🥀|18.AĞAÇ EV|🥀

2.5K 152 64
                                    

°Tom Odell ~ Another Love°

Tenha olan sokağa çıkıtığımızda Bulut beni peşinden sürüklemeyi hala bırakmamıştı.

Gözyaşlarım yanaklarımda bir çağlayan gibiydi. Bağırmaktan boğazım acımış, sıkmakta olduğu kolum ise uyuşmaya başlamıştı.

Daha fazla bu şekilde kalamazdım. Bedenim artık kaldırmıyordu. Aniden Bulut'un dizinin arkasını sertçe tekmeledim ve böyle bir şey beklemediği için dengesini kaybedip yere düştü. Düşerken kolumu tutmayı bırakmadığı için ben de onunla birlikte düştüm.

Soğuk ve sert zemine sırtı denk gelen kişi Bulut olmuştu. Ben onun güçlü kolları ve göğsü üzerinde uzanırken ikimiz de yorgun ve nefes nefeseydik.

O sinirden, ben korkudan dolayı bu sefer de soluklarımız birbiriyle mücadele ediyordu.

Bulut'un yeşilleri, aniden yaşanan soğuk-sıcak farkı yüzünden çatlamış bir kayayı andırıyordu. Bakışları bir askerin düşmanına esir düşmesi gibi öfkeye esirdi. Onu hemen bu bataklıktan kurtarmam lazımdı.

"Kendine gel. Lütfen, kendine gel..."

Boğazım acıdığı için sesim çok fazla çıkmamıştı lakin Bulut söylediklerimi anlamış ve öfkesi azalacağına daha da artmıştı.

İki eli de omzumda sımsıkı duruyordu. Sanki biri ellerini bileklerinden benim bedenime bağlamıştı. Ne o bağlardan kurtulabiliyor ne de Bulut'u geri getirebiliyordum.

Sol tarafıma yayılan acıyla karışık cesaret sayesinde şu durumda yapılması uygun olmayan bir şey yaptım.

Çatlamış olan dudaklarımı Bulut'un hafifçe nemlenen alnına sertçe bastırdım ve uzun süre o şekilde kaldık.

Gözlerimi kapatmıştım, sadece Bulut'u hissetmek istiyor ve içindeki öfkeyi de benden gizlemeye çalıştığı korkuyu da ondan alıp götürmek, kendi içime akıtmak istiyordum. Yeter ki o iyi olsundu.

Dudaklarım hala Bulut'un alnında hüküm sürerken omuzlarımdaki baskı azaldı ve çenemde ufak dokunuşlar hissettim. O dokunuşlar çenemden yanaklarıma doğru tırmandı.

Bulut'un dokunuşları parmaklarının aksine yumuşak ve davetkârdı. Alnındaki dudağımı yavaşça geri çektim, bu sefer de şakağını öptüm ve öpücüklerimi yüzündeki yara izinde gezdirirken Bulut'un iç geçirdiğini duydum.

Belki de bunu yapmamdan rahatsız olmuştu ama umrumda değildi. Kendimi durduramıyor onu daha fazla hissetmek istiyordum.

Ellerimi o çok sevdiğim saçlarının arasına daldırdım ve dudağımı dudağına yaklaştırdım. Fakat onu öpmedim. Nefesimi bilerek dudaklarına usulca bırakırken gözlerimi endişeyle kaldırıp yeşillerine diktim.

Yeşillerindeki çatlaklar gitmiş yerine sarmaşıklar gelmişti ve o sarmaşıklarda birkaç kelebek gördüm. Bu iyi bir şeydi.

"Sakinleştin mi?"

Kısık sesli sorumu önce algılayamamış gibi yüzüme bakmaya devam etti, sonra da hafifiçe kafasını salladı ve onu dudaklarından öpmeden hızla üstünden kalktım. Daha fazla aynı şekilde durursam kendimi iyice Bulut'ta kaybedebilirdim.

Bulut da yerden kalktığında az önce yaptığım şeyleri düşündüm ve yanaklarıma kan hücum etti. O anda, onu öperken çok doğru gelmişti. Utanmamış veya çekinmemiştim. Neden şimdi utanıyor ve kaygılanıyordum ki?

Bulut hakkındaki düşüncelerim çok karışıktı. Ne yapmalı, nasıl davranmalı bilmiyor, sadece içimden geleni yapıyordum.

Gözlerimi daldığım kaldırımdan çektim ve beni izleyen Bulut'a çevirdim. Bu sefer elimi yavaşça tuttu, hala boş olan sokakta yine el ele fakat bu sefer sakince yürüyorduk.

KAR TANESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin