Bölüm Dört

3.9K 162 16
                                    


Sabah alarmın sesiyle uyanamamıştım. Aslında alarmım sabahın beşinden başlayıp yedisine kadar beş dakikalık aralarla yapmıştım ama hiçbirini duymayıp son ikisini duymuştum yani sadece on dakikam vardı. Çağatay'la farklı okullarda olduğumuz için o benden erken gidiyordu. Annemin de babamı gönderdikten sonra uykusu tutunca haliyle kimse kaldırmamıştı. Söylene söylene saçlarımı düzgün bir hale soktuktan sonra bağlamayı başardım. Hiç vakit kaybetmeden okul üstünü de giydim. Okul kıyafetlerimi koyu yeşil ve siyah karışımı bir lagos ve siyah bir etekten oluşuyordu. Pantolon giymek isteyenler içinde özel bir kumaş pantolonlarımız vardı. O yüzden ben pantolon giymeyi tercih ediyordum. Kendi boyuma ve fiziğime göre kısaltıp, daraltmıştım ve okul kıyafetlerimi seviyordum. Kıyafetlerimi de giyince çantama iki defter atıp beklemeden salonda ki askılığın çekmecesinden harçlığımı alıp çıktım. Devamsızlık hakkım olmadığı için bugün yok yazılmamam gerekiyordu. O yüzden hemen bu işi halledecek tek kişiye mesaj attım.

GÖNDERİLEN: Selinovski:

Geç kalacağım yok yazdırma, çikolatalar benden.

Yazdıktan sonra koşar adımlarla yürümeye başladım. Okul- ev arasında on dakikalık bir yol vardı. O yüzden daha da hızlanmam gerekiyordu. Selin tam bir çikolata manyağıydı. Zor durumda kalmadığımız sürece kullanmazdık bu huyunu. Sonunda okula yetiştiğim de kapıdaki bekçi Selami amcaya selam verdim. Az kaçmamıza yardımcı olmamıştı koca gönüllü adam. ''Yine geç kalmışsın Zeyno.'' dedi koca göbeğini sallayıp gülerken.

''Öyle oldu Selami abi.sonra görüşürüz.'' dedikten sonra aceleyle merdivenleri çıktım. İyi ki ortalık da hoca filan yoktu. Bir de onlara laf anlatamazdım. Nefes nefese sınıfın kapısına gelince elimi duvara koyup dinlenmeye çalıştım hangi ders ve hangi hocanın olduğu bilmiyordum ve o yüzden insaflı birine gelmeyi dua ederek kapıyı çaldım. Sınıftan 'gel' sesini duyunca kafamı uzattım. Dersimiz kimyacı Fazilet hocayaydı. Aslında hocayla aram iyiydi ama geç kalan bir öğrenciyi affetmez sorularıyla darlardı insanı. Ve yine tahmin ettiğim gibi oldu.

'' Neredeydiniz Zeynep Hanım? Gözümüz yollardaydı.'' dediğinde sınıfta bazı antikorlar gülünce mahcupça hocanın yüzüne baktım.

Bilal atladı ''Hocam kesin güzellik uykusundan uyanamamıştır.'' Dedi alayla. Ona tehditkâr bir şekilde bakınca sustu bence de sussun teneffüs olunca gözü mor şekilde gezebilirdi. Tekrar kimya hocasına döndüm.

'' Kusura bakmayın hocam annem gece rahatsızlanınca geç uyudum sabah kalkamadım.'' dedim sesim titremeden. Ne kadar yalan söylemekten haz etmesem de eğer gerçeği söylersem acımadan yok yazardı ve devamsızlık günüm yoktu. Okuldan kaçtığımı annem bilmediği için gelip sildiremezdim de. Fazilet hoca bir iki uyarıdan sonra serbest bırakınca orta sonda olan sırama ilerledim. Önümde oturan kızlar tabi ki yalan söylediğimi bildikleri için hiçbir şey anlatmadan çantamdan defterleri çıkardım.

Selin bana döndü telaşla ''Diğer ders sözlüyüz çalıştın mı?''

Gözlerimi baydım ''Yoo''

Önündeki defteri alıp bana uzattı ''Al bari ödevi yap kızmasın.'' Dedi sinirle.

Kafamı kaşıyarak ''Ne münasebet o beni yazsın kendine.'' Dedim.

Selen kafama vurdu ''Karne zamanı da hocalara yalvarıyorsun Haluk Amcaya söylemesinler diye.'' dedi gülerek.

Ah bir ayrıntıyı söylemeden geçmiştim babam benim matematik öğretmenimdi. İlk dönem ki hocamız hamilelik iznine ayrıldığı için babam giriyordu. Okulda olmak zaten sıkıntılıydı bir de sınıfta uğraşıyordum. Söylene söylene Selin'in dediklerini yazmaya başladım. Eh birde dün akşam bir söz vermiştik. Bekle beni üniversite ben geliyorum.

GÖNÜLÇALAN - RAFLARDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin