🥀|6.HABER|🥀

4.4K 229 307
                                    

6. BÖLÜM: HABER

Arkadaş bazen su gibiydi. İçin yandığında, boğazın kuruduğunda ferahlamak adına içtiğin yudumlarca su... Bazen de konuşmak gibiydi. Yüreğinde biriktirdiğin tüm öfkeyi, sevgiyi, umudu, üzüntüyü kelimelere döküp yaşanmışlıkların verdiği ağırlıktan bir nebze de olsa seni arındırırdı. Bazen ise gözünün yaşına, kalbinin kırıklığına hiç bakmaz ve üzerine basıp geçer, hayatından giderdi.

Arkadaşlık kavramının taşıdığı manaları geceler boyunca çok düşündüm. Her seferinde yeni yollar keşfettim, yeni kapılar açıldı zihnimde. İyiliği barındırdığı kadar kötülüğe de kucak açan bu kavramın dikenleri önce ruhumu çizdi, sonra da şefkatin merhemiyle yaralanan ruhumu iyileştirdi.

Gamze'nin gidişiyle bu kasabada yalnız kalmıştım, yanımda ailem vardı fakat her insan farklı duygular hissettiriyordu, bir arkadaşla aileyi kıyaslayamazdım. Canım sıkkın olduğunda, öfke her yanımı kuşattığında ya da içim içime sığmayacak kadar çok mutlu olduğumda yüz yüze konuşacağım birileri yoktu. Annemle babam yaşlı insanlardı, onları böyle şeylerle yormak istemiyordum.

Bu yüzden her şeyi ruhuma attım, dile dökemediğim yaşanmışlıklarımı, hislerimi, fikirlerimi... Ve sonunda ruhum bir çöplüğe dönüştü. Suskunluğun çöplüğüydü bu, üzerine beyazın en boğucu tonu serpiştirilmişti.

İşte şimdi Gamze geri gelmişti. Ruhumdaki çöpleri temizleyecek, beni karanlığa gömen beyazdan kurtaracaktı.

Kollarımı ona sımsıkı doladığımda kalbime mutluluk doldu, "Nasıl da özledim seni, deli kız!" diye sevinçten titreyen sesimle bağırdığımda sokaktan geçen birkaç kişi dönüp bize baktı. Sarılmamızı derinleştirirken Gamze "Ben de seni çok özledim beyaz boncuk!" dedi duymayı özlediğim sesiyle.

Gamze ile telefonda uzun uzun dertleşemezdim, çalıştığı yerde katı kuralların olduğunu ve eve geç saatte döndüğünü söylemişti. Günün yorgunluğu bedenine çökmüşken onu kendi sorunlarımla sıkmak istemezdim.

Kollarımızı birbirimizden ayırdık. Onun bakışları benim yüzümü, benimkiler de onun yüzünü süzdü. İkimizin de dudakları bahtiyar bir şekilde iki yana doğru gerilmişti. Ona çok yakışan süssüz, gri bir elbise giymişti. Elbisenin üstüne ince bir ceket geçirmesine rağmen nasıl üşümüyor, hayret ediyordum.

Gamze benim sekiz yıllık arkadaşımdı, bugün temelli olarak kasabaya geri dönmüştü. İki yıl önce evlenmiş ve şehir dışına taşınmıştı. Bana eşiyle anlaşamadığı, evlilikleri yürümediği için tek celsede boşandığını söylemişti. Şimdilik bir evi yoktu. İş bulup kendi evine çıkana kadar bizimle birlikte yaşayacaktı.

"Beni karşılamaya gelecektin hani?" dedikten hemen sonra siyah gözleri arkama kaydı. Bana tek kaşını kaldırıp sırıtırken irislerinde muzır parıltılar belirdi. Yanımıza gelen kişinin Bulut olduğunu biliyordum bu yüzden Gamze'ye gözlerimi büyütüp dudaklarımı sessizce oynatarak "Sus." dedim.

Gamze başını anladım dercesine salladı, suratındaki tebessüm sırıtmaya dönüşürken Bulut'a bakmaya çekiniyordum.

"Yağmur, beni bu yakışıklı beyle tanıştırmayacak mısın?"

Gamze'nin ağzından çıkan bu cümleyle yüzüme kan hücum etti. Beyaz tenim kızarırken utanç vücudumu karıncalandırdı. En yakın arkadaşımın ses tonunda evin duvarlarını pastel boyalarla boyayan ufak bir çocuğun yaramazlığı vardı.

Başımdaki bereyi düzeltiyormuş gibi yapıp zaman kazanmaya çalıştım fakat yanaklarımın daha çok ısındığını duyumsadım. Gamze gözlerinin rengiyle aynı olan dalgalı siyah saçlarını savururken halinden memnun gibiydi.

KAR TANESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin