🥀|25.İMTİHAN|🥀

1.8K 115 34
                                    

Keyifli okumalar

Karakoldaydık.

Bulut, Tuna'yı benim üzerimde görünce neredeyse aklını kaçıracağını söylemişti. Beni uzun bir süre sakinleştirememişler, girdiğim şoktan çıkamamıştım. Kocam bizi gördüğü gibi yanımıza gelmemiş önce polisi arayıp her şeyi anlatmış sonra da eline geçirdiği büyük taşı Tuna'nın kafasına vurup onu bayıltmıştı. Tüm bunları ise dakikalar içinde yapmıştı.

Şu anda da ifade veriyorduk ve Tuna'dan şikayetçiydik. O ise suçunu hemen kabul etmiş, inkar etmeye çalışmamıştı. Ne çeşit bir manyaktı böyle?

"Atın beni içeri, hemen atın beni!" Polisler onu götürürken bağırarak söylediği son şey bu olmuştu.

Tüm işlemler hallolduğunda eve gitmek için ayaklandık. Bulut ayağa kalkar kalkmaz kolunu bedenime sarmıştı ve beni kendisine yaslayarak yürümeye başlamıştı. Ben de ona ayak uydurdum, kolumu beline attım çünkü ona ihtiyacım vardı.

O, her seferinde beni kurtarıyordu. Başıma ne gelirse gelsin imdadıma yetişiyordu. Bulut'a öyle minnet borcum vardı ki nasıl öderdim, nasıl karşılığını verirdim bilmiyordum.

Eve yaklaşmışken ona bunu söyledim.

"Bu yaptıklarının karşılığını asla ödeyemeyeceğim."

Dediğim şey üzerine saçıma uzun bir öpücük kondurdu. "Aşkta hiçbir şeyi karşılık için yapmazsın ki kar tanem. Ben senden herhangi bir karşılık beklemiyorum. Beni bırakma yeter..."

Sesindeki yoğun duygular beni çoktan etkisi altına almıştı bile. Ruhlarımızın tamamen birbirine ait olduğunu kelimenin tam anlamıyla hissediyordum. Asıl o beni bırakmasın...

"Sen benim evimsin Bulut, insan hiç evinden gider mi? Gitmez. Ben de evimden gitmem, senden gitmem."

Bulut bana bahar bahçesi sunar gibi baktı, kelebekler her yerde uçuşuyordu. Sonra birden gözleri puslandı, kelebekleri yoğun sis altında kayboluyor gibiydi.

"Yağmur, sana bir şey sormak istiyorum. Sen bu olayı yaşadın ya travma geçiriyor olmayasın?"

Kaygılı sesi yeşillerindeki kelebeklerine de yansımıştı. Bu nereden gelmişti aklına şimdi?

"Bilmiyorum Bulut. Belki bugün belki de daha sonra bu olayın travmasını yaşarım. Şu anda hiçbir şey hissetmiyorum. Sanki öyle şeyleri hiç yaşamamış gibiyim, hiç bana başkası dokunmamış gibi... İnşallah ileride bu olayın büyük bir etkisi olmaz."

Açıklamam Bulut'u tatmin etmişe benzemiyordu. Belki de zihnim bana oyun oynuyor, beni delirtmeye çalışıyordu. Duygularıma ben de anlam veremiyordum. Şu anda benim çıldırmam gerekmez miydi? Aklımı kaybetmem gerekmez miydi?

"Biz yine de dikkatli olalım, kendinde en ufak bir değişiklik hissedersen anında bana söyle kar tanem. Gözlerim hep üzerinde olacak."

Onun kanatlarını üzerimde hissediyordum, sıcacık bedeniyle beni koruyordu. Herkesten her şeyden sakınıyordu. Fakat bu sakınmanın kıskançlıkla en ufak bir ilgisi yoktu. Kötülükten sakınmaya çalışıyordu beni.

Bulut'a balon almışçasına sevinen bir çocuk gibi baktım, dudaklarımdaki gülümsemedeyse yeni bayramlıklar almış olan bir başka çocuk vardı. Bulut, kendimi mutlu bir çocuk gibi hissetmemi sağlıyordu.

"Teşekkür ederim." Fısıltım bir şarkının melodisi gibi zihinlerimizde dolandı, Bulut bu melodiye karşılık vererek nakarat kısmını tamamladı.

"Beyaz meleğim benim..."

*

"İlaçlarını içtin mi Yağmur?"

KAR TANESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin