden çektim. Pencere öyle temizdi ki sanki aynaya bakıyordum. Yansımamı nerede görürsem göreyim içim bir tuhaf oluyordu. Kendimi bu gezegene ait hissedemiyordum, olmam gereken yer burası değildi. Her ne kadar ailem beni çok sevse de ben kendimi bu yaşıma dek bir yere konduramamıştım. "İşte, benim yerim burası. Ben buraya aitim." diyememiştim. Ruhumdaki huzursuzluk büyürken gözlerimi içi tamamen su dolu olan kırılgan bir bardağa benzettim. O bardağı kirpiklerimi kırpıştırarak taşırdım, tuzlu damlalar yanaklarımda yol alırken penceredeki aksime sıcak nefesimi üfledim.

Şeffaf kız buğusunda kayboldu.

Güneş ışınlarının kırıldığı temiz pencerenin önündeki koltuktan yavaşça kalktım. Koltuk eski olduğu için gıcırdıyordu, bu evde öyle şeylere şahit olmuştu ki dili olsa hiç susmadan günlerce konuşurdu. Belki de yıllardır yorulmuştu ve isyan edermişçesine gıcırdaması ondandı. Şu aralar duygusaldım, her şeye bir anlam yüklüyordum ve bu huyumu sevmiyordum. Derin bir nefes alarak elimin tersiyle yanağımdaki gözyaşlarını sildim. Birkaç damla yaş bile beyaz yüzümü hemen kızartırdı bu yüzden yalnız başımayken yaşlarımın firar etmesine ve yüzümde koşmasına izin verirdim. Aklımı dağıtmam gerekiyordu, bunun için en iyi seçenek telefondan video izlemekti. Tam masanın üstündeki telefonuma yönelmiştim ki annem odadan içeri girdi.

"Güzel kızım, ne yapıyorsun?" Annemin şefkatli sesi ruhumda çalkalanan denizi biraz olsun dindirirken ona aynı şefkatle karşılık verdim. "Video izleyecektim annem, sen ne yapıyorsun?" Annem kıkırdamaya benzer bir ses çıkarıp "Hafize ablanın çocuğunu okula bırakıver Yağmur, kadıncağız hastalanmış. Ben de ona yemek götüreceğim şimdi." dedi.

Annem öyle vefalıydı ki bu vefa karşısında insanın yüreği cız ediyordu. Sevmeyi seven bir kadındı o. Sevginin her şeyin ilacı olduğunu, en katı kalplerin bile bir yudum sevgide yumuşayacağını düşünüyordu. Anneme minnet dolu gülümsedim, "Nasıl böyle iyi olabiliyorsun?" diye fısıldadım ona. Sesimin titreyeceğini anladığım için elimden fısıldamak gelmişti.

"Seviyorum ve değer veriyorum."

Annemin gururla harmanlanan yumuşak sesi kulaklarımı doldurdu. O sevmekten gurur duyardı.

Çünkü herkes sevecek kadar yürekli değildi.

Daha fazla söze gerek yoktu, başımı "Anladım." der gibi sallayıp telefonumu elime aldım, odadan sallanarak çıkıp kendi odama geçtim. Odadan çıkarken annemin mis kokulu yanağına minik bir öpücük kondurmayı da ihmal etmemiştim.

Bugün kuaför dükkanımı açmak istememiştim, bedenimin tamamına yayılan ve zehir etkisi gösteren huzursuzluğum dükkanı açmama engel olmuştu. Gerçi pek fazla müşterim yoktu, varlığımla yokluğum bir olduğu için ister o dükkan açılmış ister açılmamıştı. Fark edilmemek böylesine kötüydü işte.

KAR TANESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin